 |
T.C.
YARGITAY
6. Hukuk Dairesi
E: 1989/7801
K: 1989/9865
T: 31.05.1989
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan tahliye davasına dair karar davacı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Dava 6570 sayılı yasanın 7/son maddesi uyarınca kiralananın tahliyesi isteminden ibarettir. Mahkeme davayı reddetmiş, hüküm davacı vekili tarafından edilmiştir.
6570 sayılı yasanın 7/son maddesine dayanılarak açılan tahilye davasında, davalı veya eşine ait olduğu ileri sürülen konutun kiralananla aynı şehir veya belediye hudutları içinde olması ve davalının sosyal durumu, aile nüfus sayısı itibariyle oturmasına elverişli bulunması gerekir. Bu iki koşulun bir arada bulunması zorunludur. Ankkara-İstanbul-İzmir gibi büyük şehirlerde belediye hududu ifadesi ilçe belediyelerini değil, büyük şehir belediye hududunu içerir. Mücavir alanda olduğu halde belediye hududu içindeki yerlerden farksız her türlü belediye hizmetlerinden yararlanılan yerler de bu maddenin kapsamı içinde sayılır. Zira kanun koyucunun amacı, davalının kiralanan gibi varlığı ileri sürülen evinde rahatlıkla oturabilmesidir. Davalı veya eşine ait evin mutlaka tapulu olması gerekmez. Tapusuz konutlarla, kurası çekilmiş aidiyeti belli olan kooperatif konutları da madde kapsamına girmektedir. Yine muristen kalan henüz taksim edilmeyen taşınmazda davalı veya eşine payı itibariyle bir konut isabet ettiği keşfen saptanırsa o da maddenin uygulanması için yeterli sayılır.
Olayımızda: Davacı vekili davalının aynı belediye sınırları içerisinde konutu bulunduğunu iddia ederek kiralananın tahliyesini istemiştir. Davalı vekili 1.9.1983 başlangıç tarihli sözleşmenin müvekkili ile davacı arasında yapıldığını, ancak oğlu Yusuf G'nün 8.1.1986 tarihinde evlenmesi nedeniyle dava konusu konutun yeterli olmadığını, müvekkilini başka bir daireye taşınarak kiralananı oğlu Yusuf'a bıraktığını savunmuştur. Gelen tapu kayıtlarına göre dava konusu yerin mülkiyetinin davacıya ait olduğu, davalı Türkan'ın da Büyük Esat Mahallesindeki bir apartmanın 15 numaralı dairesinin sahibi olduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle davanın açılmasında usulsüzlük yoktur. Davalı vekili müvekkilinin oğlu Yusuf'un 8.1.1986 tarihinde evlenerek kiralananda oturmaya devam ettiğini ve davalının kiralanandan çıktığını savunduğuna göre 8.1.1986'dan beri kira paralarının kimin tarafından verildiğinin saptanması, bunun içinde de davalı veya davacı tarafından ibraz edilecek kira mekbuzlarıyla banka extrelerinin incelenmesi, kira paraları davalının oğlu Yusuf tarafından ödeniyorsa davacı ile davalının oğlu Yusuf arasında kira ilişkisinin doğduğu kabul edilerek davanın reddi, kira paraları davalı Türkan tarafından kendi adına ödemeye devam ediyorsa kira ilişkisinin bu şahısla sürdürüldüğü kabul edilerek kiralananın tahliyesine karar vermek gerekeceği düşünülmeden, bu hususlar üzerinde durulmadan noksan incemele ile yazılı şekilde davanın reddi usul ve yasaya aykırı olduğundan hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile HUMMK.nun 428. maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA 31.5.1989 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.