 |
T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
E: 2002/2431
K: 2002/11163
T: 10.10.2002
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
· HAKSIZ EYLEM NEDENİYLE MANEVİ TAZMİNAT DAVALININ YABANCI DEVLET OLMASI
· YARGI BAĞIŞIKLIĞI
ÖZET: Özel hukuk ilişkilerinden kaynaklanan hukuki ihtilafların çözümünde, yabancı devletin yargı bağışıklığından söz edilemez.
(4721 s. MK. m. 24,25) (2675 s. MÖUHK. m. 33/1)
Davacı M... Özkan tarafından, davalı Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti aleyhine 25.1.2001 gününde verilen dilekçe ile haksız eylem nedeniyle manevi tazminat istenmesi üzerine yapılan yargılama sonunda mahkemece yargı bağışıklığı nedeniyle davanın reddine dair verilen 12.12.2001 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davacı tarafından, incelemenin duruşmalı olarak yapılması da cevap dilekçesiyle davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle, tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava tazminat istemine ilişkindir. Davacı davalı Amerika Birleşik Devletlerinin Türkiye'de faaliyet gösteren TLO (Teknik irtibat Bürosu) işyerinde 1979-1998 arası çalıştığını, izin alacağı ödenmediğinden iş mahkemesinde açtığı davanın anlaşma ile sonuçlandığını ancak davalının anlaşma yoluna giderken Türk makamlarına kendilerinden para sızdırdığı şeklinde bilgi verdiğini ve bunun üzerine Merkez Komutanlığı tarafından sorgulandığını, çevrede mal varlığı ve yaşam biçiminin araştırıldığını, davalının teşviki ve yönlendirmesi ile gelişen bu olayların kişilik haklarına saldırı oluşturduğunu belirterek manevi tazminat isteminde bulunmuş, davalı dava konusu işlemlerin devletin egemenliği ile ilgili işlem niteliğinde olduğundan yargı bağışıklığı nedeniyle davanın reddini savunmuştur.,Yerel mahkemece 24.4.1963 tarihli Viyana Sözleşmesinin 43. maddesi gereğince davalının sözleşmeden doğan hukuk davalarında yargı bağışıklığından yararlanacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Demetlerin yargı bağışıklığı, yani bir devletin diğer bir devletin mahkemelerinde yargılanamayacağı devletlerin eşitliğine dayandırılmış bir ilkedir. Hukuk sistemlerinin, yabancı devletler üzerinde hakimiyet tasarrufları alanında yerel yargıdan bağışık tutulduğu bir gerçektir ve hatta bu konuda bir hukuki sorumluluğun bulunmadığı düşüncesi yaygındır. Ne var ki, zaman içinde yabancı bir devletin özel bir şahıs gibi giriştiği özel hukuk ilişkilerinden dolayı kesin yargı bağışıklığı terkedilmiş devletlerin yargı bağışıklığı hakimiyet tasarruflarıyla sınırlı kılınmıştır.
2675 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanunun 33/1. maddesinde "yabancı devlete, özel hukuk ilişkilerinden doğan hukuki uyuşmazlıklarda yargı bağışıklığı tanınmaz" hükmü yer almıştır. Bu madde de anılan özel hukuk ilişkilerinden amaç, yabancı bir devletin egemenlik hakkına dayanarak yaptığı tasarrufların dışında kalan, özel bir kişi gibi özel hukuk faaliyetlerinde bulunması, ticari ilişkilere girmesi zarar doğurucu bir haksız eylemin işlenmesi sonucu doğan uyuşmazlıklardır. Yoksa yabancı bir devletin egemenlik hakkına dayanılarak yaptığı tasarrufları bu maddenin kapsamı içinde yer aldığı söylenemez. Anılan maddede ki özel hukuk ilişkisini Milletlerarası hukuk ilkeleri ve yasama belgelerine göre belirlemek gerekir. Maddenin gerekçesinde "madde yabancı bir devletin egemenlik hakkına dayanarak yaptığı tasarrufların dışında kalan, özel bir kişi gibi hususi hukuk faaliyetinde bulunması, ticari ilişkileri girmesi sonucu doğan ihtilaflarda yargı hukuk ilişkilerinden doğan hukuki uyuşmazlıklar" ile neyin amaçlandığı açık ve kesin şekilde belirtilmiştir.
Yasama belgelerinin bu açıklığı ve Devletler hukukunun tarihi gelişimi ortada iken özel hukuka ilişkin bir sorunun çözümünde yargı bağışıklığından söz edilemez. Yapılan açıklamalar ışığında dava konusu olay incelendiğinde davacının genel personel statüsü ile çalıştığı Teknik irtibat Bürosundan ayrılırken sözleşmede öngörülen hastalık izin parasının ödenmemesi üzerine davalı hakkında iş Mahkemesinde dava açıldığı, dava konusu bedelin ödenmesi üzerine davadan feragat nedeniyle davanın reddedildiği, anılan davanın bu şekilde sonuçlanmasından sonra davacının davalının ihbarı ile ve para sızdırdığından söz edilerek sorgulanması ve özel yaşamının araştırılmasının kişilik haklarına saldırı oluşturduğu iddia edildiğine göre dava konusu uyuşmazlığın özel hukuk ilişkisine dayandığı anlaşıldığından ve bu konuda yargı bağışıklığından söz edilemeyeceğinden işin esası incelenerek karar verilmesi gerekir. Yerel mahkemece açıklanan nedenler gözetilmeden, yazılı gerekçe ile davanın reddedilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç: Temyiz olunan kararın yukarıda belirtilen nedenlerle (BOZULMASINA) ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine, 10.10.2002 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere göre yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün onanması gerektiğini düşünüyoruz. 10.10.2002
Üye Salim Öztuna
Üye Şerife Öztürk