 |
T.C.
YARGITAY
6. Hukuk Dairesi
E: 1990/4502
K: 1990/5187
T: 05.04.1990
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan tahliye davasına dair karar davacılar tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Dava fuzuli işgal sebebiyle kiralananın tahliyesi istemine ilişkindir. Mahkeme davayı reddetmiş, hükmü davacılar vekili temyiz etmiştir.
Davacı, Mehmet U. ile yaptığı kira sözleşmesinde kiralananın başkasına devri yasaklandığı halde bu yasağa rağmen kiracının kiralananı davalıya rızası hilafına devrettiğini ileri sürüp fuzuli şagil durumunda olan davalının taşınmazdan tahliyesini istemiştir.
Davalı ise kira sözleşmesinin 1.1.1986 başlangıç tarihli ve 1 yıl süreli olarak yapıldığını, ancak kiracının kiralananı kullanmaya başladığı tarihten itibaren ortak olarak çalışmaya başladıklarını, 7.2.1986 vergi beyannamesinin de bu şekilde doldurulduğunu ve davacı tarafın bundan haberdar olduğunu ve böylece zımni muvafakatının bulunduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Gerçekten kira sözleşmesinin davacı ile Mehmet U. arasında 1.1.1986 başlangıç tarihli ve 1 yıl süreli olarak yapıldığı ve bu sözleşmede kiralananın başkasına devrinin yasaklandığı, ortaklık için bir yasak hükmünün bulunmadığı dosyaya ibraz edilen kira sözleşmesi metninden anlaşılmaktadır.
Ancak, kiralanan yere ortak alınması ile kiralananın başkasına devredilmesi ayrı ayrı, birbirinden farklı tasarruflardır. Kira sözleşmesinde yazılı olması bile kiralanan yerin kısmen veya tamamen başkasına devri veya kiralanması yahut da kiracı gayrimenkulü bıraksa bile kısmen veya tamamen başkasına işgal ettirilmesi 6570 sayılı yasanın 12. maddesinde yasaklanmıştır. Ortak alınması ise igerek kanuni gerekse akti yasağın dışında kalmaktadır. Davacının ortaklığa ses çıkarmamış veya ona razı olmuş olması kiralananın başkasına devrine de muvafakat ettiğini göstermez. Bu nedenle mahkemenin ortaklığı esas alarak davacının buna zımni muvafakatının bulunduğunu kabul etmesi uyuşmazlığın çözümüne etkili görülmemiştir. Önemli olan asıl kiracının aradan çıkarak kiralananın başkasına devredilip devredilmediği ve bu devre davacının açık veya kapalı muvafakatının bulunup bulunmadığıdır.
Devir olayı ise davacının asıl kiracı Mehmet U. hakkında açtığı icra takibine Mehmet U.'in yaptığı 6.7.1988 tarihli itirazı ile ortaya çıkmıştır. Mehmet U. bu itirazında taşınmazı 12.9.1986 tarihinden itibaren davalıya devretmiş olduğunu bildirmiştir. Davacı 6.7.1988 tarihli olan bu itirazdan sonra devri öğrendiğini ileri sürmüştür. Devrin daha önce davacı tarafından bilinip ses çıkarılmadığı hususu davalı tarafından kanıtlanmamıştır. Davacının devri öğrendiği tarihten davanın açıldığı 7.11.1988 tarihine kadar geçen zaman dilimi de zımni rızanın oluşmasına yeterli bulunmadığına göre davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken ortaklık olayı esas alınarak davanın reddine karar verilmesi isabetli görülmediğinden hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile H.U.M.K.nun 428. maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 5.4.1990 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.