 |
T.C.
YARGITAY
6. Hukuk Dairesi
E: 1989/16606
K: 1989/19214
T: 14.12.1989
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Davacı 1/2 payın sahibi olarak davalıya kiraladığı dava konusu taşınmazın 1988 Eylül ayı kira parasının temerrüt ihtarına rağmen ödenmediğinden taşınmazın tamamının tahliyesini istemiştir.
Davalı dava konusu taşınmazı paydaşlardan ayrı ayrı kira akdi ile kiraladığını bu nedenle davacının taşınmazın tamamından tahliyesini isteyemeyeceğini savunmuştur.
Geçekten dava konusu taşınmazın müşterek mülkiyet esasına göre davacı ve diğer paydaşı adına kayıtlı bulunduğu davalının bu taşınmazı yarı payını davacıdan, diğer yarı payını o payın sahibi kimselerden kiraladığı ve davacıya ödemekte olan aylık yarı kira paralarından 1988 Eylül ayına ait kiranın usulüne uygun şekilde eda edilmemesi sebebiyle davacıya karşı temerrüde düştüğü dosya içeriği ve bu şekildeki kararın davalı tarafından temyiz edilmemesi ile sabit olmuştur. Dava konusu taşınmazın bilfiil taksim edilmemiş şekilde davacı ile diğer paydaşları arasında yarı yarıya müşterektir. Müşterek paydaşların her biri kendi hissesi hakkında malik hak ve mükellefiyetlerini haiz olup hisselerini ayrı ayrı temlik veya rehin edebilirler (MK. 623). Ancak idari tasarruflara gelince, aksine aralarında bir mukavele yoksa müşterek mülkün bil'iştirak idare edilmesi ve esaslı ve mühim olan idari tasarruflarda yarıdan fazlasına malik olan ve adet itibariyle de çoğunluğu teşkil eden paydaşların oylarını bir araya gelmesi şarttır. Yani kısaca mühim ve esaslı tasarruflarda pay paydaş çoğunluğu aranır. Müşterek mülkün kiraya verilmesi de mühim ve esaslı idari tasarruflardandır.
Aslında müşterek mülkün pay ve paydaş çoğunluğunu haiz kimseler tarafından kiralanması icabeder.Fakat böyle yapılmayıp da müşterek pay sahipleri ayrı ayrı sözleşmelerle aynı şahsa paylarını kiraladıkları takdirde artık bu durumda MK. 624. maddesindeki pay ve paydaş çoğunluğunun gerçekleştiğini, böylece akdin bütünleştiğini kabul etmek gerekir. Bütünleşen bu akitte borçlunun borcunu paydaşlardan birine karşı yerine getirmeyip temerrüde düşmesi halinde alacaklının taşınmazın tamamını kapsayacak şekilde dava açabileceğinin kabulü icabeder. Bu nedenlerle esasen infazı kabil olmayacak şekilde davacının hissesine ait akdin idari tasarruflar için yasanın öngördüğü esaslara aykırı düşeceğinden dairemizin onama kararının kaldırılarak yerel mahkemenin kararının bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Düzeltilmesi istenen dairemizin 14.2.1989 gün ve 89/10779-12891 sayılı onama kararının kaldırılmasına yerel mahkemenin 4.5.1989 gün 988/845 - 89/381 sayılı kararının BOZULMASINA, 14.12.1989 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.