 |
T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
E: 2000/8317
K: 2000/11334
T: 11.12.2000
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Karar Özeti: 1- Dikkatsizlik, tedbirsizlik sonucu av tüfeği ile hayati tehlike geçirip, 25 gün iş ve gücünden olacak şekilde yaralanan 16 yaşındaki çocuğun babasının da psikolojik şekilde etkilendiğini, olayın yarattığı üzüntü, elem ve acı ile düzeninin bozulduğunu, dolayısıyla kişilik değerlerinin zarar gördüğünü ve bu nedenle manevi tazminat isteyebileceğini kabul etmek gerekir.
2- Manevi tazminat adı altında hükmedilecek para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek, tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır.
(818 s. BK. m. 47)
(YİBK., 22.6.1966 tarih ve 7/7 s.)
Davacı Halil (kendisine asaleten Fatih'e velayeten) tarafından, davalı Mehmet aleyhine 19.4.1998 gününde verilen dilekçe ile Fatih'in davalının oğlu tarafından yaralanması nedeniyle tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; 472.057.274 TL. maddi, 50.000.000 TL. manevi tazminatın tahsiline dair verilen 22.6.2000 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi taraflar vekillerince süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalının temyiz itirazları reddedilmelidir.
2- Davacıların temyiz itirazlarına gelince; dava, davacılardan Fatih'in davalının oğlu tarafından av tüfeği ile tedbirsizlik-dikkatsizlik sonucu yaralanması nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece yaralanan çocuğun babasının manevi tazminat istemi reddedilmiş, diğer istekler kısmen hüküm altına alınmış, karar taraflarca temyiz edilmiştir.
Dosyadaki kanıtlara ve doktor raporlarına göre 1984 doğumlu olan Fatih göğüs ve karın bölgesinden av tüfeği ile yaralanmış, acilen hastahaneye kaldırılarak tedavi altına alınmış, hayati tehlike geçirip 25 gün iş ve gücünden kalmıştır.
Kişilik haklarının, kişinin yaşamı, sağlığı, vücut ve ruh bütünlüğü ile toplum içindeki yerini koruyan haklar olduğu ve bunların fiziki, duygusal ve sosyal kişilik değerleri içerdiği gözetildiğinde, somut olaydaki duruma göre, davacı Halil'in çocuğu Fatih'in yaralanmasının sosyal kişilik değerlerine saldırı kapsamına girip girmediği konusu üzerinde durulmak gerekir. Sosyal kişilik değerler, kişinin toplum içindeki yeri, birlikte yaşadığı ailesi ve yakınlarının değer alanı içine giren haklardır. Bu haklar kişinin bizzat kişiliğine bağlı olmayıp özellikle aile hukuku içinde yer alan değerlerdir. Bu bağlamda BK.nun 49. maddesindeki düzenleme itibariyle, kişinin bizzat değil de yakınlarının (karı koca, ana baba ve çocuklar) ağır yaralanması gibi somut olayın kendisine özgü ağırlığının ve özelliğinin zorunlu kıldığı olguların kanıtlanması halinde sosyal kişilik değerlerinin saldırıya uğradığı bozulduğu, böylece aile birliği içinde korunması gereken bağlılığın zarar gördüğünün kabulü gerekir. Somut olayda, yaralı çocuğunun yaşamsal tehlike geçirecek şekilde yaralanması, davacı babayı psikolojik olarak etkilemiş, bu olayın yarattığı üzüntü, elem ve acı aile düzenini bozmuştur.
Şu durumda babanın da kişilik değerlerinin zarar gördüğü kabul edilmelidir. Mahkemece isteğin BK. 47. maddesi doğrultusunda değerlendirilerek babanın manevi tazminat isteğinin reddi yukarıda anlatılan ilkelere aykırı olup kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
b) Davacı Fatih'in temyizine gelince;
Borçlar Kanunu'nun 47. maddesi hükmüne göre hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Manevi tazminat bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.6.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda taktir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde Objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Davaya konu olan işte; davacının yaralanma derecesi ve davalının oğlunun olaydaki kusur oranı ile eylemin işleniş biçimi ve yukarıdaki ilkeler gözetildiğinde yerel mahkemece hükmedilen manevi tazminat miktarı azdır. Daha üst düzeyde manevi tazminata hükmedilmek üzere kararın bozulması gerekmiştir.
Sonuç: Temyiz olunan kararın (2) nolu bentte gösterilen nedenlerle davacılar yararına (BOZULMASINA), davalının temyiz itirazlarının ilk benddeki nedenlerle reddine ve temyiz eden davacılardan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine, 11.12.2000 gününde oybirliğiyle karar verildi.