 |
T.C.
YARGITAY
6. Hukuk Dairesi
E: 1989/13389
K: 1989/16147
T: 30.10.1989
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan tahliye davasına dair karar davacı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla, dosyadaki bütün kağıtlar okunup, gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Dava, konut ihtiyacı nedeniyle tahliye davası olup mahkeme davanın reddine karar vermiştir. Karar süresi içinde davacı tarafça temyiz edilmiştir.
Davacı mühendis olup iki çocuklu bir bayanla evlendiğini ve halen kirada oturduğunu ileri sürüp taşınmazın tahliyesini istemiştir. Davalı samimiyetsizlik savunmasında bulunmuş, kardeşi ile müşterek bodrum katta oturmaya elverişli boş ayrı bir dairesinin bulunduğunu, bu daireyi ihtiyacına tahsis edebileceğini, boş dairesi varken ihtiyaç iddiasında bulunmasının doğru olmadığını ileri sürerek davanın reddini istemiştir. Ayrıca, evvelce de aynı sebeble açılan davanın red edildiğini, olayda kesin hüküm mevcut olduğunu ileri sürmüştür.
Gerçekten davacının, evvelce gene konut ihtiyacı sebebi ile dava açıp red edilerek, şekli anlamda kesinleştiği anlaşılmıştır.
Davacının tanıkları, davacının mühendis olup iki çocuklu bir hanımla evlendiği, kirada oturup konuta ihtiyacı bulunduğunu bildirmişlerdir.
Yapılan keşifte, davacının davaya muvafakat veren diğer kardeşi ile müşterek bir dairenin bulunduğu ve konut biçiminde 60 m2 olarak yapılmış boş bir dairenin bulunduğu,, dava konusu taşınmazın ise zemin katta daha geniş 90 m2 bir daire olduğu tesbit edilmiştir.
Mahkeme, davayı kesin hüküm nedeni ile red etmiştir.
Usulün 237. maddesine göre, kesin hükümden bahsedebilmek için kesin hükümle bu davanın taraflarının da, konuda ve sebebi aslide aynılık olması gerekir. Sebebi asli derken, hukuki sebepteki birlik, değil dava sebebinde daha açık deyimle maddi olaydaki birlik aranır. İlk red edilen dava zamanında davacı bekardır. Bu davada ise, medeni halinde değişiklik olmuş, hem de iki çocuklu bir hanımla evlenmiştir. Böyle olunca davanın sebebi aslisini teşkil eden maddi olayın aynı olduğu söylenemez ve evvelce onanan karar bu dava için kesin hüküm olmaz.
Davacı kirada oturmaktadır ve sosyal ve medeni durumuna uygun ve elverişli olan yerde oturma hakkına sahiptir, dava konusu yerin davacının sosyal ve medeni durumuna çok daha uygun olduğu anlaşılmaktadır. Bu hale göre tahliyeye karar verilmek üzere mahkeme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 30.10.1989 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.