 |
T.C.
YARGITAY
6. Hukuk Dairesi
E: 1990/7279
K: 1990/7908
T: 01.06.1990
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan tahliye davasına dair karar davalı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla; dosyadaki bütün kağıtlar okunup, gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Dava, fuzuli işgal nedeni ile tahliye ve ecrimisil istemidir. Mahkemece, aynı şekilde niteliyerek davanın değeri itibariyle görevsizlik kararı verilmiş, karar süresinde davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, dava konusu yerin önce davalı Selahattin ile oğlu Ömer'e kiralandığını, sonradan Selahattin'in bu yeri tamamen oğlu Ömer'e bıraktığını, Ömer'in de askere giderken bu yeri kardeşi Faruk'a terkettiğini, 27.12.1989 da bu yeri devralan Faruk'un da 15.8.1989 tarihinde ilk kiracı babası davalı Selahattin'e bıraktığı Selahattin'in evvelce sildirdiği vergi kaydının aynı yeri adres gösterdiği ve 16.8.1989 tarihinden itibaren vergi kaydı tesis ettirdiği anlaşılmıştır.
Davacı ve davalı tarafından anlatılan maddi olay bu şekilde gelişmiştir. Gerçekten mahkemenin de çok isabetli olarak değindiği gibi maddi olayın anlatımı taraflara anlatılan maddi olaylara bağlı kalınarak hukuken nitelendirilmesi ve mevcut hukuk dönemi içinde hukuki yerinin bulunması hakime aittir. Anlatılan maddi olayda kira ilişkisinin ilk defa davalı ve oğlu Ömer'le kurulduğu, sonra davalının bu yeri terkederek Ömer'e bıraktığı, Ömer'in de askere giderken kardeşi Faruk'a, onun da kısa süre içinde babası Selahattin'e bıraktığı anlaşılmaktadır. 6570 sayılı Yasanın 12. maddesindede; sözleşmede aksi açıkça belirtilmedikçe kiralanan yerin kısmen veya tamamen başkasına kiralanması veya istifade hakkının ve mukavelenin başkasına devredilmesi, kendisi taşınmazı bırakmış olsa bile kısmen veya tamamen başkasına işgal ettirmesi yasaklanmış ve bu konudaki fuzuli şagiller hakkında açılacak davanın Sulh Hukuk Mahkemesinde bakılacağı kabul edilmiştir (12/3). Kaldıki sözleşmede devir yasağı getirmiştir.
Taşınmazı devralan sıfatıyla girenler veya işgal edenler hakkında sulh mahkemesinde dava açılacağı gibi, devreden hakkında BK.nun 256. maddesine göre akde muhalefetten dava açılabilir. Her iki halde de mahkemenin taşınmazın kıymetine göre görevsizlik kararı vermesi isabetli değildir. Çünkü, HUHMK.nun 8. maddesinde de her türlü tahliye davalarına bakmakla Sulh Mahkemeleri görevlendirilmiştir. Kaldı ki fuzuli şagiller için 12/3. maddesinde de özel hüküm getirilmiştir. Yani davalı fuzuli şagil olsa akde muhalefet eden olsa da uyuşmazlığa mutlaka sulh mahkemesinde bakılacaktır. Ancak davalı fuzuli şagilmidir yoksa akdin tarafı olup bu akde muhalefet edenmidir. Sonucunun tartışılacak olursa ilk kira akdi davalı ve oğlu Ömer ile yapılmış ve taşınmazın kullanımını davalı bu akit gereği elde etmiş bulunduğuna göre durumunun özellikle 12. maddesi hükmüne göre genel anlamdaki fuzuli şagil olarak nitelemek mümkün olmayıp kiralananı başkasına devretmekle akde muhalefet eden olarak nitelemek gerekir.
Muhalefet olgusunun gerçekleşmesi için de önceden eski hale getirmek üzere süreli ihtar gönderilmesi ve buna rağmen muhalefetini sürdürmesi gerekir ki olayda böyle bir süreli ihtar ve ihtara ve muhalefetini sürdürdüğü söylenemez. İdari mercilere müracattan önce dahi taşınmaz eski hale getirilerek yine kendi kullanımına geçmiştir. Bu haliyle davalı hakkında akde muhalefet olgusu da ortadan kalkmış bulunduğundan davanın bu sebeple reddi gerekirken yazılı gerekçe ile reddedilmesi isabetsiz ise de sonucu itibariyle doğru olan kararın yukarıda açıklanan gerekçelerle onanması uygun görülmüştür.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan gerekçe ile (ONANMASINA) ve temyiz giderinin temyiz edenden alınmasına, 1.6.1990 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.