 |
T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
E: 2000/12669
K: 2001/3722
T: 12.4.2001
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
- KİŞİLİK HAKLARINA SALDIRI
- MANEVİ TAZMİNAT
- ZAMANAŞIMI
ÖZET : l- Davalı zamanaşımı defini açıkça ileri sürme-misse hakimin dosya içeriğinden varlığını öğrendiği zamanaşımı defini kendiliğinden gözetmesi yasaya aykırıdır. 2- Davalının, ceza mahkemesinde, davacının kişilik haklarına saldırıda bulunduğu belirtilerek hükümlülüğüne karar verilmiş olması halinde, hukuk davası yönünden efe, davalı tarafından davacının kişilik değerlerine saldırıda bulunulduğu kabul edilmeli ve uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmelidir.
(1086 s. HUMK. m. 75)
(818 s. BK. m. 53)
(1086 s. HUMK. m. 295/1)
Davacı Hilmi tarafından, davalı Enver aleyhine 3.3.2000 gününde verilen dilekçe ile haksız eylem sonucu kişilik haklarına saldırıdan dolayı manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; zamanaşımı nedeniyle istemin reddine dair verilen 12.10.2000 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davacı Hilmi tarafından süresi içinde istenilmekte temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. Dava, haksız eylem sonucu kişilik haklarına saldırıdan kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir. Davacı, kendisine yönelik tehdit ve alenen sövme suçlarından cezalandırılan davalının kişilik haklarına saldırıda bulunduğunu belirterek manevi tazminat isteminde bulunmuştur. Davacıya hakaret etmediğini savunan davalı davanın reddedilmesi gerektiğini savunmuştur. Yerel mahkemece, davacının kişilik haklarına saldırıda bulunulmadığı, davanın reddi isteminin zamanaşımı nedeniyle davanın reddi istemini de içerdiği, olay tarihi ile dava tarihi itibariyle bir yıldan fazla süre geçtiği gerekçe gösterilerek davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir. Karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Yasalarda defi, davalının yerine getirmesi gereken bir edimi, özel bir nedenle yerine getirmekten kaçınmasına imkan veren bir hak olarak tanımlanmaktadır. Bunlardan birisi olan zamanaşımı defi, davalı tarafından süresinde ve usulüne uygun olarak ileri sürüldüğü takdirde, davanın esasının incelenmesine geçilemez ve bu defi hadise şeklinde ve bir ön sorun olarak incelenip karara bağlanır. Şayet zamanaşımı gerçekleşmişse dava salt bu nedenden dolayı reddedilir. Davalı zamanaşımı defini açıkça ileri sürmemişse, hakimin dosya içeriğinden varlığını öğrendiği zamanaşımı defini kendiliğinden gözetmesi Hukuk Usulü Muhakemeleri Yasasının 75. maddesine aykırı düşer. Zamanaşımı defi davalı tarafından esasa cevap süresi içinde ileri sürülürse ya da esasa cevap süresi geçirildikten sonra ileri sürülmekle birlikte savunmanın genişletilmesi itirazı ile karşılanmamış olması durumunda yine aynı yöntemle incelenir. Olayımızda davalı tarafından ileri sürülen bir zamanaşımı defi bulunmadığından mahkemece resen (kendiliğinden) dikkate alınıp bu hususta bir karar verilesi anılan yasa kuralına aykırıdır. Ayrıca hakim, zamanaşımı definin yerinde bulunduğu sonucuna vardığı takdirde, davayı sırf bu nedenle reddetmekle yükümlü olup artık işin esası hakkında inceleme yapamaz ve hüküm kuramaz. Bu nedenle davanın hem zamanaşımı hem de esas yönünden reddine karar verilmiş olması da usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
Kabul biçimine göre de, davalı ceza mahkemesinde, davacının, kişilik haklarına saldırıda bulunduğu belirtilerek hükümlülüğüne karar verilmiştir. Böylece davalının davacının kişilik değerlerine saldırdığı sabit olmuştur. Buna göre uygun miktarda manevi tazminat takdir olunması gerekirken istemin tümü ile reddedilmesi doğru değildir.
Sonuç: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle (BOZULMASINA) ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine, 12.4.2001 gününde oybirliğiyle karar verildi.