 |
T.C.
YARGITAY
6. Hukuk Dairesi
E: 1989/1856
K: 1989/4446
T: 14.03.1989
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Mahalli Mahkemesinden verilmiş bulunan şuf'a davasına dair kararın temyiz incelenmesi istenilmekle dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Dava şuf'alı payın iptal ve tescili isteğine ilişkindir. Mahkeme davayı reddetmiş, karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1 - Dosyadaki yazılarla toplanan delillerle ve son celsede davacının şuf'alı payın satış bedelinin 20 milyon olduğunu kabul etmiş bulunduğuna göre davacının bedel muvazaasına yönelik temyiz itirazlarının reddine,
2 - Davacı müşterek mülkün paydaşı olarak diğer paydaş Hasan A.'nın payını oğlu İbrahim A.'a satması ve alıcı İbrahim'in 29.9.1986 tarihinde bu satışı davacıya bildirmesi üzerine süresinde açtığı bu dava ile şuf'a hakkını kullanarak şuf'alı payın davalı adına yapılan kaydının iptali ile kendi adına tescilini istemiştir. Davalı hem davacıya gönderdiği ihtarname ve hem de ilk savunmasında babası ile arasında geçen temliki işlemin satış olduğunu kabul etmiş ve 20 milyon bedelin de gerçek bedel olduğunu ileri sürmüştür. Davacı önce bedelin daha düşük olduğunu bildirmişse de son celsede 20 milyonluk bedeli kabul ettiğini bildirerek zapta imzasını atmıştır. Davalı tüm yargılama safhasında satıştan bahsedip bağıştan bahsetmediği halde sondan bir evvelki celsede temliki işlemin gerçek satış olmadığını, bağış olduğunu söylemişse de davacı savunmanın bu şekilde genişletilmesini kabul etmemiştir. Bu nedenle de bu konuda araştırma yapılmamıştır.
Gerçekten 21.8.1957 tarih 956/12-957/2 sayılı içtihadı birleştirme kararında şuf'a hakkının hissedarlar arasında ötedenberi mevcut münasebeti idame ettirmek ve yabancı bir şahsın araya girmesine mani olmak amacına yönelik bulunduğuna işaret edildikten sonra, MK.nun mülkiyet hakkının takyitleri arasında yer alan şuf'a hakkının ancak gerçek anlamdaki satışlarda kullanılabileceği, şeklen satış gösterilirse dahi akitteki yanların gerçek maksadının satış olmadığı hallerde satış hakkındaki hükümleri bu gibi olaylara teşmil ve tatbik etmenin kanunkoyucunun maksadına ve hem de hukuk prensiplerine aykırı olacağı vurgulanmış ise de, davalı yukarıda işaret edildiği üzere ilk savunmaları ve davacıya gönderdiği ihtarda ısrarla satış aktinden bahsetmiş olması ve bunu böylece kabul etmesi, aksinin düşünülmesine olanak bırakmadığından olayda şuf'a hakkının işleyeceğini kabul etmek gerekmiştir. Esasen mahkeme de temliki tasarrufun satış olduğunu kabul etmiş, şuf'a hakkının amacına yönelik başka bir gerekçe ile davayı reddetmiştir. Şuf'a olayı gerçek satışla doğar ve ancak paydaşlar arasındaki satışta bu hak kullanılamaz. İleriye dönük muhtemel bir mirasçılık olayı şuf'a hakkının kullanılmasını engelleyemez.
Bu nedenle davanın kabulüne karar vermek gerekirken yazılı şekilde reddedilmesi yasaya aykırı düştüğünden bozulması uygun görülmüştür.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle HUMK.nun 428 inci maddesi uyarınca BOZULMASINA 14.3.1989 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.