 |
T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
E: 2001/12901
K: 2002/3620
T: 27.3.2002
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
* PAYLI TAŞINMAZ
* MUHTESATIN TESBİTİ
ÖZET: Gerçek bir hukuki neden olmadan paylı taşınmaz üzerindeki muhtesatın tesbitine ilişkin hüküm, MK.nun eski 619 ve yeni 684. maddelerinde yazılı düzenleme karşısında hiçbir hukuki sonuç doğurmaz.
(743 s. MK. m. 619)
(4721 s. MK. m. 684)
Davacı Meliha vekili avukat İlter tarafından, davalı Hüseyin ve diğerleri aleyhine 27.10.1999 gününde verilen dilekçe ile muhtesatın tespitinin istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kabulüne dair verilen 26.6.2001 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davalı Hüseyin tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava; muhtesat tespiti istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı Hüseyin tarafından temyiz edilmiştir.
l-Davacı, pay sahibi bulunduğu taşınmaz üzerindeki evin kendisine ait olduğunun tespitini istemiştir.
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nda tespit davaları açıkça düzenlenmiş değildir. Ancak; bu davaların da dinlenilebilir olduğu gerek öğretide ve gerekse de uygulamada, kabul edilmektedir.
Tespit davasının dinlenilebilmesi için, genel dava şartlarının yanında, tespit davasının konusunu oluşturan bu hukuki ilişkinin belirlemesinin gerekliliği ve davacının hukuki yararının bulunması zorunludur.
Hukuki yararın varlığı, dava koşulu niteliğinde olup; mahkemece, doğrudan gözönünde tutulur.
Dava, hakkın ihlali neden ile mahkemeden hukuki korunma istemidir. Dava hakkıda hukuki yarar ile sınırlıdır. Davacı, ihlal edildiğini ileri sürdüğü hakkını elde edebilmek için mahkeme kararına muhtaç bulunmalıdır. Bu bağlamda, hukuki korunmada, (davada) zorunluluk olmalıdır, ideal veya geleceğe dönük bir yarar yeterli değildir. Kural olarak, eda davalarında hukuki yararın varlığı asıldır ve ayrıca bu yönde bir ispat yükümlülüğü yoktur. Tespit davalarında ise; hukuki ilişkinin varlığının, 'hemen' tespit edilmesinde davacının korunmaya değer bir hukuki yararının bulunması gerekir. Bu da, üç koşulun birlikte varlığına bağlıdır.
Bu koşullar, davacının bir hakkı veya hukuki durumu, güncel (halihazır) bir tehlike ite tehdit edilmiş olması, bu tehdit nedeniyle, davacının hukuki durumu tereddüt içinde olmalı ve bu hususun, davacıya zarar verebilecek nitelikte bulunması ve yalnız kesin hüküm etkisine sahip olup, cebri icraya yetki vermeyen (icraya konulamayan) tespit hükmü, bu tehlikeyi ortadan kaldırmaya elverişli olmalıdır. (Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, 1979 Bası., C:1., s., 908 vd.)
Somut olayda: Davacının, hukuki durumunun güncel bir tehlike altında olmadığı, buna bağlı olarak hukuki durumu konusunda bir tereddüt bulunmadığı ve söz konusu tespitin de bu tehlikeyi ortadan kaldırmadığı açıktır. Gerçek bir hukuki neden olmadan paylı taşınmaz üzerindeki muhtesatın tespitine ilişkin hükmün, bu haliyle hiçbir hukuki değeri yoktur. MK.eski 619 yeni 684 maddesindeki düzenleme karşısında bu tespit hukuki bir sonuç doğurmayacaktır. Diğer yandan, ortaklığın giderilmesi davası da bulunmadığından, yapı bedeline ilişkin belirlemenin paylaşım sırasında gözönünde tutulması olanağı da yoktur. Mahkemece, dava koşulu niteliğindeki hukuki yarar yokluğu nedeniyle davanın reddi yerine; yazılı şekilde karar verilmiş bulunması, usul ve yasaya aykırı olup; hükmün bozulması gerekmiştir.
II-Kabule göre de: MK.619. maddesi hükmüne aykırı olarak, söz konusu dairenin davacı tarafından "yapıldığının tespiti" yerine; davacıya "ait olduğunun tespitine" karar verilmeside doğru görülmemiştir.
Sonuç : Temyiz olunan kararın, yukarıda (I ve II) numaralı bentlerde gösterilen nedenlerle davalı yararına (BOZULMASINA) ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 27.3.2002 gününde oybirliğiyle karar verildi.