 |
T.C.
YARGITAY
6. Hukuk Dairesi
E: 1989/5880
K: 1989/8729
T: 15.05.1989
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan tahliye davasına dair karar davacılar tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Dava, akte muhalefet sebebiyle aktin fesh ve tahliye davası olup mahkeme sonradan taşınmazda pay sahibi olan davalı hakkında tahliye davası açılamayacağı görüşü ile davayı reddetmiş, karar süresinde davacılar tarafından temyiz edilmiştir.
Davacılar müşterek pay sahibi bulundukları taşınmazın 1.4.1979 başlangıç tarihli ve 10 yıl süreli sözleşme ile davalıya hastane olarak kullanılmak üzere kiralandığını, sağlık müdürlüğü ve resmi dairelerin isteği dışında binada mal sahiplerince sonradan tadilat ve ilave yapılamayacağı öngörüldüğü halde akte aykırılık teşkil eden mahiyette değişiklikler ve ilaveler yapılması nedeniyle 1.4.1985 tarihli ihtarla akte aykırılığın giderilmesi istendiği ve bunun üzerine o tarihe kadar yapılmış olan değişikliğin giderilmesine rağmen o tarihten sonra yine yıkılan kahve ocağının yeniden yapıldığı; mutfak, yemekhane ve depoların yıkılıp poliklinik haline gettirildiği, binanın dışına yemekhane yapılarak yol olan geçidin kapatıldığı, teras katına yarım kat ilave yapıldığı ve keza binanın deposunun personel yemekhanesi haline getirilmesi sebebi ile akte aykırı davranıldığı, bunun 3 ay içerisinde giderilmesi 26.5.1987 tanzim ve 27.5.1987 tebliğ tarihli ihtarla istendiği halde giderilmemesi sebebi ile aradaki kira aktinin feshi ve taşınmazın tahliyesi istenmiştir.
Davalı maddi olaya ilişkin iddialardan önce dava konusu taşınmazdan pay satın aldığını ve paydaşlar arasında tahliye davası açılamayacağını savunarak davanın reddini istemiştir.
Gerçekten tapu dairesinden getirtilen 23.8.1988 tarihli ve 215 sayılı cevabı tapu kayıt örneğinde davalının da dava konusu taşınmazda 47/400 hisse sahibi olduğu ve taraflar arasında yapılan kira sözleşmesinin özel 5 inci maddesinde kiracının mal sahiplerine sormadan sağlık müdürlüğü ve resmi dairenin gördüğü lüzum dışında binada tadilat ve ilave yapamayacağı kabul edilmiştir.
Mahkeme sadece paydaşlar arasında tahliye davası açılamayacağı esasını benimseyerek başka bir inceleme yapmadan davayı red etmiştir.
Taşınmaz davacılar arasında müştereken kayıtlı iken sonradan davalı da bu taşınmazda pay sahibi olmuştur. Aslında M.K. nun 624. maddesine göre müşterek mülkiyette önemli idari tasarruflar çift yönlü çoğunluk esasına bağlanmış, pay ve paydaş çoğunluğu aranmıştır. Bu tasarruf esası gözetilmek şartıyla müşterek mülk 3 üncü şahıslara veya paydaşlardan birine kiralanabilir. Bundan başka kira aktinin sadece karşılıklı borç doğuran akit olması sebebiyle bir paydaş tarafından da başkasına kiralanması mümkündür. Bu nedenle kiracının sonradan taşınmazdan cüz'i bir pay satın alması veya cüz'i bir pay sahibi olması arasındaki ilişkinin hukuki niteliğini değiştirmez ve yine müşterek paydaşlar diğer paydaşların hakları ile çatışmadıkça müşterek şeyden yararlanma hakkına sahiptirler. Bu sebeple paydaş hakkında tahliye davası açılamasa da akit şartlarına aykırılık halinde aktin feshi istenebilir. İşte taraflar arasındaki uyuşmazlığın aktin feshine "kira aktinin" yol açıp açmayacağının araştırılması bu bakımdan önem taşıdığından, davanın esasının incelenmesi gerekirken sadece paydaşlar arasında tahliye istenemeyeceğinden bahisle davanın reddi yukarıda bir kısmı açıklanan hukuki esaslara aykırı görülmüş ve kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile HUMK.nun 428 inci maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA 15.5.1989 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.