 |
T.C.
YARGITAY
6. Hukuk Dairesi
E: 1988/16730
K: 1989/717
T: 24.01.1989
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Mahalli (Antalya 1. Asliye Hukuk) Mahkemesinden verilmiş bulunan şuf'a davasına dair kararın temyiz incelemesi duruşmalı olarak davalı ve davacı ve müdahil tarafından süresi içinde istenilmekle gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Dava şuf'a hakkının kullanılması sebebiyle şuf'alı payın iptal ve tescilinden ibaret olup, mahkeme davayı kabul etmiş, karar süresinde taraflarca temyiz edilmiştir.
1 - Şuf'a hakkının tapuda yapılan satışın öğrenilmesinden itibaren bir ay içinde kullanılması gerekir. İştirakçi ortaklarda da bunlardan satışı en geç öğrenenin öğrenme tarihine göre bir aylık hak düşürücü süre saptanır. Diğer ortakların daha önce öğrenmesi önem taşımaz. Bu hak her türlü irade bildirimiyle kullanılabileceği gibi doğrudan doğruya dava açmak suretiyle de kullanılabilir. Dava dışı kullanılan irade bildirimi süreyi koruyacağından yasal süresi içinde her zaman dava açılabilir. Şuf'a hakkı tapudaki satış işleminden sonra doğacağından şuf'alı payın daha önce satılacağının öğrenilmesi veya hak sahibine vaki satın alma teklifinin kabul edilmemesi hiçbir hukuki değer taşımaz. Davalı hak düşürücü süre geçirildiği savunmasında bulunmuşsa bunu ispat etmesi gerekir. Bu konuda tanık dahil her türlü delil ikamesi mümkündür. Önce davalı delillerinin, daha sonra varsa davacı delillerinin toplanması gerekir.
Olayımızda: Gelen tapu kaydına göre şuf'alı payın bulunduğu taşınmaz evvela davacının müşterek murisine ait iken varisleri adına intikal görüp bu arada hissedarlardan davacı dışındakilerin paylarını satma istedikleri, bu talebin duyulması üzerine tanık (M.L.A.) gibi bazı kimselerin bu payı almak istedikleri, bu talebin duyulması üzerine tanık olmadığından önce iştirak halinin müşterek mülkiyete dönüştürülmesinin gerekmesi karşısında nüfus cüzdanlarının tapu takipçisi (H.A.)'ya bırakıldığı, iştirakin müşterek mülkiyete dönüşmesinden sonra (H.A.)'nın davacı payı dışında diğer payları 24.12.1986'da satın alıp davacının satmak istemeyerek payının böylece kaldığı, (H.A.)'nın bu yeri satmak için satın almak isteyen (A.D.)'in talip olması üzerine vekili (İ.Ö.)'ten başka diğer davalı tanıkları (2. defa) davalıya satıştan davacının ne zaman haberi olduğuna dair açık bir beyanda bulunmamışlardır. Davacı tanıkları satıştan davalının izalei şuyu davası açıp 12.6.1987 de davetiye tebliği üzerine haberi olduğunu söylemişlerdir. Davalı tanığı (M.L.A) de satıştan sonra davacıya defalarca gidildiğini ifade etmişse de kimlerin gittiğinden bahsetmemiştir. İştirak halindeki mülkün payların satışı için müşterek mülkiyete çevrilmesi olayından davacının haberi olduğu, hatta kendisinden başka diğer paydaşların payının (H?)'a satıldığını bildiği, bu satış ortamı içerisinde davalıya satıştan da davacının zamanında haberdar olduğu izlenimi edinilmekle beraber hüküm tesisine yeterli bir kanaat verecek açık bilgiler bulunmamaktadır. Bu durumda davalı tanıkları (H.A.), (İ.Ö.) ve (M.L.A.) ile davacı tanığı (H.A.Y.) yüzleştirelerek davacının davalıya satıştan ne zaman haberdar olduğunun tesbitine çalışılması, mümkün olmadığı takdirde tamamlayıcı yemine başvurulması ve davanın süresinde açılıp açılmadığının bu şekilde karara bağlanması,
2 - Kabul şekli itibariyle de davacı temyizine gelince; davacı satış akabinde taşınmaz üzerine konan ipoteğin muvazaalı olduğunu ileri sürmüştür. Bu muvazaa iddiasının bedel muvazaası olarak kabul edilip bu konuda taraf delillerin toplanıp ipotek hakkında da bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde bu konuya açıklık getirilmeden karar oluşturması hatalı görülmüştür.
SONUÇ : Taraflarca temyiz olunan kararın yukarıda 1 inci bentte açıklanan sebepten davalı; 2 nci bentte açıklanan nedenle davacı yararına BOZULMASINA 24.1.1989 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.