Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
Esas No: 2000/11991
Karar No: 2001/3169
Tarih : 02.04.2001

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
  • YAYIN YOLU İLE KİŞİLİK HAKLARINA SALDIRI
  • MANEVİ TAZMİNAT
 
Davacı Necdet B... vekili Avukat R. Erden A... tarafından, davalılar Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayın A.Ş. ve Mustafa B... aleyhine 10/6/1998 gününde verilen dilekçe ile yayın yolu ile kişilik haklarına saldırı nedeniyle 5.000.000.000 lira manevi tazminat istenmesi üzerine yapılan yargılama sonunda; mahkemece davanın reddine dair verilen 26/1/2000 günlü kararın Yargıtay'da duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle, daha önceden belirlenen 2/4/2001 duruşma günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili R. Erden A... geldi, karşı taraftan davalılar adlarına kimse gelmedi. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve hazır bulunanın sözlü açıklaması dinlendikten sonra tarafa duruşmanın bittiği bildirildi. Dosyanın görüşülmesine geçildi. Tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava. yayın yolu ile kişilik haklarının saldırıya uğradığı nedenine dayalı manevi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece dava reddedilmiş, karar, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Günlük bir gazetede yayınlanan dava konusu köşe yazısında davacının. TBMM genel sekreteri olduğu dönemde görevini kötüye kullanmak suretiyle sahibi olduğu villanın iç döşemelerini meclis binasının yenileme işini yapan firmaya yaptırdığı yazılmıştır. Davacı bu iddianın asılsız olduğu gerekçesiyle kişilik haklarına hukuka aykırı biçimde saldırıda bulunulduğunu bildirerek manevi tazminat istemiştir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, kararı davacı temyiz etmiştir.
Basının Yansız ve özgür haber verme, bir düşünce ve görüşü tartışma, eleştirme, kamuoyunu aydınlatmaya ilişkin fonksiyonunu yerine getirebilmesi bazı ayrıcalıkları gerektirir. Ancak tüm özgürlüklerde olduğu gibi basın özgürlüğü de kişi ve toplum yararı açısından sınırlıdır. Kişinin onur ve sakinliğinin korunmasına ilişkin Medeni Kanun'un 24. Borçlar Kanunu'nün 49. maddesi ile Anayasa'nın 28. maddesi basın özgürlüğünün özel hukuk alanındaki sınırlanmasıdır.
Basın haber verme fonksiyonunu yerine getirirken kullanacağı hakkın özel hukuk alanında sının gerçeklik, kamu yararı ve toplumsal ilgi. güncellik konu ile ifade arasında düşünsel bağlılık kuralları ile belirlenmiştir. Haber verme hakkı bu sınırlar içinde kaldığı sürece hukuka uygundur.
Yukarıda sözü edilen sınırlayıcı temel kurallardan sonuncusu, haber gerçeği yansıtsa bile kullanılacak dil ve ifadenin, yapılacak yorumun, haberin verilişinin gerektirdiği ve
Zorunlu kıldığı biçim ve ölçüde bulunmasını öngörür. Şayet haberin verilişinde gerekli, yararlı ve ilgili olmayan  beyan, tavsif ve değerlendirmelere gidilecek olursa kişilik hakları ile çatışan basın özgürlüğüne üstünlük imkansız hale gelir. Dava konusu yazı bu ilkeler doğrultusunda incelendiğinde dava dosyasında davacının üç katlı bir villası olduğu ve bu villanın iç döşemelerinin müteahhit firma tarafından yaptırıldığı konusunda herhangi bir delil ibraz edilmemiştir. Davacı yazıda belirtildiği şekilde Eskişehir yolu üzerinde üç katlı bir villasının olmadığım savunmuş, getirtilen mal bildiriminde de böyle bir villaya rastlanmamıştır. Davaya ait mal beyanında bir kooperatif hissesinden söz edilmişse de. bu kooperatifin Eskişehir yolu üzerinde olduğu ve 3 katlı villa yaptırıldığı anlaşılamamıştır. Davacı böyle bir villası olmadığını bildirdiğine ve davalı tarafından da davacıya ait üç katlı villa olduğu kanıtlanamadığına göre yazı gerçeğe uygun değildir. Öte yandan davacı; TBMM binasının yenileme işinin yaptırılması sırasında görevini ihmal veya görevde yetkiyi kötüye kullanma suçlarından hakkında ceza davası açılmışsa da villasının döşemelerini yaptırdığına ilişkin bir iddia ileri sürülmemiş ve bu konuda bir dava açılmamıştır.
