Hukuki.NET

T.C
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
Esas no:1999/6551
Karar no:1999/8518
T:14.10.1999

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
* MANEVİ TAZMİNAT
* İDARİ YARGI KARARLARININ UYGULANMAMASI
* ZAMANAŞIMI
* CEZA YASASININ 228.MD. GÖRE EYLEMİN SUÇ TEŞKİL ETMESİ
ÖZET:Eylemin suç sayılması durumunda olayda ceza zamanaşımının uygulanması gerekir. TCK.nun 228.md. düzenlenen suçun bağlı olduğu zamanaşımı ise, yine aynı yasanın 102/4.md. gereğince 5 yıldır.
Buna göre işin esasına girilerek karar verilmesi gerekir.
 
YARGITAY İLAMI
Davacı Mehmet E... vekili Avukat Hasan Ç... tarafından, davalılar Şahin U... ve arkadaşları aleyhine 22.6.1998 gününde verilen dilekçe ile idari yargı kararlarının uygulanmaması nedeniyle uğranılan manevi zararın öde turnesinin istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; zamanaşımı yönünden davanın reddine dair verilen 5.5.1999 günlü kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekillerinden Bahattin Y... tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Davacı, davalıların idare mahkemelerince verilen yürütmenin durdurulması kararlarını uygulamadıklarını, davalılardan Nazif E... ile Kadir Y...'nin bu eylemlerinden dolayı cezalandırıldıklarını, atama kararlarına vesile olan ve ceza yargılamasında sorumlulukları belirlenen davalı Bakanlar Şahin U... ile İrfan G...'nin parlamenter dokunulmazlıkları olduğundan Adalet Bakanlığına bildirimde bulunduğunu belirterek manevi tazminat alınması isteminde bulunmuştur.
Yerel mahkemece, Medeni Kanuna göre manevi tazminat davasının fiil ve failin öğrenilmesinden itibaren bir yıl içinde açılması gerektiği gerekçesiyle davalıların zamanaşımı def'i kabul edilerek dava zamanaşımı nedeniyle reddedilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden. Turizm Bakanlığı işletmeler Genel Müdürlüğü Daire Başkanı olan davacının19.10.1994 tarihinde gör-evinden alınarak Araştırma ve Planlama Kurulu Uzmanlığı görevine atandığı, bu işlemin iptali için davacının açtığı davada 20.12.1994 tarihinde yürütmenin durdurulmasına karar verildiği ve davacının 1.3.1995 günü görevine iade edildiği, ancak işlemin iptal edildiği 28.3.1995 tarihinden önce 23.2.1995 tarihinde davacının yeniden görevden alınıp yine Araştırma ve Planlama Kurulu Uzmanlığına atandığı, bu işleminde iptali için açılan idari davada 27.5.1995 tarihinde yeniden yürütmenin durdurulmasına karar verildiği ve davacının 27.5.1995 tarihinde ikinci kez görevine iade edildiği,ne var ki yine işlemin iptal edildiği 28.9.1995 tarihinden önce 31.7.1995 tarihinde görevinden alınarak Kütahya İl Turizm Müdür Yardımcılığına atandığı, davacının 22.5.1995 tarihli şikayeti nedeniyle açılan soruşturma sonucunda yargılanmalarına karar verilen davalılardan Kadir Y...'nin, yargı kararları ile iki kez görevine döndürülen davacıyı bakanların bilgi ve buyrukları doğrultusunda hazırladığı atama onayını içeren belgeleri Turizm Bakanlığı Personel Daire Başkanı olarak imzaladığı, Turizm Bakanlığı Müsteşarı olan diğer davalı Nazif E...'nin de bunları paraf ettiği, bu suretle yürütmenin durdurulmasına ilişkin İdari Yargı kararlarını etkisiz bıraktıkları ve eylemlerinin iki kez Türk Ceza Yasasının 228. maddesinin uygulanmasını gerektiren suçu oluşturduğu benimsenerek cezalandırıldıkları