 |
T.C.
YARGITAY
6. Hukuk Dairesi
E: 1988/7508
K: 1988/12088
T: 13.09.1988
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Mahalli Mahkemesi'nden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı Şuf'a davasına dair kararın temyiz incelenmesi duruşmalı olarak davacı tarafından süresi içinde istenilmekle gün tayin edilerek taraflara davetiyeler gönderilmişti. Belli günde davacı vekili geldi, diğer taraf vekili gelmedi. Hazır bulunanların şifai beyanları dinlendikten sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
KARAR : Dava şuf'alı payın iptal ve tescil isteğine ilişkindir. Mahkeme davayı reddetmiş karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Şuf'alı payın ilişkin olduğu taşınmaz paydaşlarca özel olarak taksim edilip herbir paydaş belirli bir kısmı kullanırken bunlardan biri kendisinin tasarrufundaki yeri ve ona tekabül eden payı bir üçüncü şahsa satarsa satışı zamanında o yerde hak iddia etmeyen davacının tapuda pay satışı şeklinde yapılan işlem nedeniyle şuf'a hakkını kullanması M.K.nun 2. maddesinde yer alan objektif iyi niyet kuralı ile bağdaşmaz. Kötüye kullanılan bu hak kanunen himaye görmez. 14.2.1951 gün ve 17/1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ile kabul edilen objektif iyiniyet kuralının bu tür davalarda uygulanabilmesi için şufa hakkının amacını oluşturan müşterek kullanıma yabancının katılmaması ve araya girmemesi halinin muhafaza edilmesi ve korunması için müşterek olarak kullanımındaki ve fiili tasarrufundaki müştereklilik devam etmesine rağmen fiili bir taksimle kullanım ortaklığı ortadan kalkmış ve belli bir yeri kullanımı altına almış ve buna rağmen tapudaki paydaşlığa dayanarak şuf'a hakkını kullanmaya kalkışması halinde objektif iyiniyet kuralları ile bağdaşmayacağından sözedilebilir. Tapuda müşterek paydaşlık devam ederken özel parselasyonla dahi olsa bir grup veya kısmi taşınmaz şufa hakkı yükümlülükleri arasında kullanım itibariyle müşterek bırakılmış ise, böyle bir durumda şuf'a hakkını kullanması iyiniyet kuralına aykırı olmaz.
Olayın bu yaklaşım içinde incelenmesi ve ilk parselasyonda davacı ve davalının bayiine bırakıldığı ileri sürülen 26 adet parselinde kendi aralarında ayrı bir taksime ve ayırmaya tabi tutulup tutulmadığının araştırılması uyuşmazlığın çözümünde önem kazanmaktadır.Bunun için davacının bahsettiği Gebze Noterliği'nin 14.6.1979 tarihli özel parselasyon ve taahhüt senedi, davalının ileri sürdüğü belediyeye yapılan başvurulardaki tahsis dosyaları, tapunun ilk tesis ve tedavül kayıtları ve daha başka taraf delilleri incelenerek gerçekten davacının şufa hakkını kullanmasında iyi niyetli olup olmadığının araştırılıp sonucuna göre bir karar verilmesi icabeder.
Davacı ile davalının satıcısı önce eşit paylara sahip olupta sonuçta pay eşitliğinin bozulmuş olduğu görüldüğü takdirde bunun iki kardeş arasında bir taksimin varlığını belgeleyen bir delil niteliği taşıdığınında gözden uzak tutulması gerekir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan sebeplerle temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 13.9.1988 gününde oybirliğiyle karar verildi.