 |
T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
E: 2001/9259
K: 2001/12483
T: 11.12.2001
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
- KİŞİLİK HAKLARINA SALDIRI ( Jandarmanın İstemi Üzerine Telefonlarının Dinlenmesine Karar Verilmesinin Sonucu )
- MANEVİ TAZMİNAT ( Milletvekili Olduğu Anlaşıldığında İsminin Karardan Silinmesi - Gizli İzleme Kararı Verilmesi )
- HAKİMİN KİŞİSEL KUSURU ( Özensizliğin de Bir Kusur Oluşu Kanıtlanması durumunda sorumluluğu gerektireceği )
- HUKUKA UYGUNLUK ( İşin Gereği Olarak Hızlı Karar Verilmesini Gerektirmesi - Telefonlarının Dinlendiğini Ve İzlendiğine İlişkin Kanıtda Getirememe )
- TELEFON DİNLEME ( Karar Hukuka Aykırı Olsa Bile Uygulamaya Konulmadığından Zararın Doğduğu Söylenemeyeceği )
1086/m.575/2, 573
4422/m.3
DAVA : Dava dilekçesi ve eklerinin HUMK'nun 575/2. maddesi uyarınca görevli bulunan Dairemize verilmesi üzerine dosyanın ilk derece mahkemesi olarak kaydı yapıldıktan sonra yapılan açık yargılama sonunda dosya incelenip, gereği görüşüldü:
KARAR : Dava HUMK'nun 573 ve izleyen maddeleri uyarınca davalı hakimin sorumlu olduğu iddiasıyla açılmıştır.
Davacı, uzun süre Milletvekilliği ve Bakanlık yaptığını, dış görevlerde bulunduğunu, halende milletvekili olup, kamuoyunca bilinen ve tanınan bir kişi olduğunu, buna karşın yolsuzluklarla ilgili olarak yapılan inceleme ve soruşturmalar nedeniyle ve jandarmanın istemi üzerine telefonlarının dinlenmesine karar verildiğini, sonradan usule ve yasaya aykırı olarak karardaki isminin silindiğini davalının kararın verilmesinde gerekli özeni göstermediğini, kararın hukuka aykırı olduğunu, böylece kişilik haklarının saldırıya uğradığını belirterek manevi tazminat isteminde bulunmuştur.
Davalı, iddia edilen kararın jandarmanın istemi üzerine kendisi tarafından verildiğini, ancak davacının milletvekili olduğunu öğrenince durumu, soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcısına sözlü olarak ilettiğini, bunun üzerine Cumhuriyet Savcısının da anılan kararı davacı yönünden uygulamaya koymadığını, hatta bu yüzden karardan davacının isminin çıkarıldığını, görevinin sınırları içinde kalmak suretiyle böyle bir kararın verildiğini davacıyı zararlandırmak amacı ile davranmadığını, bu nedenle de kişisel kusurundan söz edilemeyeceğini, olayda HUMKnun 573. ve devamı maddelerinin uygulama olanağı bulunmadığını belirterek, davanın reddedilmesi gerektiği savunmasında bulunmuştur.
Taraflar, iddia ve savunmalarını destekleyen ve doğrulayan kanıtlarını dosyaya sunmuşlardır. Başkaca kanıtları olmadığını da bildirmişlerdir.
Dosyadaki kanıtlara göre, İçişleri Bakanlığı Jandarma Genel Komutanlığının 9/11/2000 tarihli yazısı ile, Devlet Güvenlik Mahkemesi Başsavcılığından Ankara ilinde yapılan bir ihale yolsuzluğu ile ilgili şebeke oluşturdukları değerlendirilen aşağıda isimleri yazılı şahıslar hakkında Gizli İzleme kararı verilmesi hususunda gereğinin yapılması... istenmiştir. Bu yazı ile izlenmesi istenen kişiler arasında davacının adı da yer almaktadır. Bu yazı üzerine ve savcılığın istemi gereğince, Devlet Güvenlik Mahkemesinde yargıç olan davalıdan karar verilmesi istenmiştir. Davalı da, 20/11/2000 gün ve 2000/628 değişik iş, sayılı kararla içlerinde davacının da adı bulunan üç kişi hakkında, 4422 sayılı Yasa hükümleri uyarınca, adı geçenlerin ...her türlü faaliyetlerinin teknik araçlardan gizli... koşul olarak aranmıştır. Aynı yasanın 3. maddesi de gizli izleme başlığını taşımakta olup, tüm faaliyetlerinin izlenebileceği öngörülmüştür.
