 |
T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
E: 2003/4661
K: 2003/14392
T: 9.12.2003
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
- RÜCUEN TAZMINAT
- EV BAŞKANININ SORUMLULUĞU
İçtihat Özeti: Rücuen tazminat istemiyleaçılan davada; her ne kadar davalının küçük çocuğunun, okul saatleri içinde dava dışı küçü:ğün gözüne çam parçası atmak suretiyle beden gücü kaybı oluşacak şekilde yaralaması olayında davacı idarenin hizmet kusurunun bulunduğu idari yargı kararı ile belirlenmiş ise de, davalının da, ev başkanı olarak küçük çocuğunu tehlikeli davranışlar konusunda yeterince eğitmediğinden dolayı sorumluluğu bulunmaktadir. Tarafların sorumluluklarının ölçüsü, somut olayın özellikleri, fiziksel ve çevresel faktörler ve sosyo ekonomik durum da gözetilerek belirlendikten sonra tazminata hükmedilmesi gerekir.
(4721 s. M. m. 369/1)
Davacı Milli Eğitim Bakanlığı vekili avukat Dilek tarafından; davalı Lale'ye velayeten Adil'in aleyhine 18.9:2002 gününde verilen dilekçe ile rücuen tazminat istenmesi üzerine yapılan yargılama sonunda; mahke,mece davanın reddine dair verilen 24.10.2002 günlükararın Yargıtayda duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, rücuen tazminat istemine ilişkindir. Davapı idare davalı Adil'in ilkokul 4. sınıfta okuyan kızı Lale tarafından dava dışı Şeyma'nın gözüne cam parçası atılması nedeniyle oluşan yaralanmadan dolayı olay tarihinde ilkokul 5. sınıf öğrencisi olan Şeyma'nın velisi tarafından açılan dava nedeniyle ödediği tazminatın aile başkanı sıfatıyla davalı Ad ii' den tahsilini istemişyerel mahkemece okul saatleri içinde ve okulda meydana gelen olay nedeniyle davalının aile başkanı olarak sorumluluğunun bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Medeni Kanun'un 369/1. r:naddesine göre, ev başkanı ev halkından olan küçüğün, kısıtlının, akıı hastalığı veya akıl zayıflığı bulunan kişinin verdiği zarardan, alışılmış şekilde durum ve koşulların gerektirdiği dikkatle onu gözetim altında bulundurduğunu veya bu dikkat ve özeni gösterseydi dahi zararın meydana gelmesini engelleyemeyeceğini ispat etmedikçe sorumludur. Maddenin açık ifadesinden de anlaşıldığı gibi, 3. kişilere verdikleri zararla ev başkanını sorumluluk altına sokanlar; küçük, kısıtlı ve akıı hastalığıveya akıı zayıflığı olan kimselerdir.
Hukuk düzeni, ev başkanını koruyucu ve güvenilir kişi olması; küçükleri, kısıtlıları, akıı hastalığı veya akıı zayıflığı bulunanları korunmaya ve gözetime muhtaç kimseler olarakkabul eder. Bu kişiler, küçükleri, tecrübesizlikleri, akli yetersizlik vedengesizlikleri sebebiyle başkaları için tehlike teşkil ettikleri gibi, aynı şekilde başkaları da kendileri için tehlike oluşturabilir. Velayet ve vesayet kurumları küçük ve kısıtlıların, ailenin ve 3. kişilerin korunması amacıyla konulmuştur.
Ev başkanlığı, aile halinde birlikte yaşayanların idare edilmesine, öncelikle aile üyeleri arasında bir düzenin kurulmasına, bunların yararına olarak birliğin korunmasına, hizmet eder. Bununla beraber ev başkanlığı kurumuyla güdülen asıl amaç, gözetime muhtaç aile üyelerine karşı zarara uğramışolan 3. kişileri korumaktır. Yani ev, başkanlığı yalnız yetkiler veren bir kurum olmayıp, aynı zamanda görev ve sorumluluklar da yükleyen bir kurumdur. Ev başkanı özen ve gözetim görevini yerine getirmemesinden dolayı 3. kişiler bir zarara uğramışlarsa, bu zararı tazminle sorumludur. Ev başkanının MK. 369/1 'den doğan sorumluluğu, herşeyden önce şahıs itibariyle sınırlıdır. Başka bir deyişle ev başkanı, sadece küçük ve kısıtlıların haksız davranışları ile başkalarına verdikleri zararlardan sorumludur.