Böylece yayındaki iddianın doğruluğu kanıtlamadığına göre hukuka aykırılık unsuru gerçekleşmiştir. Bu nedenle, davacı lehine uygun bir manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenle BOZULMASINA ve davacı yararına takdir olunan 65.000.000 lira duruşma avukatlık ücretinin davalılara yükletilmesine ve temyiz eden davacıdan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 2/4/2001 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY AÇIKLAMASI
Davacı, yapılan yayınla kişilik haklarının saldırıya uğradığım belirterek tazminat isteminde bulunmuş, mahkemece, davacı hakkında habere konu edilen olaydan dolayı ceza davası açıldığını, belirterek istem reddedilmiştir.
Davaya konu edilen yayın, davalı Mustafa B... tarafından yazılan yazıda yer alan sözlere dayanmaktadır. Yazı 'Türkiye Büyük Maliyet Meclisi" başlığın; taşımakta olup. içeriğinde. TBMM salonunun düzenlenmesine ilişkin olan ihaledeki yolsuzluklardaki çarpıklıklar işlendikten sonra, bununla bağlantılı olarak, "Dönemin Meclis Genel Sekreteri Necdet B... neden ortada yok ? uzun süre Mesut Yılmaz'ın konuşma metinlerini yazan B... isi faturaya mı döktü ? "
"B... , Eskişehir yolu üzerinde üç katlı bir villanın sahibi. Bu villanın iç döşemelerinin Meclislin yenilendiği dönemde yapılması raslantı mı" biçiminde cevaplandırılması istenen sorulan içermektedir.
Kamuoyunda TBMM'deki ihalede yolsuzluk yapıldığı yaygın bir kanı olarak yeralmıştır. İşte bunun sonucu olarak yolsuzluğun yapıldığı dönemde görev yapanlarla ilgili olarak yayınlar yapılmış ve ceza davaları açılmıştır. Davacının da sanık olarak içinde yer aldığı Ankara 38, 11. 16 ve 21 Asliye Ceza Mahkemelerinde görevi kötüye kullanmak veya zimmet sucundan davalar açıldığı bu davaların henüz sonuçlanmadığı anlaşılmaktadır. İşte kamuoyundaki bu yaygın kam ve görünürde var olan bu olguları gözeten köşe yazarı olan davalı yazısında, davacıya davaya konu edilen ve yukarıda yazılan soruları yöneltmiştir. Hiç şüphesiz yazılanlar soyut olarak alındığında davacının da, yapılan usulsüzlük ve yolsuzlukların yapıldığı dönem. de. meclis için görülen işlerle ilgili olarak görevli bulunması itibarıyla, usulsüzlüklere karıştığı, bundan çıkar sağladığı'. anlatılma izlenimi doğmaktadır. Gerçekten yapıldığı iddia edilen ve kamuya resmi raporlarla yansıyan usulsüzlük ve yolsuzlukların, davacının o zamanki etkin görevi itibarıyla, bilgisi dahilinde meydana geldiği akla gelebilir. En azından bunlardan bilgisinin olmaması da görevini tam yapmadığı, özensiz davrandığı düşünülebilir.
Burada basın, davacının yolsuzluk yaptığını, zimmetine para geçirdiğini somut kanıtlarla kanıtlamak zorunda değildir. Basının görev ve fonksiyonu itibarıyla, olayın oluş ve topluma yansıtılma biçimi, olay içindeki kişilerin konumunun bir bütünlük içinde almak ve en kısa sürede toplumun merakını ve endişesine cevap vermek için zaman geçirmeden bilgilendirmektir. Bunun içindir ki, basından ancak somut gerçekle ilgili yayın
yapabileceğinin beklenmesi ve istenmesi, basının işlevi ile bağdaşmaz. Somut gerçeğin
tespiti, bilindiği üzere yargıya aittir. Ne var ki basın, i olay hakkında yayın yaparken,
görünürdeki gerçeğe bağlı kalınarak, yayın yapsa dahi bu sınırın dışına çıkmamalı, yayının
yapılmasındaki amacı aşmamak, olayla ilgili haberin özü j verilirken, kullanılan dille, sınır
aşılmamalıdır.
Somut olayda, yayında yer alan konu ile ilgili olarak yolsuzluk yapıldığı, toplumda yaygın bir kanı olarak yerleşmiştir. Bu yüzden Meclis araştırmaları, müfettiş denetimleri yapılmış ve raporları hazırlanmıştır. Davacı da bu dönemde Mecliste etkin bir görev olan Meclisin genel sekreteridir. Yolsuzluk, usulsüzlük değildir. Yolsuzluk ancak bir çıkar karşılığında yapılabilir. Gerçek veya değil, bir yolsuzluk yapıldığı yaygın kanısı karşısında davacı içinde ceza mahkemesinde açılan kamu davaları bulunmaktadır.
Tüm bu olgular gözetildiğinde, yayının görünürdeki gerçeğe uygun olduğu,
yazılmasında kamu yararı bulunduğu yayına, davalının eylemi ile neden olduğu karşısında,
kişilik haklarına saldırıdan söz edilemez. Davanın reddi doğrudur. Mahkeme kararının
onanması gerektiği düşüncesindeyiz. 02.04.2001
 
 
 
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini