Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
5. Ceza Dairesi
Esas No : 1996/1528
Karar No : 1996/1588
Tarih : 13.05.1996

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
    DAVA : 15 yaşını bitirmeyen küçüğün ırz ve namusuna tasaddi ve mütecaviz sarhoşluk suçlarından Kırşehir Ağır Ceza Mahkemesi'nin 25.4.1991 gün ve 1991/42, 53 sayılı kararı ile 5 sene ağır, 3 sene hapis ve 180.000 lira hafif para cezasına hükümlü Vasfi'nin iş bu cezasının infazı sırasında Kırşehir Ağır Ceza Mahkemesi'nin 30.3.1992 gün ve 1992/41 müt. sayılı kararı ile 8.4.1992 tarihinden geçerli olmak üzere şartla tahliye edildiği, sanığın 2.9.1998 olan deneme süresi dolmadan 24.8.1995 tarihinde işlediği piyasaya sahte para sürme suçundan Kırşehir Ağır Ceza Mahkemesi'nin 26.12.1995 gün ve 1995/121, 167 sayılı kararı ile 1 yıl 3 ay hapis ve 1.350.000 lira ağır para cezası ile cezalandırıldığı ve cezasının 647 sayılı kanunun 6. maddesi uyarınca tecil edildiği, Cumhuriyet Başsavcılığı'nın sanığın cezalandırıldığı, bu suç nedeniyle vaki isteminin kabulü ile şartla tahliyesinin geri alınmasına ve 24.8.1995-2.9.1998 tarihleri arasındaki sürenin aynen çektirilmesine dair Kırşehir Ağır Ceza Mahkemesi'nin 1.2.1996 gün ve 1996/12 Müt. sayılı kararına Nevşehir Cumhuriyet Başsavcılığı'nın vaki itirazının reddine mütedair Nevşehir Ağır Ceza Mahkemesi'nin 8.3.1996 gün ve 1996/49 Müt. sayılı kararının; tüm dosya münderecatına göre 15 yaşını bitirmeyen küçüğün ırz ve namusuna tasaddi ve mütecaviz sarhoşluk suçlarındanhükümlü olup kırşehir Ağır Ceza Mahkemesi'nin 30.3.1992 gün ve 1992/41 Müt. sayılı kararı ile şartla salıverilen hükümlünün deneme süresi içinde işlemiş olduğu piyasaya sahte para sürme suçu nedeniyle Kırşehir Ağır Ceza Mahkemesi'nin 2.1.1996 tarihinde kesinleşen 26.12.1995 gün ve 1995/121, 167 sayılı kararı ile hükmolunan 1 yıl 3 ay hapis ve 1.350.000 lira ağır para cezasının 647 sayılı kanunun 6. maddesi uyarınca ertelenmiş bulunduğunun anlaşılması karşısında TCK'nun 95/2. maddesi uyarınca yasal şartların oluşması halinde erteli mahkumiyetinin esasen vaki olmamış sayılacağı ve TCK'nun 17. maddesi hükmünün de uygulama olanağının kalmayacağı, nitekim bu hususun benzer bir olay nedeniyle Yüksek Yargıtay 1. Ceza Dairesi'nin 5.2.1996 gün ve 1996/6, 219 sayılı ilamı ile de kabul edilmiş bulunduğu gözetilmeden itirazın kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülemediğinden bahisle CMUK'nun 343. maddesi gereğince bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü ifadeli 19.4.1996 tarih ve 8221 sayılı yazılı emrine atfen C.Başsavcılığı'ndan tebliğname ile daireye ihbar ve dava evrakı birlikte tevdi kılınmakla gereği düşünüldü:
 
    KARAR : 647 sayılı kanunun 19. ve TCK'nun 17. maddelerinde düzenlenmiş olan şartla tahliye; cezasının kanunda yazılı bir kısmını cezaevinde iyi hal ile geçirmiş olan hükümlünün yeniden hürriyeti bağlayıcı cezayı müstelzim kasıtlı bir cürmü işlediği veya mecbur olduğu şartları yerine getirmediği takdirde geri kalan cezasının çektirilmesi için tekrar cezaevine alınmak şartıyla salıverilmesidir. Hükümlünün cezaevinde geçirdiği müddet zarfında tavır ve hareketleriyle uslandığına kanaat getirilmesi halinde, cezasının tamamını çekmesi beklenmeden cezaevinde daha erken tahliyesini sağlayan bu itibarla hükümlüyü biran evvel uslanmaya ve deneme süresi içinde iyi halliliğini sürdürmeye sevk ve teşvik eden bir müessese olup tamamen hükümlünün iyil halliliği üzerine inşa edilmiştir. Ancak iyi halli hükümlüler şartla tahliye edilirler. İyi halli olmayan hükümlüler şartla tahliyeden yararlanamayacakları gibi şartla tahliye edilmiş olan hükümlülerden deneme