 |
T.C.
YARGITAY
6. Hukuk Dairesi
E: 1989/15204
K: 1989/17348
T: 14.11.1989
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan şuf'a davasına dair karar davalı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Dava şuf'alı payın iptali ile tescili istemine ilişkindir. mahkeme davayı kabul etmiş, hükmü davalı vekili temyiz etmiştir.
Davacı, hissedar bulunduğu 37 parsel numaralı taşınmazın paydaşlarından Hüseyin S.'in payını 25.2.1987 tarihinde davalıya 10 milyon bedelle sattığını, bu satışı 17.3.1987 tarihinde kendisine tebliğ edilen noter ihbarnamesinden öğrendiğini ileri sürerek 17.4.1987 tarihinde açtığı bu dava ile şuf'alı payın iptali ile adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili davacının satışı aynı gün öğrendiğini, hak düşürücü sürenin geçirildiğini savunmuştur.
Dinlenen davalı tanıklarından, Fatma T., Ulviye Ç. 1987 Şubat ayının son günlerinde davacının kendilerine gelerek, satıcı Hüseyin S.'in payını davalıya sattığını söylediğini, davalı tanığı Hüseyin S. payını davalıya satmadan önce, davacıya payını satacağını söylediğini, satıştan bir gün sonra da davacının kocası İbrahim'i dükkanına çağırtarak kendisine bir miktar para verilmemesi halinde şuf'a haklarını kullanacağını davalıdan işittiğini, davalı tanığı Yaşar A., Şubat ayının son günlerinde bir gün davalının dükkanında bulunduğu bir sırada davacının kocasının dükkana geldiğini bir milyon lira vermediği takdirde şuf'a davası açacağını söylediğini bildirmişlerdir. Davacı tanıkları Fehmi Reşat S. ve Ömer D. davacının bürosunda oturdukları bir sırada davalının oğlu olduğunu öğrendikleri birinin geldiğini, davacının bu şahsa "ihbarname göndermişsiniz, parasını vermeyin, satın aldığınız payı bana devredin" dediğini, o da "babamla görüşeceğim" diyerek gittiğini söylemişlerdir. Davacı tanıklarının bu beyanlarının davacının satışı ihbarnamenin tebliğinden önce öğrenmediğini kanıtlar nitelikte değildir. Dinlenen davalı tanıklarının beyanlarından davacının satışı 1987 yılının Şubat ayının son günlerinde öğrendiği anlaşılmaktadır. Davalı hak düşürücü süre savunmasını kanıtlamış bulunduğuna göre, mahkemenin res'en teklif ettiği yemini kabul ve eda etmemesinde bir usulsüzlük bulunmamaktadır. Zira kanıtlanmış bulunan birolay hakkında yemin teklifi yerinde değildir. Mahkemenin aksine görüşü isabetsizdir. Deliller birlikte değerlendirildiğinde, davanın hak düşürücü süre yönünden reddi gerekirken kabulü usul ve kanuna aykırı olduğundan hükmün bozulması icabetmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA 14.11.1989 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.