 |
T.C
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
E: 2001/5972
K: 2001/10489
T: 31.10.2001
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Davacı İsmet E.......... vekili Avukat Serdar Ö.............. tarafından, davalı Star Televizyonu Hizmetleri AŞ aleyhine 1.2.2000 gününde verilen dilekçe ile yayın yoluyla kişilik haklarına saldın nedeniyle 5 milyar manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 23.11.2001 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davacı İsmet Sezgin vekilleri tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Davacı, yapılan yayının hukuka aykırı olması nedeniyle kişilik haklarının saldırıya uğradığı savı ile manevi tazminat isteminde bulunmuştur.
Davalı yayının. Basını Yasasının. tanıdığı sınırlar dışına çıkılmadan, özle biçim: arasındaki denge korunarak verildiğini bu nedenle davanın reddedilmesi gerekliğini savunmuştur.
Mahkemece, istemi reddedilmiş, karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava. yayın yoluyla kişilik haklarının saldırıya uğradığı savma dayanmakladır Diğer bir anlatımla dava. yapılar, yayında yer alan açıklamaların kişilik değerlerine saldırı içerdiği ve böylece hukuka aykırı, olduğu ileri sürülmüştür.
Böyle bir uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasında, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerden farklı bir yöntemin izlenmesi ve ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması gerekmektedir.
Bunun nedeni. Anayasanın 28. maddesindeki basının özgür olduğu güvencesine ve bu
ilkeyi güçlendiren 5680 sayılı Basın Yasasının 1. maddesindeki düzenlemedir. Bu
düzenlemede basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basma
sağlanan güvencenin nedeni; toplumun sağlıklı, mutlu ve güven içinde yaşayabilmesi içindir.
Bunun, için de kişinin, dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve
toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Diğer bir anlatımla basın,
olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme,
aydınlatma, yönlendirme yetki ve sorumluluğuna sahiptir. Bunun içindir ki basının yayın
yaparken, yaptığı yayından dolayı hukuka aykırılık teşkil .edecek plan eylemi, genel
olaylardaki hukuka aykırı olan eylemden farklılıklar taşır. İşte bu farklılık ve ayrık durum
gözetilerek yapılan yayının hukuka aykırılık veya uygunluk sınırı belirlenmelidir. Basın dışı
bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğu kabul edildiği durumlarda, basın
yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir. İşte basının bu nedenle
ayrı bir konumu bulunmaktadır.
Ne var ki basının bu ayrıcalık taşıyan, konumu ve özgürlüğü, tüm özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız değildir. Bundan dolayıdır ki, yayınlarında kişilik haklarına saygı göstermesi ve gerek Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümünde yer alan ve gerekse MK.nun 24 ve 24/a maddesinde ve yine özel yasalarda güvence allına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluk ve gerekliliktir.
Açıklanan bu yasal düzenlemelerden ve yargısal uygulamalardan da anlaşılacağı üzere, basının özgürlüğü ile kişilerin, kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği, diğer bir anlatımla, hukuk düzenince koruma altına alınan yararların birbirine karşı çatışma içinde bulundukları biçiminde bir görünümün var olduğu kanısı uyanmaktadır.
Halbuki hukuk düzeninin, çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Aksi halde hukukun kendisi, kendi kuralları ile çatışmış olur. Aslında, yapılan düzenleme, hukukun diğer temel kavramları ile birlikte incelendiğinde, iki yararın aynı anda ve aynı olayda birbiri ile çatışmadıkları, koruma altına alınmış bulunan bu iki değerden birinin somut olaydaki olgular itibariyle birinin diğerine üstün tutulması gerektiği anlaşılacaktır. Bunun sonucunda da, daha az üstün olan yarar, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında, o olayda ve o an için hukuk düzenince korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir.
Bunun için temel ölçüt, kamu yararıdır, Diğer bir anlatımla yayın, salt toplumun yararı gözetilerek yapılmalıdır. Toplumun çıkan dışında hiçbir kişisel çıkar, gerçeklerin yanlış olarak sunulmasına neden olmamalıdır. Haber olduğu biçimi ile verilmeli ve kişisel katkı yer almamalıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basının bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, yayında kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini ve haber verilirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Bu ilke ve kurallar gözetilmeden yapılan yayın hukuka aykırılığı oluşturur ve böylece kişilik hakları saldırıya uğramış olur. Aksi bir yayının ise, gerek Anayasa ve Basın Yasası ve gerekse basının genel işlevi karşısında hukuka uygun olduğu, kişilik değerlere saldın teşkil etmediği kabul edilmelidir.
Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O an için o olay veya konu ile ilgili olan, görünen bilinen her şeyi araştırmak, incelemek ve olayları olduğu biçimi ile yayınlanmalıdır. Bu işlevi ile gerek yazılı ve gerekse görsel basın, somut gerçeği değil, o anda belirlenen ve var olan ve orta düzeydeki kişilerce de yayının yapıldığı biçimi ile kabul edilen olguları yayınlamalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan, gerçek olmadığı anlaşılan olayların ve olguların yayınından basın sorumlu tutulmamalıdır.
Davaya konu yayınlarda "...aldatılan koca skandalına adı karıştırılan İsmet S......" "Zeynep A....'ın eşi İbrahim A.... tarafından suçlanan ve Zeynep'le el ele fotoğrafları basına sızdırılan İsmet S..., sessizliğini Bodrum'da da bozmadı", "Zeynep A...ın. eşi İbrahim A.... fotoğrafı bir ihanet belgesi olarak niteleyip, kim karısının böyle bir fotoğraf çektirmesini ister ki açıklamasında bulundu" "...bürokrasi skandalındaki aslı entrika ve rüşvet iddialarına bir bakanın da adı karıştı'' "...zengin müteahhidin karım beni bir bakanla aldatıyor iddiasında, bu bakan kim? Sorusunun yanıtını bugün ortaya çıkan fotoğraflar verdi. Fotoğrafta Zeynep A....'ın birlikte görüldüğü kişi, dönemin Başbakan Yardımcısı ve Milli Savunma Bakanı olan İsmet S...'di" şeklinde iddialarda bulunulmuştur.
Dava konusu yayınlar dava dışı İbrahim Isıl A... ise Hatice Zeynep A... arasındaki boşanma davasındaki davacı kocanın iddialarına dayanmaktadır. Boşanma davasındaki davacı İbrahim I... tarafından verilen dava dilekçesinde eşinin davranışlarından sözederken. davacı İsmet S...'den de bahsederek "çok uzun yıllar Türk Devletinin en üst kademelerinde görev yapmış bir siyaset adamı ve devlet gelenek ve göreneklerini son derece iyi bilmesi, devletin nasıl temsil edileceğini bilmesi gereken biri olarak yurtdışında Macaristan'da bir taverna ortamında davalı ile etleri kenetlemiş şekilde fotoğraf çektirdiği belirtilmiştir. Bu belirtme eşinin davacı ile ilişkisi bulunduğu anlamında değildir, eşinin rahat davranışları ortaya konulmak istenmiştir. Dava konusu birden fazla yayında ise davacının boşanma davasında sözü edilen kadınla açıkça ilişkisi olduğu şeklinde yayın yapılmıştır. Yayında özle biçim arasındaki denge bozulmuştur. Eleştiri sınırları' aşılmıştır. Somut olayın bu özelliği itibariyle yukarıda yazılan ilkelere uyulmadığı, sonucuna varılmak gerekir. Bu nedenle takdir edilecek miktarda manevi tazminata karar verilmek gerekirken davanın reddedilmiş olması bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 31.10.2001 gününde oybirliğiyle karar verildi.