Kural olan, kusurlu davranıştan sadece failini sorumlu kılınması ve bundan doğacak sonuçlara da bizzat onun katlanmasıdır. Cezai sorumlulukta bu ilke "kusurun şahsileştirilmesi" prensibi, ile kabul edilmiştir. Aynı ilke, kuralolarak hukuki sorumlulukta da geçerlidir. BK. m. 41 'de ifadesini bulan bu ilke gereğince, herkes "Gerek kasten, gerek ihmal ve teseyyüp veya tedbirsizlikle haksız bir surette" başkalarına verdiği zararı tazminle yükümlüdür.
Bununla beraber pozitif hukuk düzenler bu tabii hukuk kurallarına bazı istisnalar getirmişlerdir. Söz konusu istisnalara, daha çoK sorumlu kişilerin zarar verenle. belirli veya kişisel bir ilişki içinde bulunduğu hallerde yer verilmiştir.lşte, hukuk sistemimiz de başkasının eyleminden sorumluluğu düzenleyen ayrık hükümlerden biri de MK. m. 369/1 'dir.
MK. m. 369/1 toplumsal hayatta büyük bir pratik ve hukuki ihtiyaca cevap vermektedir. 'Gerçekten her toplumun önemli bir kesimini çocuklar, yasal bir deyişle, küçükler oluşturur. Bunlar yaşları ve ruhi yapıları itibariyle oyuna ve oyun aletlerine düşkündorler. Ayrıca, çevrelerine karşı aşırı bir ilgi duyarla.r. Bu nedenle zamanlarının çoğunu evde, okulda, parkta, sokakta ya da mahalle aralarında oynayarak geçirirler. Gerek oyun içinde gerekse oyun dışında oyuncak veya diğer araç ve gereçlerle birbirlerine veya 3. kişilere herzaman zarar verebilirler. Çocukların bilerek veya bilmeyerek birbirlerinin beden bütünlüğüne ve şahsiyet haklarına saldırıda bulunmaları rastlanılan olaylardandır.
Bütün bu durumlarda, küçük temyiz kudretine sahip ise verdiği zarardan bizzat sorumludur. Ancak, birçok durumda mal varlığı olmadığı için fiilen, birçok durumda ise hem mal varlığı hemde haksız fiil ehliyeti olmadığıiçin gerek fiilen, gerekse hukuken sorumlu tutulmaları söz konusu olamamaktadır. Kaldı ki özen ve gözetime muhtaç kimseleri şahsen sorumlu tutmak mümkün olsa bile, zararın tamamını tazmin ettirmek olanağı her zaman bulunmayabilir. Çünkü temyiz kudretleri yoksa zarar veren aile üyeleri ancak hakkaniyet gereğince sorumlu tutulabilirler (BK. m. 54). Oysa, hakkaniyet ölçüsü bazı hallerde uğranılan zararın tamamının tazminine imkan vermez. Zira, hakkaniyet sorumluluğunda zarar verenin ekonomik durumu el verdiği ölçüde zarar tazmin edilir. İşte bu tür fiili ve hukuki imkansızlıklar küçük, kısıtlı akıl hastası veya akıı zayıfı aile üyelerinin davranışlarından zarar gören kimselere karşı başka bir şahsın sorumlu kılınması ihtiyacını doğurmuştur. Gerçekten, çok sık meydana gelen bu olaylarda, toplumu savunmasız bırakmamak; onu, küçüklere, kısıtlılara, akıı hastası ve akıı zayıflarına karşı korumak gerekir. İşte toplum yararı ve işlerin güvenle yürütülmesi .ilkesi, zarar veren bu kimselerin yanında, başka birinin de sorumlu tutulmasını zorunlu kılmıştır.
Türk Hukuk sisteminde ev başkanının sorumluluğu kusura dayanmaz. Diğer bir anlatımla bu sorumluluk kusursuz sorumluluktur. Medeni Kanunun sözü edilen maddesinde öngörülen ana ilke ev başkanının gözetimindeki özen ödevini yapmamasıdır.
