 |
T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
Esas no: 1999/437
Karar no: 1999/4353
Tarih: 12.5.1999
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
MANEVİ TAZMİNAT
KİŞİSEL SORUMLULUK
ÖZET : Davacının, Muhabere ve Elektronik Daire Başkanlığı görevinden alınmasına ilişkin olarak İdare Mahkemesince verilen yürütmenin durdurulması kararını hiç uygulamadığı, işlemin iptaline ilişkin kararı ise süresi geçtikten sonra uyguladığı gerekçesiyle Gümrük Müsteşarı konumundaki davalı aleyhine açtığı manevi tazminat davasında; davalının yetkili bulunduğu bir konuda bakanın "uygulanmasın" şerhine dayanarak davacıyı görevine iade etmemiş olması kendisini sorumluluktan kurtarmaz.
(818s. BK. m. 41,49)
(2451 s. BKAK. m. 1,3)
[KHK.-485 s. (2.7.1993 Ta.) m. 28]
Davacı Rahmi vekili tarafından, davalı Ramazan aleyhine 31.8.1998 gününde verilen dilekçe ile yargı kararının yasal sürede uygulanmamasından doğan 2 milyar lira manevi tazminatın davalıdan alınmasının istenmesi üzerine yapılan yargılama sonunda; Mahkemece yargı kararının uygulanmamasında davalının kişisel kusuru bulunmadığından davanın reddine dair verilen 26.11.1998 günlü kararın Yargıtay da duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü:
Dava, yargı kararının uygulanmaması nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davacı vekili müvekkilinin Muhabere ve Elektronik Daire Başkanı iken 2.12.1997'de bu görevden alındığını, Ankara 4. İdare Mahkemesince yürütmeyi durdurma kararı yerildiğini, Gümrük Müsteşarı olan davalının bu kararı süresinde uygulamadığını, daha sonra işlemin iptaline ilişkin kararı da süresi geçtikten sonra uyguladığını ileri sürmüştür.
Davalı ise kendisinin bir kusuru bulunmadığını, yürütmeyi durdurma kararından sonra süresi içinde gerekli yazıyı hazırlatıp Devlet Bakanına arz ettiğini, ancak bakanın "uygulanmasın" şeklindeki talimatı gereğince davacının görevine iade edilemediğini, iptal kararından sonra ise süresi içinde göreve iade edildiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davacının göreve iade edilmemesinin bakanın "uygulanmasın" şerhinden kaynaklandığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bakanlıklar ve Bağlı Kuruluşlarda Atama Usulüne ilişkin 2451 sayılı Kanunun birinci maddesinde; "Başbakanlık ve bakanlıklarla bunlara bağlı kuruluşlarda teşkilat kanunu bulunup bulunmadığına bakılmaksızın atama ve nakiller bu kanunda belirtilen usullere göre yapılır..." denilmekte ise de, üçüncü maddesinde "Bu kanuna ekli cetvellerde yer almayan unvanları taşıyan kadro ve görevlere yapılacak atama ve nakillerde, bu kanunun kapsamına giren kuruluşların teşkilat kanunlarında veya özel kanunlarındaki hükümlerin uygulanmasına devam olunur..." denilmektedir. Davacının bulunduğu görev ekli cetvellerde yer almadığı için davacının atamasının Teşkilat Kanununa göre yapılacağı açıktır. Nitekim görevden alınması aşamasında da Teşkilat Kanunundaki usul uygulanmıştır. Gümrük Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki 485 sayılı Kanun Hükmündeki Kararnamenin 28. maddesine göre davacının atamasının müsteşar (yani davalı) tarafından yapılacağı anlaşılmaktadır. Davalının yetkili bulunduğu bir konuda bakanın "uygulanmasın" şerhine dayanarak davacıyı görevine iade etmemiş olması kendisini sorumluluktan kurtarmaz. Mahkemece yazılı şekilde davanın reddedilmiş olması yasal düzenlemeye uygun bulunmadığından bozmayı gerektirmiştir.
S o n u ç: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle (BOZULMASINA) ve davacı yararına takdir edilen 20.000.000 lira duruşma avukatlık parasının davalıya yükletilmesine ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine, 12.5.1999 gününde oybirliğiyle karar verildi.