 |
T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
E: 2000/9452
K: 2000/10642
T: 27.11.2000
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
- MK.NUN 650. MADDESİ UYARINCA TESCİL
- TESBİT DAVASI
Karar Özeti: Arsa maliki aleyhine MK'nun 650. maddesine dayanarak açılan tescil davasının, davacının iyi niyetli olmadığı gerekçesiyle reddedildiği ve hükmün kesinleştiği ve bu hüküm uyarınca davacının ancak muhtesatın yapımında kullanılan asgari malzeme bedeline hak kazanacağı anlaşıldığına göre; davacının daha sonra aynı muhtesatın kendisi tarafından yapıldığının teshili istemiyle açtığı davanın reddine karar vermek gerekir.
(743 s. MK. m. 650)
Taraflar arasındaki muhtesatın tespiti davasından dolayı yerel mahkemece verilen kararın; Dairemizin 6.7.2000 günlü ve 2000/4145-2000/6649 sayılı ilamıyla düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir. Süresi içinde davalı hazine vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla HUMK'nun 440-442. maddeleri uyarınca tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, E.... Merkez mahallesinde kain ve tapunun 464 ada 26 parsel sayılı taşınmazda mevcut evin davacı tarafından yapıldığının tesbiti istemine ilişkindir.
Yerel mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kabulüne, karar verilmiş olup, bu karar dairemiz çoğunluğu tarafından onanmıştır.
Davalı hazine vekilinin karar düzeltme istemi üzerine dosya yeniden incelenmiştir.
Muhtesatın bulunduğu 26 nolu parselin 1940 yılında kadastro mahkemesince dava dışı kişiler adına tespit edildiği bilahare 1998 yılında bu yerin maliye hazinesine intikal ettiği ve bu suretle hazinenin özel mülkü olduğu anlaşılmaktadır. Davacının 1995 yılında eski malikleri hasım göstermek ve daha sonra maliye hazinesini de dahili dava etmek suretiyle MK. 650. maddesi uyarınca açtığı tapu iptal ve tescil davasında, davacının bu muhtesatın yapımında iyi niyetli olmadığı kabul edilerek davanın reddine ilişkin verilen karar aşamalardan geçmek suretiyle kesinleşmiştir. Davacı eldeki dava dosyasında bu kez mevcut evin tarafından yapıldığının tespitini istemiş ve bu istem yerel mahkeme tarafından kabul edilmiştir.
Davacı tarafından MK.nun 650. maddesine göre açılan davada davacının anılan muhtesatın yapımında iyi niyetli olmadığı kabul edilmiş ve bu sebepten davanın reddine karar verilmiştir. Bu bağlamda; muhtesatın davacı tarafından yapıldığı kabul edilse dahi, davacı sadece muhtesatın yapımında kullanılan asgari malzeme bedeline hak kazanacaktır. Ancak eldeki davada verilen karar nedeniyle yapının tümünde hak sahibi olacaktır. Bu durumda davacı arsa maliki maliye hazinesinden sadece asgari malzeme bedelini isteyebilir. O halde davanın reddine karar verilmesi gerekirken istemin kabul edilmiş olması doğru değildir. Kararın bu nedenle bozulması gerekirken onanmış bulunduğundan, davalının karar düzeltme istemi HUMK'nun 440-442. maddeleri uyarınca kabul edilmeli, onama kararı kaldırılmalı ve karar gösterilen nedenlerle bozulmalıdır.
Sonuç: Davalı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulüne, onama kararının kaldırılmasına ve kararın açıklanan nedenlerle (BOZULMASINA), 27.11.2000 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY AÇIKLAMASI
Davacı, taşınmaz üzerine 35 yıl kadar önce ev yaptığını ve kullandığını, açtığı tapu iptali ve tescil davalarının reddedildiğini, bu taşınmazın halen davalı Hazinenin
.mülkiyetine geçtiğini, Hazinenin de yeri satışa çıkardığını, böylece bu yer üzerinde yaptığı bina ile birlikte satılacağı için, haklarını kaybetmekle karşı karşıya bulunduğunu belirterek, binanın kendisi tarafından yapıldığının tesbitini istemiştir.
Mahkemece, davanın kabulü yönünde hüküm kurulmuştur.