Ev başkanının sorumluluğunun ilk şartı, gözetime muhtaç bir aile üyesinin zararlı bir davranışta bulunmasıdır. Zararlı davranışolumlu hareketlerle olabileceği gibi olumsuz hareketlerle de yaratılır. Olumsuz davranış, başkasını zarardan korumak için bir harekette bulunmak yükümlülüğünün mevcut olmasına rağmen böyle bir davranışta bulunulmadığı zaman söz konusu olur. Bununla birlikte, zararlı davranışlar içinde en çok görüleni olumsuz davranışlardır. Bunlara uygulamada çok çeşitli örnekler verilebilir. Örneğin, oyun sırasında sopa veya dikenli dalla arkadaşına vurmak, taş, kartopu, kağıttan uçak, silgi, ok ve cam gibi cisimler atmak, bıçakla yaralamak, ateşli silahlarla veya oyuncak tabanca ile oynamak, tüfek veya tabanca ile ateş etmek, bir araçla çarpmak, yangın çıkarmak, ırza geçmek ve hırsızlık yapmak gibi eylemlerde durum böyledir.
MK. m. 369/1'in uygulanabilmesi için herşeyden önce ortada, bir zararın bulunması gerekir. Gözetime muhtaç aile üyelerinin sebep oldukları zararın çeşidi, ev başkanının sorumluluğu bakımından önemli değildir. Zira, ev başkanı gözetimi altındaki kişilerin 3. kişilere verdikleri hertürlü zarardan.sorumludur. Bu zararlar, beden bütünlüğünün ihlali, adam öldürme gibi şahsa ilişkin olabileceği gibi eşya ile ilgili de olabilir. Uygulamada en çok görülen zarar türü, bed~n bütünlüğüne yönelen zararlardır. Bunlar arasında en çok gözü kör etmek, yaralamak, parmak kesmek, ölüme sebebiyet vermek gibi zararlara rastlanmaktadır. Eşya ile ilgili zararlar arasında ise yakmak, yıkmak. hırsızlık, şahsiyet haklarına yönelik zararlar arasında ise. ırza geçmek başta gelmektedir.
Ev başkanının kendine düşen özen ve gözetim görevini yerine getirip getirmediği, zarar verici olayın özelliklerine göre belirlenmelidir. Her olayın gerektirdiği tedbirler, herşeyden önce. kendi şartları içinde düşünülmelidir.
Bu bakımdan, ev başkanının alması gereken tedbirler olaydan olaya göre değişebilir. Örneğin, zarar verici olayın gerekli kıldığı tedbirler duruma göre sadece eğitmek, öğüt ve talimat vermek, uyarı, ihtar ve yasaklamak şeklinde olabileceği gibi, bunların izlenmesi ve kontrol edilmesişeklinde de olabilir. Bununla beraber, zarar, verici olay ve tehıikeye' dikkat çekmek, bilgi vermek ve aydınlatmak, duruma göre tehlikeli şeyleri ortadan kaldırmak, atmak veya muhafaza altına almakla somut olayın gerektirdiği tedbirler çerçevesinde düşünülebilir. Tüm zarar verici eylemlerde ev başkanına düşen tedbirler, genel ilkeler içindedüşünülmelidir. Zira, en zararsız oyuncak veya nesneler bile, bazen küçüklerin dikkatsizlikleri ve beceriksızlikleri nederiiyle veya umulmayan bir sebebin eklenmesiyle zarara sebep olabilir.
Yukarıdaki bilimsel açıklamalar ışığındadava konusu olayın değerlendi rilmesine gelince; davacı idarenin okul saatleri içinde gereken dikkat ve özetini göstermediği, öğrenciler teneffüste gözetimden uzak kaldığından dolayı davalının küçük çocuğunun dava dışı küçüğün gözüne cam parçası atması ile beden gücü kaybıoluşacak şekilde yaralanmanın meydana geldiği idarenin hizmet kusurunun bulunduğu idari yargı kararı ile de belirlenmiştir. Ne var ki davalı ev başkanı olarak MK. m. 369/1 gereğince küçük çocuğunu tehlikeli davranışlar konusunda yeterince eğtimediğinden sorumluluğu bulunmaktadır. Tarafların sorumluluklarının ölçüsü somut olayın özellikleri; fiziksel ve çevresel faktörler ve sosyo-ekonomik durumun da gözetilerek belirlendikten sonra tazminata hükmedilmesi gerekir. Yerel Mahkemece açıklanan yönler gözetilmeksizin davanın reddedilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç :"Temyiz olunan kararın açıklanan nedenlerle (BOZULMASINA) ve temyiz eden davacı hazine vekili için takdir olunan 375.000.000 lira duruşma avukatlık. ücretinin davalıya yükletilmesirle, 9.12.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi.