 |
T.C.
YARGITAY
6. Hukuk Dairesi
E: 1990/8143
K: 1990/8605
T: 13.06.1990
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan şuf'a davasına dair karar taraf vekilleri tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmiş, ancak dava duruşmalı işlerden olmadığından duruşma işleminin reddine karar verildikten sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Dava, bir parça taşınmazdaki şuf'alı payın iptali ve tesciline ilişkindir. Mahkeme 1/5 hissenin iptali ve tesciline karar vermiş, hükmü taraf vekilleri temyiz etmiştir.
1) Dosyadaki yazılara, toplanan delillere göre davalının aşağıdaki bendin dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2) uyulan bozma kararında davacının müşterek olmayıp mirasta iştirak halinde olduğuna değinilereke diğer mirasçıların yazılı muvafakatlarının sağlanması veya MK.nun 581. maddesine göre terekeye bir mümessil tayin edilme suretiyle aktif dava sıfatının ikmali öngörülmüştür. Bunun üzerine davacı terekeye başka bir şahsi memessil tayin ettirmiş, fakat dava mümessil tarafından takip edilmemiştir. MK.nun 633. maddesine göre iştirak halinde mülkiyette tüm tarafların birlikte ve ittifak halinde hareket etmeleri şarttır. Mümessil tayin edilmişse iştirakçilerin ittifakla birlikte yapacakları yetki mümessile geçer. Artık bundan sonra mirasçılar tek başlarına veya birlikte hareket edemezler. Hatta ittifak halinde olsa dahi davadan vazgeçemezler.
Daha basit bir deyimle, mümessil tayininden sonra ortakların davayı takip yetkisi de ortadan kalkar. Bu durum nazara alınmadan tereke bir kimse mümessil tayin edildiği halde mirasçılardan biri veya bir kısmının takip ettiği davaya bakılması yukarda yazılı esaslara aykırı olmuştur.
3) Kabul şekli itibariyle de şuf'alı payın bulunduğu taşınmazın eski paydaşları tarafından haricen özel surette ve yelemli biçmide taksim edildiği bir kısım tanıklar tarafından ifade idilmiştir. Gerçekten hukuken geçeri olmasa bile öteden beri süre gelen müşterek kullanma ortaklığı taksim suretiyle ortadan kalkmış ve müşterek paydaşların özel surette taksim suretiyle yerleri belli olmuşsa bu durumda şuf'a hakkının kulanılmasının142.1951 gün 17/1 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı ve 27.3.1957 gün 13/3 sayılı kararla benimsenen şuf'a hakkının amacı ile bağdaşmayacağını kabulü gerekir. Bu seferde taksim hususunun üzerinde durulması icabeder.
4) Şu'a bedelinin satıcıyla davacı arasındaki anlaşmada kararlaştırılan bedel olması lazım gerekeceğine dair yasal bir mecburiyet yoktur. Bu nedenle şuf'alı payın yukarıda açıklanan objektif nedenlerde değerindeki değişikliklerin de davacının ödeme borcunun eğer varsa davalının şuf'alı paydan yararlanmasıda nazara alınarak saptanması buna göre ödeme borcunun tesbit edilmesi gerekirken 11 seneyi aşkın önceki bedeli şuf'a bedeline esas alınması hatalı görülmüştür.
5) Kabul şekli ve davacının temyizi itibariyle de satılan şuf'alı pay 2/5 olduğu halde 1/5 hissenin iptaline karar verilmesi de isabetsiz görülmüştür.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın 2-3-4 maddelerinde yazılı sebepten davalı yararına, beşinci maddede yazılı sebepten davacı yararına BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 13.6.1990 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.