Davalının temyizi üzerine karar dairece onanmıştır. Davalının karar düzeltme istemi üzerine dosya yeniden incelenmiş ve davalının karar düzeltme istemi reddedilmek üzere karar bozulmuştur. Bozma gerekçesine katılamıyorum. Şöyle ki;
Bozma ilamında davacının daha önce davalı aleyhine MK.nun 650. maddesi uyarınca açtığı tescil davasında, davacının iyi niyetli olduğunu kanıtlayamaması nedeniyle, reddedilmesine ve bu kararın kesinleşmiş bulunması gerekçesine dayandırılmıştır. Dosyadaki kanıtlara ve daha önce açılan davalardan anlaşılmış olduğuna göre, bu taşınmazın 1940 yılında yapılan kadastro işlemi sonunda, tapu kaydı esas alınarak paylı olarak gerçek kişiler adına tahdit ve tescil edilmiştir. Ancak sonradan bu kişilerin yitik olduğu anlaşılınca MK.nun hükümleri uyarınca taşınmazın hazineye geçtiği kabul edilmiş ve 1998 yılında da bu husus tapuda belirtilmiştir.
İşte davacı, 1995 yılında bu taşınmazın henüz hazine adına intikali yapılmadan tapuda yazılı olan malikleri hasım göstermek suretiyle MK.nun 650. maddesi uyarınca tescil isteminde bulunmuştur. Hazine, bu davaya katılmak suretiyle yerin yitik kişilerden kaldığını ve mülkiyetinin hazineye geçtiğini iddia etmek suretiyle davanın reddini ileri sürmüştür. O davada mahkemece yapılan yargılama sonunda yerin yitik kişilerden kalıp, haritaya bağlı bulunduğu, hazineye ait bir taşınmazın iyi niyetle kazanılamıyacağı gerekçesi ile istem reddedilmiş ve karar temyiz edilmeden kesinleşmiştir.
işte bunun üzerine davacı eldeki bu dava ile, binanın kendisi tarafından yapıldığının belirlenmesini istemektedir.
Tesbit davası, Hukuk Usulü Yasasında yer almamış ise de, bazı özel yasalarda bu tür davaların açılabileceği düzenleme altına alınmıştır. Ancak gerek teoride ve gerekse uygulamada davaya konu edilen olayla ilgili olarak da tesbit davasının açılabileceği kabul edilmektedir. Tesbit davası, bir hukuki ilişkinin tesbitini amaçlamaktadır. Hukuki ilişkiden amaç, bir kişi ile diğer bir kişi veya bir mal (şey) arasındaki ilişkidir.
İşte olayımızda da davacı, dava konusu edilen binanın kendisi tarafından yapıldığının tesbitini istemektedir. Binanın davacı tarafından yapıldığı konusunda daire çoğunluğu ile bir düşünce ayrılığım bulunmamaktadır. Ayrı düşülen husus, davacının binayı arzın önceki maliklerinin yitik kişi olmaları, bu yüzden yerin kendiliğinden Hazineye kalmış olabileceği, bunun sonucu olarak da yerin zilyetlikle kazanılan yerlerden olmadığı böylece, davacının binayı yapmada, iyi niyetli sayılamayacağıdır. Davacının, MK.nun 650. maddesine göre açtığı davada bu gerekçe ile iyi niyetli olmadığı belirtilerek reddedilmiştir.
O davanın eldeki bu dava için red nedeni olmayacağı düşüncesindeyim. Şöyle ki, o dava yerin mülkiyetinin kazanılması ile ilgilidir. Bir eda davasıdır. Eldeki bu dava yukarıda da ifade edildiği üzere bir hukuki ilişkinin belirlenmesini içermektedir. Bu bakımdan ve mülkiyetle ilgili olmaması nedeniyle o davadaki belirlemenin bu davada bir red nedeni olmaması gerektiği düşüncesindeyim. Davacının iyi niyetli veya kötü niyetli olması binanın yapılmasından dolayı kişisel hakkı nedeniyle isteyebileceği haklarının kapsamı ile ilgili bir husustur. Bu bakımdan karar düzeltme isteminin reddi gerektiği düşüncesindeyim.
Bilal KARTAL
Başkan