ve bu kararın kesinleştiği anlaşılmaktadır. Diğer bir anlatımla davalıların idari yargı kararını uygular görünmekle birlikte gerçekte uygulamadıkları, bu eylemlerinin de suç olduğu görülmektedir. Eylemin suç sayılması durumunda olayda uygulanması gereken zamanaşımının belirlenmesi için Borçlar Yasasının 60/2. maddesine bakmak gerekir. Anılan yasa hükmünde, tazminat davasının ceza yasaları uyarınca daha uzun süreli zamanaşımına bağlı cezayı gerektiren bir eylemden doğmuş olması halinde ceza zamanaşımının uygulanacağı kuralı getirilmiştir. Türk Ceza Yasasının 228. maddesinde düzenlenen suçun bağlı olduğu ceza zamanaşımı yine Türk Ceza Yasasının 102/4. maddesi gereğince 5 yıldır. Şu duruma göre işin esası incelenerek varılacak sonuca göre bir hüküm kurulmak gerekirken, yazılı gerekçeyle davanın reddedilmiş olması usul ve yasaya uygun görülmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın gösterilen nedenlerle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 14.10.1999 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
EK GEREKÇE YAZISI
Davacı İdare Mahkemesi tarafından verilmiş bulunan yürütmenin durdurulması ile ilgili iki kararın uygulanmamasından zarar gördüğü iddiası ile tazminat isteğinde bulunmuş, mahkemece zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmiş, davacı kararı temyiz etmiştir.
Uygulanmadığı iddia edilen iptal ve yürütmenin durdurulması kararlarının uygulanması gerektiği dönemde, davacı Turizm Bakanlığı Teşkilatında Daire Başkanı, davalı Nazif E... Müsteşar ve Davalı Kadir Yıldırım da Turizm Bakanlığı Personel Daire Başkanı'dır.
Anayasamız hukukun üstünlüğünü benimsemiştir. Yargı kararlarının yasama ve yürütme organlarıyla yönetimi bağladığını, bu organların ve yönetimin yargı kararlarını hiçbir biçimde değiştiremeyeceklerini ve bunların yerine getirilmesini
geciktiremeyeceklerini vurgulamıştır. (Md. 138/son). Uygulamada yargı kararlarının gereklerini yerine getirmeyenlerin suç işledikleri, tazminatla da sorumlu oldukları kabul edilegelmektedir. Bu anlamda, kararı uygulamak durumunda olanların kararın eksikliğini veya yanlışlığını tartışma yetkileri bulunmadığı gibi, bu kararları eksik uygulamaları, uygulamış gibi görünmeleri de mümkün değildir. Kararın 30 gün içinde uygulanmamış olması şahsi sorumluluk için yeter sayılmaktadır.
1-Yukarıdaki ilkeler gereği aşağıdaki davalılar dışındaki davalılar (Bakanlar) ile ilgili bozma kararına' aynen katılıyorum.
2-Kararın davalılar Nazif E... ve Kadir Yıldırım ile ilgili bölümüne gelincEsas no:Bu tür davalarda bakan dışındaki görevlilerin sorumlu sayılıp sayılmayacağı meselesi üzerinde durmak gerekir. 2451 Sayılı Bakanlıklar ve Bağlı Kuruluşlarda Atama Usulüne ilişkin Kanun'un iki ve üçüncü maddeleri ile bu Kanun'un sonuna eklenmiş bulunan iki listeye göre; bazı görevliler Bakanlar Kurulu Kararnamesi ile, öteki görevliler de Müşterek Kararname veya Üçlü Kararname diye adlandırılan kararnamelerle atanmaktadırlar. Bu listelerin dışında kalan personelin bakanlıkların teşkilat kanunlarına göre bakanca atanacakları düzenlenmiş bulunmaktadır. Ancak Bakan bu yetkisini gerekli gördüğü alt kademelere devredebilir. Bu düzenleme gereği atama yetkisi bakana ait bulunduğuna göre Müsteşar ve Personel Daire Başkanı olan bu davalıların sorumluluğunun bulunup bulunmadığı