süresi içinde iyi halliliklerini yitirenlerin de şartla tahliyeleri geri alınır. Bu durum 647 sayılı kanunun 19. maddesinde "Tüzüğe göre iyi halli hükümlü niteliğinde bulundukları takdirde talepleri olmasa dahişartla salıverilirler" denmek suretiyle ifade edilmiş ve şartla tahliyeden sonraiyi halliliğinin yitirlmesi nedenleri TCK'nun 17. maddesinde gösterilmiştir. Madde hükmüne göre "Şartla salıverilmiş olan hükümlü, geri kalan süre içinde işlediği kasıtlı bir cürümden dolayı şahsi hürriyeti bağlayıcı bir cezaya mahkum olur veya mecbur olduğu şartları yerine getirmez ise, şartla salıverilme kararı geri alınır. Bu takdirde suçun işlendiği tarihten sonraki kısım hükümlünün ceza süresine mahsup edilmeyerek aynen çektirilir ve şartla salıverilmeye esas teşkil eden hükmün infazı ile ilgili olarak bir daha şartla salıverilmeye esas teşkil eden hükmün infazı ile ilgili olarak bir daha şartla salıverilmeden yararlanamaz." Görüleceği üzere 647 sayılı kanunun 19. maddesinde sadece "İyi halli hükümlü niteliğinde bulundukları takdirde" ifadesi yer aldığı halde TCK'nun 17. maddesinde hükümlününiyi halliliğini yitirmesi nedenleri iki grup halinde sayılmıştır. Bu da şartla tahliye edilen hükümlünün deneme süresi içinde uyması gereken hususların açıkça gösterilmesinin onun için bir güvence oluşturmasından kaynaklanmaktadır. Bunlar hükümlünün deneme süresi içinde suç işleme hali ile suç derecesine varmayan şart ihlallleridir. Daha açık bir ifadeyle hükümlünün şahsi hürriyeti bağlayıcı cezayı müstelzim kasıtlı bir cürüm işlemesi veya şartla tahliye nedeniyle mecbur olduğu şartlar yerine getirmemesidir. Kanun koyucu hükümlünün deneme süresi içinde işleyeceği her çeşit suçu şartla tahliyenin geri alınması nedeni saymamış, ancak suçun hürriyeti bağlayıcı cezayı müstelzim kasıtlı türden bir cürüm olmasını öngörmüştür. Hükümlünün böyle bir cürmü işlemesi ve bunun kesin ilamla tescil edilmesi yeterlidir. Maddenin yazılış biçimi aldatıcı olmamalıdır. Hükümlünün tanımlanan cürümden ceza alması ve cezanın da çektirilebilir olması şart değildir.
     Aranan husus hükümlünün iyi halliliğini yitirdiğini göstermesi bakımından, hürriyeti bağlayıcı cezayı gerektiren kasıtlı bir cürmü işlemiş olduğunun kesinleşmiş bir mahkumiyet ilamıyla tescil edilmiş olunmasıdır. Çünkü kesin bir mahkumiyet hükmü olmadan hürriyeti bağlayıcı cezayı müstelzim kasıtlı bir cürmün işlendiği hukuken kabul edilemez.
     Nitekim 8.6.1970 gün ve 9/4 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararında "Şartla salıverilen hükümlülerin meşruten tahliye tarihi ile bihakkın tahliye edilmeleri icabeden tarih arasında şahsi hürriyeti bağlayıcı cezayı müstelzim kasıtlı bir cürüm işlemeleri halinde TCK'nun 17. maddesi gereğince meşruten tahliye kararının geri alınması gerektiğ, ikinci cürmün birinci cürme ait ceza müddeti dolmadan işlenmiş olması yeter olup, cezanın verilip kesinleşmesinin bu süre içinde gerçekleşmiş olmasının şart bulunmadığı" açıklanmak suretiyle bu husus dolaylı biçimde vurgulanmıştır. Tamamen bir iyi hal müessesi olan şartla tahliyenin geri alınması doğrudan cürümle ilgili olup, o cürmün cezasıyla ve de cezanın çektirilebilir olmasıyla ilgili değildir. TCK'nun 17. maddesinde şartla salıverilmiş olan hükümlü mecbur olduğu şartları yerine getirmez ise bile şartla tahliye kararının geri alınacağı açıklanmış olmasına göre kanun koyucunun deneme müddeti içinde hükümlüye çektirilebilir bir ceza verilmesini mecbur olarak düşünmediğini kabul etmek zorunludur. Aksi takdirde hükümlünün mecbur oluduğu şartları yerine getirmemesi halinin şartla tahliyenin geri alınması sebebi olarak sayılmasının hiçbir anlamı olmaz.
