 |
T.C.
YARGITAY
5. Hukuk Dairesi
E: 1989/1124
K: 1989/8723
T: 24.04.1989
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki kamulaştırmasız el atmadan doğan bedel artırma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda: davanın kabulüne dair verilen hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davalı idare vekili yönünden süresinde verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Dava, davalı idarece kamulaştırma yapılmaksızın elatılan yerin bedelinin alınması istemine ilişkin olarak açılmıştır.
Dava sırasında davalı idare taşınmaz malı kamulaştırmıştır. Davacı yeni bir kamulaştırma bedelinin tahsilini istemiştir. Davalı idare kamulaştırma bedelinin tahsilini istemiştir. Davalı idare kamulaştırma ile davanın konusu kalmadığından söz ederek davanın reddini savunmuştur.
İlk bakışta davalının savunması doğru görülüyorsa da usül hükümleri hakkı bulmak için konulmuştur. Açılan davanın reddi halinde yeniden dava açmak davacı için bir külfet olduğu gibi davalıya da külfet yükleyecektir. Zira harç ve yargılama giderleri ve vekalet ücretinden sorumlu tutulacaktır. Davaya bedel artırma davası şeklinde devam etmek dava ekonomisine uygun olduğu gibi, hakkın biçime feda edilmesini de önleyecektir.
Bu nedenlerle kamulaştırmasız elkonan yerin bedelinin ödenmesi için açılan dava sırasında bu yerin davalı idarece kamulaştırılması halinde, davacı davasına devam etmak istemiş ve mahkemce de davanın kamulaştırma bedelinin artırılmasına dönüştürüldüğü kabul edilmiş; 2942 sayılı yasanın 15. maddesine uygun biçimde bilirkişi kurulları oluşturularak keşifler yapılmış, değer tesbit günleri ve faiz bu kanuna göre değerlendirilmiş ise, davacı tarafından ıslah dilekçesi verilmemiş olsa bile davacının bedel artırma davasına dönüştüğünü kabul etmek gerekir.
Mahkemece de bu esaslar gözönünde tutularak kamulaştırmasız elatma davasında talep edilen miktarı geçmemek üzere bedelin artırılmasına karar verilmesi doğru olduğu gibi alınan raporlarda arsa niteliğindeki taşınmaz mala emsale göre değer biçildiğinden davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Davalı vekilinin temyiz itirazları yerinde olmadığından usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA 24.4.1989 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Kanunlarla tanınan objektif hakkın alınma şekil ve usullerini belirleyen usul hukuku kural olarak izhari nitelikte sonuçlar doğurur. Ancak bu kuralın istisnası olarak da objektif hak ortaya çıkarması gibi sonuçlar düzen fikrinden kaynaklanmaktadır. Bu sebepledir ki yazılı ispat mecburiyeti, usuli kazanılmış hak, kesin hüküm gibi usuli müesseseler objektif hakka aykırı bir sonuç da doğurabilirler. İşte o zaman usul haukuku inşai nitelikte haklara kaynak teşkil eder. Bu sebepledir ki, usul hükümlerinin bir tarafa bırakılarak tabii hakkın peşine düşmenin doğru olmadığı kanısındayız. Anayasamızın 138.maddesinde hakimin karar verirken hangi kuralları gözönünde tutacağı açık bir şekilde gösterilmiştir. Kararın Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun oluşan viicdani kanaate dayanması gerekir. Sırf vicdani kanaate dayanarak oluşturulacak bir karar bizim hukuk sistemimiz ile bağdaşmaz. Bu noktadan hareketle usul hukukunu sırf şekil olarak kabul etmek mümkün olmadığı gibi hakkı bulmak için bir yoldan ibaret görmek de mümkün değildir.
Sayın çoğunluk kararında açıklandığı gibi, dava, kamulaştırmasız elatma sebebiyle tazminat isteminden ibarettir. Her şeyden önce davanın bu çerçeve içerisinde çözümlenmesi gerekir. Zira H.U.M.K.nun 74. maddesinde yer alan "... Hakim her iki tarafın iddia ve müdafaaları ile mukayyet olup ondan fazlasına veya başka bir şeye hüküm veremez." şeklindeki amir hükmü, başka türlü yoruma elvermeyecek bir açıklıktadır. Davacı HUMK'nun 83 ve müteakip maddelerinde yer alan islah imkanını kullanmadıkça, davanın kamulaştırma parasının artırılması niteliğinde kabulü ile 2942 sayılı kanun çerçevesinde yürütülen tahkikat sonucuna göre oluşturulan karar HUMK' nun yukarıda açıklanan hükümlerine aykırıdır.
Öte yandan 25.3.1983 günlü 1688-2995 sayılı, 2.4.1984 günlü 2614-2872 sayılı, 5.6.1984 günlü 5383-5342 sayılı, 26.3.1986 günlü 1653-3876 sayılı kararlarda açıklandığı gibi, Dairemizin yerleşmiş görüşü " davadan sonra kamulaştırılan yer için açılan kamulaştırmasız elatma davası, kamulaştırma değerinin artırılması niteliğinde görülerek hükme bağlanamayacağı" yönündedir. Oluşan çoğunluk görüşü, Dairenin yukarıda açıklanan kararlarda belirli yerleşmiş görüşüne de aykırıdır.
Bu sebeplerle sayın çoğunluğun onama gerekçelerine katılmıyoruz. İstek çerçevesinde inceleme yapılarak karar verilmek gerekir. Bu sebeple karar bozulmalıdır.
Üye Üye
(T.A) (S.A:)