meselesi önem kazanmaktadır. Kamuda yapılan ortak çalışmalarda, bu ortak çalışmaya belli ölçüde katılan tüm görevlilerin doğan sonuçtan sorumlu olmaları asıldır. Bu görevliler görevlerini yaparken yazılı ve sözlü kuralları işin gereğine göre uygulamak durumundadırlar. Özellikle, emir almak durumunda olanlar sırf kendilerine emredileni, emredildiği biçimde yaptıkları savunmasında bulunamazlar. Bazı durumlarda emri verenin yazılı emrinin uygulayıcıyı sorumluluktan kurtardığı halde , diğer bazı hallerde yazılı emir bulunsa da görevlinin o işi emre göre değil yazılı kurallara göre yapması gerekir. Yapılması suç olan bir işin yapılması emre uygunda olsa, işi yapan memuru cezadan ve sorumluluktan kurtaran bir neden değildir. Örnek verilecek olursa; Bir bankanın verdiği kredinin geri dönmemesi nedeniyle, kredinin verilmesi işlemine katılan memurlar aleyhine, bankayı zarara uğrattıkları iddiası ile açılacak davada bu işleme katılan şube müdürü, müdür yardımcısı ve kredi müşterisinin ödeme gücünü araştıran istihbarat görevlisinin sorumlulukları müşterektir. Bu işleme belli kademede işlevleri ile katılmışlardır. Kurallar gereği her kademedeki görevli, belli görevleri yapmak ve sonucuna katlanmak durumundadır. Örnekteki istihbarat görevlisi "ben müşterinin durumunu araştırıp raporumu verdim krediyi verip vermemek müdürün takdirindedir" diyemez. Eğer kredinin dönmemesi, yapılmış olan soruşturmanın yanlış, eksik ve yanlı yapılmış olmasından doğmuşsa-, o memur diğer görevlilerle dayanışmalı biçimde sorumludur, örneklendirilen durumda dikkat edilmesi gereken husus görevlinin görevini yaparken kendisine de belli ölçüde yetki ve sorumluluk verilmiş olmasıdır. Halbuki, somut olayda atama yetkisi bakandadır. Bu yetki devir yolu ile alt kademeye bırakılmış değildir. Teşkilat Kanununun adlandırması ile alt kademelere bir yetki devri söz konusu olmayan durumlarda bakandan sonra gelenlerin atamaya bir katkıları bulunmadığından, yalnızca yazışma işini yapmış sayılacaklarından, sorumlulukları sözkonusu olamaz. Bakanlar Kurulu Kararnamesi'ni ve Müşterek Kararname'yi hazırlayan görevli ile bir bakanlıktaki bakanın isteği doğrultusunda atama kararnamesini hazırlayan kişi arasında fark yoktur. Her üç durumda da sorumluluk kanun gereği kararnamede bulunması gereken kişilere aittir. Bu kararnamede parafları bulunan kişiler yazışmayı yapan görevlilerdir. Parafın varlığı, kararın oluşmasına katkılarının bulunmaması nedeniyle sorumluluklarını gerektirmez. Bu nedenle müsteşar ve personel daire başkanı olan iki davalının sorumlu olmamaları gerekir ise de ceza mahkemesinde bu iki davalı mahkum olduklarından BK. 53. maddesi gereğince hukuk mahkemesi ceza mahkemesi kararı ile bağlı olduğundan bozma kararının bu bölümüne, bu nedenle katıldığımı belirtmekle yetiniyorum.
 
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • İcra Hukuk Mahkemesi Görevsizlik Kararı Talebi 
  • 28.03.2024 23:57
  • TMK'nın 1007. maddesi uyarınca tazminat zamanaşımı ve anayasa mahkemesi 
  • 28.03.2024 19:53
  • ihalenin feshi davasının kabulu kesinleşmeden icra takibine konu edilebilir mi? 
  • 28.03.2024 19:42
  • [Sözleşmeler hukuku] İhtarname 
  • 23.03.2024 05:49
  • [Boşanma davaları] Boşanma davası 
  • 22.03.2024 13:52


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini