 |
T.C.
YARGITAY
6. Hukuk Dairesi
E: 1989/462
K: 1990/4776
T: 29.03.1990
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan ortaklığın giderilmesi davasına dair karar dahili davalılardan Şuayip Y. tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Dava, 2 parça taşınmaz ortaklığın giderilmesi istemine ilişkindir. Mahkeme satış suretiyle ortaklığın giderilmesine karar vermiş, hükmü davalı Şuayip Y. temyiz etmiştir.
1 - (...)
2 - Borçlu paydaşlara isabet eden satış bedelinin icra dairesine aktarılması ve diğer borçlu olmayan paydaşlara isabet eden satış bedelinin bu paydaşlara verasetteki payları oranında tevidine karar verilmesi gerekirken yanlış anlam çıkacak şekilde karar verilmesi hatalı ise de, bu hatanındüzeltilmemesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden Usulün 438. maddesi uyarınca hükmün düzeltilerek onanması uygun görülmüştür.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın hüküm fıkrasının birinci maddesinin (satış bedelinin) diye başlayan son cümlesinin silinerek yerine (satış bedelinden borçlu paydaşların verasetteki hisseleri oranında paydaşlara dağıtılmasına) sözlerinin ilave edilmesi suretiyle kararın düzeltilmesine ve hükmün bu düzeltilmiş şekli ile ONANMASINA 29.3.1990 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Konu ile ilgili 14.4.1943 tarih 48/15 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında tetkik merciinin borçlunun miras hissesini haczettiren alacaklıya veya icra memuruna MK'nun 588. maddesi gereğince görevli mahkemeye müracaatla taksim veya izale-i şuyu davası açmak üzere yetki vereceği, görevli mahkemece bu konuda bir karar verilmedikçe, hacizli hissenin veya malın tamamının icraca satışının mümküno lamayacağı kabul edilmiştir.
İzale-i şuyu davasının yargılama usulünün özellikleri HUMK'nun 561-570. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu maddeler hükümlerine göre izale-i şuyu davasının paydaşlardan bir veya birkaçı tarafından kendileri dışında kalan tüm paydaşlar alayhine açılması zorunludur. Zira paydaşlar arasında mecburi dava arkadaşlığı ilişkisi vardır: Davada bütün paydaşlar yer almamışlarsa, bu noksanlığın giderilmesi için davacıya önel verilmesi, yerine getirilmezse davanın reddedilmesi gerekir. Yargılama sonunda malın taksiminin mümkün olduğu anlaşılırsa, bu yolda da istek varsa taksime; aksi halde malın tamamının satışı suretiyle ortaklardan birinin murisine ait payın ortaklığın giderilmesine karar verilir.
İştirakli ortaklardan birinin, murisine ait payın ortaklığının giderilmesi dileğiyle açmış olduğu dava dinlenemez.
Alacaklının tetkik merciinden aldığı yetkiye dayanarak açmış olduğu izale-i şuyu davasında da aynı kurallar uygulanır. Bu halde alacaklı bir anlamda borçlu yerine kaim olarak bir maldaki ortaklığın giderilmesini istemek durumundadır. Alacaklının açmış olduğu izale-i şuyu davasında bütün paydaşların davaya girmeleri ve incelemenin malın bütünü hakkında yapılması gerekir. Mahkemece taksime karar verilirse borçluya isabet eden (müfrez) kısım icraca satılarak borç ödenir. Satışa karar verilmesig halinde borçlunun payına düşen paradan borca yeter miktarı icra dosyasına yatırılır.
Bu nedenmlerle çoğunluk görüşüne katılmamız mümkün değildir. Usul ve kanuna uygun olmayan yerel mahkeme kararının bozulması oyundayım.