 |
T.C.
YARGITAY
6. Hukuk Dairesi
E: 1990/4573
K: 1990/4861
T: 30.03.1990
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı şuf'a davasına dair karar davacı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Dava şufalı payın iptal ve tescilini istemine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı 18.3.1988 tarihinde yapılan şufalı payın satışı sebebiyle süresinde açtığı işbu dava ile şuf'alı payın davalılar adına mevcut kaydının iptali ile kendi adına tescilini istemiştir.
Mahkeme şuf'alı payların davalılara satışından önce davacıya teklif edildiğini, istenen bedeli peşin ödeyecek parası bulunmadığından alamadığı, bu halin özel nitelikte şuf'alı payın başkasına satışına muvafakat edip şuf'a hakkını kullanmaktan vazgeçtiği anlamına geldiğini kabul ederek davayı reddetmiştir.
Şuf'a hakkının kullanılması "şuf'a olayı", tapuda yapılan mutebber satışın öğrenilmesi ile doğan inşai bir haktır. Bu hakkın zatında vazgeçmek M.K. 657. madesine göre resmi senet, hatta Tapu Kanununun 26. maddesine göre sicil memuru önünde yapılacak resmi senet ve tapu siciline kaydedilmekle mümkündür. Böyle bir halde şufa hakkı sahibi müşterek mülkte paydaşlığı devam etmekle beraber şefilik hakkını yitirir. Şufalı pay kime nasıl satılırsa satılsın artık şufa hakkını kullanamaz. Bundan başka şufa hakkı sahibi belirli ve muayyen bir satış hakkında da şuf'a hakkını kullanmaktan feragat edebilir. Bu feragat satıştan evvel olabildiği gibi satıştan sonra da mümkündür ve şekle tabii değildir. Ancak 16.5.1951 gün ve 6/19 sayılı içtihadı birleştirme kararına göre bu feragatın HUMK.nun 288. maddesine göre yazılı delille ispatlanması gerekir. Aynı kanunun 289. maddesine göre açık bir muvafat olmadıkça tanık sözleri ile isbatı mümkün değildir.bu nedenle davacının kendisine teklif edilen şuf'alı payı alamaması öncelikle davalılara yapılan satış nedeni ile şuf'a hakkından vazgeçtiği anlamını çıkarmak mümkün olmadığı gibi bu şeklide beyanda bulunulsa, beyanda bulunan tanıkların sözlerine de itibar edilmesi yukarıda bildirilen içtihadı birmeştirme kararına aykırıdır. Hatta uygulamada şuf'alı payın açık müzayedesine girip pay süren kimsenin sonradan almaktan vazgeçmesi bile nisbi feragat olarak kabul edilmemiştir. Bu nedenle mahkemenin, almaktan vazgeçmeyi şuf'a hakkından feragat olarak kabul etmesi ve bu konuda tanık sözlerine itibar etmesi isabetli görülmediğinden hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile HUMK.nun 428. maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA 30.3.1990 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.