    Bilindiği gibi şartla tahliye ile bihakkın tahliye arasında fark vardır. şartla tahliye olan hükümlü birtakım kayıt ve şartlara uymak zorundadır. Bu husus 647 sayılı kanunun 19. maddesinde "mecbur olduğu şartları yerine getirmez ise" tümcesiyle ifade edilmiştir. Emniyeti Umumiye İdaresinin Nezareti Altında Bulundurma Ceza ve Tedbirinin yürürlükten kaldırılması hakkındaki 3352 sayılı kanun yürürlüğe konulduğu 24.4.1987 tarihine kadar şartla tahliye edilen hükümlüler, yine bu kanunla yürürlükten kaldırılmış olan 647 sayılı kanunun 19. maddesinin 8.fıkrası ve TCK'nun 28. maddesi hükümleri uyarınca zabıtaca emniyeti umumiye nezareti altında bulundurulmakta ve yönetmelik gereğince belli yerde ikamet etmek, yoklama defterini yazdırmak, silah taşımamak, yabancı ülkelere seyahat etmemekve buna benzer bazı kayıt ve şartlara uymak zorunda bırakılmakta idi. Ancak 3352 sayılı kanunun yürürlüğe girmesinden sonra şartla tahliye olan hükümlülerin emniyeti umumiye nezareti altında bulundurulmaları mümkün olmadığından, mecbur olduğu şartları yerine getirip getirmediğinin saptanmasına olanak kalmamıştır.
    Açıklanan bu durum karşısında hükümlünün şartla tahliyesinin geri alınması için iyi halliliğini yitirdiğini kanıtlayacak olması bakımından deneme süresi içinde kanunda tanımlanan türden bir cürüm işlediğinin kesin mahkumiyet ilamıyla belirlenmesi veya mecbur olduğu şartları yerine getirmediğinin zabıta marifetiylesaptanması yeterli olduğundan Yargıtay birinci Ceza Dairesinin hükümlünün şartla tahliyesinin geri alınmasını deneme süresi içinde işlediği kasıtlı bir cürümden ötürü verilen şahsi hürriyeti bağlayıcı cezaya ilişkin mahkumiyetinin ertelenmemiş olması koşuluna bağlayan ve ikinci mahkumiyetinin ertelenmesi halinde şartla tahliyesinin geri alınmasına cevaz vermeyen 5.2.1996 gün ve 1996/6, 219 sayılı çoğunluk kararındaki görüşü paylaşmak mümkün değildir. Zira kanun koyucu olası durumları göz önünde tutarak düzenleme yapmaktadır. Şartla tahliye edilen hükümlünün deneme süresi içinde işlediği kasıtlı bir cürümden ötürü tayin edilen şahsi hürriyeti bağlayıcı cezasının ertelenmesine yasal olanak bulunmadığı dikkate alındığında, kanun koyucunun cezanın ertelenmesi halini de düşünüp istisnai bir düzenleme yaptığını kabul etmek mümkün değildir.
    Bu itibarla hileyle alıkoyma, ırz ve namusa tasaddi ve mütecaviz sarhoşluk suçlarından 5 yıl ağır hapis, 3 yıl hapis ve 180.000 lira hafif para cezasına hükümlü Vasfi'nin işbu cezasının infazı sırasında 30.3.1992 tarihinde şartla tahliye edildikten sonra, deneme süresi içinde işlediği piyasaya sahte para sürme cürmünden ötürü 1 yıl üç ay hapis ve 1.350.000 lira ağır para cezasına mahkum edilerek cezasının ertelendiği ve mahkumiyet hükmünün temyiz edilmeyerek kesinleştiği, bu suretle TCK'nun 17. maddesinde tanımlanan türden bir cürüm işleyerek mahkum olmak suretiyle iyi halliliğini yitirdiği anlaşılmakla şartla tahliyesinin geri alınmasına dair Kırşehir Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığından verilen 1.2.1996 gün ve 1996/12. Müt. sayılı karar ile bu karara vaki itirazın reddine mütedair Nevşehir Ağır Ceza Mahkemesi'nden verilen 8.3.1996 gün ve 1996/49 müt. sayılı kararda usul ve kanuna aykırı bir yön bulunmadığı sonucuna varıldığından yazılı emre dayanan tebliğnamedeki bozma isteminin REDDİNE, 13.5.1996 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
 
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini