 |
T.C.
YARGITAY
6. Hukuk Dairesi
E: 1988/15519
K: 1988/20459
T: 23.12.1988
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan tahliye davasına dair karar, davalı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü :
KARAR : Dava ihtiyaç nedeni ile tahliye davası olup mahkeme davayı kabul etmiş, karar, süresinde davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1 - 6570 sayılı yasanın 7/b-c-ç maddelerine dayanan tahliye davasının anılan yasa maddeleriyle İc.İf.K. 272 nci maddesinin kıyasen uygulanması ve yerleşmiş içtihatlar uyarınca kira akdinin hitamını takip eden bir ay içinde açılması gerekir. Daha önce veya bir aylık dava açma süresi içinde tahliye iradesi kiracıya bildirilmişse bu irade açıklaması süreyi koruyacağından bu bildirimi takip eden dönemin sonuna kadar dava açma hakkı saklı tutulmuş sayılır. Bu gibi durumlarda akdin başlangıcı olan ayın kirasının ihtirazı kayıtlı alınıp alınmaması önemli değildir. Bu cihet kamu düzenine ilişkin olduğu için davalı tarafça ileri sürülme şartı aranmaksızın mahkemece kendiliğinden nazara alınması gerekir.
Davanın süresinde açılıp açılmadığının tesbiti için öncelikle aktin başının, süresinin böylece sona eriş tarihinin bilinmesi icabeder. Davacının bu tarihleri bildirmesi gerekir. Davalı karşı çıkarsa bu cihetin bir hadise olarak çözümlenmesi, bu konuda tanık dahil taraf delillerinin toplanması gerekir.
Olayımızda: taraflar arasında kira başlangıcı ve süresini belirleyen yazılı akit yoktur. Davacı gerek ihtarnamede gerek dava dilekçesinde kira başlangıcının 3.6.1985 tarihinde başladığını, 3.6.1988'de sona erdiğini ileri sürmüşse de davalı, kira başlangıcının tayin tarihi olan 1.10.1984 tarihinde ve süresiz olduğunu ileri sürmüştür. Davacı vekili 25.8.1988 tarihli dilekçenin okunduğu 5.9.1988 tarihli oturumda savunmanın genişletilmesine muvafakat etmediğini bildirmemiştir. Oysa davanın süresinde açılıp açılmadığının tesbiti için bu hususun kesinlikle araştırılıp çözümlenmesi gerekir. Çünkü davanın süresinde açılması dava koşuludur, re'sen araştırılması gerekir. Bu önemli nokta açıklığa kavuşturulmadan esasa girilmesi hatalı olmuştur.
2 - Kabul şekli itibariyle de davacı evli kızının ihtiyacı için tahliye istemiştir. Davalı ihtiyacın samimi olmadığını ileri sürmüş ve aynı binada davacının 3 ayrı bağımsız bölüm sahibi olduğunu savunmuş, gerçekten de davacının yani binada bodrum kat dışında 3 bağımsız bölümü bulunduğu, birinde kendinin, diğerinde davalının oturduğu, üçüncüsünün de boş olduğu tesbit edilmiştir. Her ne kadar davacı bu boş daireyi evlenecek oğlunun ihtiyacına tahsis edeceğini ileri sürmüşse de oğlunun bu ihtiyacı kanıtlanmamıştır. Davacının kendisi Almanya'da oturmaktadır. Evi Türkiye'dedir ve bağımsız bölümlerden ilk katı işgal etmektedir. Boş olan dairenin oğlunun ihtiyacına tahsis için ihtiyaç iddiası kanıtlanmadığına göre ve halen boş bulunduğuna göre, davada ihtiyacı olduğu bildirilen kızına tahsis edilmemesi makul karşılanamaz. Birtakım kullanılmamış eşyaların boş olan daireye konulması, boş dairenin oğlunun ihtiyacına tahsis edildiğini göstermez. Bu itibarla ihtiyaç iddiasının kabulü isabetli görülmemiştir.
Karar bu nedenlerle bozulmalıdır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün HUMK.'nun 428 inci maddesi uyarınca BOZULMASINA, 23.12.1988 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.