Davaya konu edilen karar ve diğer dosyadaki kanıtlar birlikte incelendiğinde, yapılan bir soruşturmadan dolayı, haklarında inceleme yapılan iki kişinin izlendiği, bu kişilerin davacı ile telefonla görüşmelerde bulunması üzerine, davacının da izlenmesinin, incelemeyi yürüten güvenlik güçlerince istendiği ve sonradan bu kişinin tutuklandığı anlaşılmaktadır. Somut olayın bu özelliği göz önünde tutulduğunda davalının özensiz davrandığolarak gözetilmesine ve izlenmesine, karar vermiştir. İşte davacı bu kararla, kişilik haklarının saldırıya uğradığını iddia etmektedir. Anılan bu kararın diğer bir örneğinde ise, davacı adının silindiği görülmektedir.
Dava, HUMKnun 573. ve devamı maddelerinde yer alan ve Hakimlerin sorumluluğunu içeren eylem kapsamında kaldığı ve iddia edilen eylemin Yargıcın görevi ile ilgili bulunduğu anlaşılmaktadır. Anılan yasanın 573. maddesinde, yargıçların hukuki sorumluluklarına ilişkin nedenler, belirtilmiştir. Bu nedenler, örnek olarak belirtilmeyip, sınırlayıcıdır.
Somut olay, yasada öngörülen 1. ve 7. bentte gösterilen nedenlerin kapsamı içinde yer aldığı düşünülerek, konunun irdelenmesi gerekmektedir. Maddenin 1. bendinde yargıcın, birine ve duyduğu öfke nedeniyle ve kasıtlı olarak karar vermesini, 7. bentte de, karar verilmesinde, özensiz davranmasını öngörmektedir. Dava dilekçesindeki açıklamadan, davalının kasıtlı değil, özensiz davrandığının iddia edildiği anlaşılmaktadır. Özensizlikte bir kusurdur. Kanıtlanması durumunda sorumluluğu gerektireceği doğaldır.
Davalı davaya konu edilen kararı, yukarıda tarih ve içeriği belirtilen istem üzerine ve 4422 sayılı Çıkar Amaçlı Suç Örgütleri ile Mücadele Yasası hükümlerine göre vermiştir. Anılan yasanın kapsamına giren suçlar belirtildikten sonra, 2. maddesinde ...yataklık etme kuşkusu altında bulunan kimselerin kullandıkları telefon, faks, bilgisayar... gibi bilgilerin dinlenebileceği öngörülmüş ve bu konuda karar verilmesi içinde ...kuvvetli belirtilerin varlığıı söylenemez. davalının, başkaca incelebileceği ve toplayabileceği bu olgu bulunmamaktadır. İşin gereği olarak hızlı karar verilmesini gerektirmeside, bu sonuca varılmasında bir özensizliğin varlığını haklı kılmamaktadır. Kaldı ki, kararda yer alan davacının adı, çıkarılmıştır.
Davacı, karar gereğince, telefonlarının dinlendiğini ve izlendiğine ilişkin kanıtda getirememiştir. Böylece zararın doğduğu da düşünülemez. Karar, hukuka aykırı olsa bile, uygulamaya konulmadığından zararın doğduğu da söylenemez. Sorumluluk için hukuka aykırılık yeterli olmayıp zararın varlığıda gereklidir.
Tüm bu hususlar gözetildiğinde, davalının HUMKnun 573. ve devamı maddelerinde sorumluluğunu gerektiren unsurların gerçekleşmediği kabul edilmeli ve istemin reddine karar verilmesi gerektiği sonucu varılmıştır.
Açıklanan nedenler ve gerekçeler gözetildiğinde aşağıdaki hükmün kurulması yönünde bir sonuca varılmıştır.
SONUÇ : 1-Davalının davacıya karşı hukuka aykırı bir eylemi bulunmadığından Davanın reddine,
2-HUMK'nun 576/2. maddesi gereğince takdiren 250.000.000 lira manevi tazminatın davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
3-Ret kararının eklentisi olarak HUMK.nun 576/2. maddesi gereğince 35.591.400 lira para cezasının davacıdan alınarak hazineye gelir kaydedilmesine,
4-Kendisini vekille temsil ettiren davalı Ramazan ... vekili için Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca takdir olunan 25.000.000 lira vekalet ücretinin davacıdan alınmasına,
5-Davacı aleyhine hükmedilen tazminat miktarı için 13.500.000 lira nisbi karar harcı ile davanın reddi dolayısıyla alınması gereken 3.240.000 lira red karar harcı olmak üzere toplam 16.740.000 lira harçtan peşin alınan 135.000.000 liranın mahsubu ile geri kalan 118.260.000 liranın talep halinde davacıya geri verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
7-Davalı tarafından yapılan 1.750.000 lira yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Kanun yolları açık olmak üzere 11/12/2001 gününde oybirliğiyle verilen karar, davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı açıkça okunup anlatıldı.