 |
T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
Esas no: 1999/3555
Karar no: 1999/5498
Tarih: 9.6.1999
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
TAZMİNAT
KAMU GÖREVLİSİNİN SORUMLULUĞU
ÖZET: Mahkeme kararını uygulamak konusunda yetkili ve görevli olduğu halde uygulamayan kamu görevlisi hukuken sorumludur bu bağlamda; mahkeme kararının yerine getirilmemesi nedeniyle zarar gören kişi, davalının kasten uygulamadığını kanıtlamakla yükümlü olmadığı gibi, davalı da kastının bulunmadığın kanıtlamak suretiyle sorumluluktan kurtulamaz.
(2709 s. Anayasa m. 138)
(2577 s. İYUK. m. 28)
(YİBK., 24.9.1979 gün ve 7/2 s.)
Naci adına avukatları Talip ve İsmail ile Fahrettin ve arkadaşları adlarına avukat Hüseyin aralarındaki dava hakkında (Susurluk Asliye Hukuk Hakimliği)nden verilen 14.7.1998 tarih ve 1998/105-1998/220 sayılı hükmün dairenin 28.12.1998 gün ve 1998/8095-1998/10816 sayılı ilamıyla onanmasına karar verilmişti. Davacı avukatı tarafından süresinde kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği konuşuldu:
Davacı, idari yargı kararının uygulanmaması nedeniyle, manevi tazminat isteminde bulunmuştur.
Mahkemece, davanın gerçek kişi olan davalılar aleyhine değil, mensubu oldukları belediye başkanlığı aleyhine açılması gerektiğinden söz edilerek istemin reddine karar verilmiştir. Davacının temyizi üzerine karar, dairece onanmıştı r.
Davacının karar düzeltme istemi üzerine dosya yeniden incelendi.
Dosyadaki kanıtlara göre davacının, arsası üzerine ev yapmak ve bu amaçla da imar izni almak için belediyeye yaptığı başvurunun reddedilmesi üzerine bu karara karşı idari yargı yerinde açtığı dava sonunda, 13.3.1997 gün 1996/607 esas sayısı ile yürütmenin durdurulmasına, 7.5.1997 günlü kararla da işlemin iptaline karar verildiği, ne var ki bu kararın uygulanması istemine de uyulmadığı, bu defa da, geçici inşaat izni verildiği, buna karşı yine idari yargıda dava açtığı, dava üzerine 8.1.1998 gün ve 1997/462 esas sayılı kararla yürütmenin durdurulmasına, 31.3.1998 günlü kararla da işlemin iptaline karar verildiği, ne var ki bu kararın da uygulanmadığı anlaşılmaktadır. Davacının, alınan bu kararların uygulanması için 9.3.1998 tarihinde yaptığı başvurunun, eldeki davanın açıldığı güne kadar uygulanmaması üzerine, eldeki bu davanın açıldığı ve manevi tazminat istendiği görülmüştür.
Anayasanın 138. maddesinde, yasama ve yürütme organları ile idarenin, mahkeme kararlarına uymak zorunda olduğu belirtildikten başka, kararların değiştirilemeyeceği ve uygulamasının da geciktirilemeyeceği yer almış bulunmaktadır. Yine bu bağlamda, 2577 sayılı idari Yargılama Usulü Kanununun 28. maddesinde de, mahkeme kararlarını 30 gün içinde uygulamayan kamu görevlileri hakkında tazminat davası açılabileceği ifade edilmiştir. Açıklanan bu yasal düzenlemeye paralel olarak Yargıtay içtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 24.9.1 979 gün ve 7/2 sayılı kararında da, yargı kararını yerine getirmeyen kamu görevlisinin hukuki sorumluluğu bulunduğuna işaret edilmiştir. Bir kararın uygulanmaması durumunda, uygulamayan kamu görevlisinin ki garez, kasıt gibi kusurlarının varlığının aranması gerekmez. Diğer bir anlatımla zarar gören, davalının kasten uygulamadığını kanıtlamakla yükümlü olmadığı gibi davalıda kastının bulunmadığını kanıtlamakla sorumluluktan kurtulamaz.
Somut olayda, davacı tarafından alınan idari yargı kararlarının uygulanmadığı tartışmasızdır. Tartışmalı olan yön davanın kamu kurumu olan belediye aleyhine mi, yoksa kararı uygulamayan kamu görevlileri aleyhinemi yöneltileceği noktasında toplanmaktadır. Yukarıya alınan Anayasal ve yasal düzenlemeler davanın idare aleyhine açılabileceği gibi, kamu görevlisi aleyhine de açılabileceğini öngörmektedir. Davacı isterse, idari yargı yerinde kurum aleyhine de dava açabilir.
Şu durumda mahkemece yapılacak iş, davaya konu edilen kararları uygulamamak suretiyle istemi reddeden kararlarda adı olan ve bu kararları vermede yetkili ve görevli olan kimselerin belirlenmesi için, o kararlar getirtilmeli, incelenmeli, hasım olabilecek olanlar davalıda gösterilmişlerse haklarında hüküm kurulmalıdır. Açıklanan bu yön gözetilmeden yazılı biçimde karar verilmesi doğru değildir. Kararın bu gerekçelerle bozulması gerekirken, onanmış bulunduğundan, davacının karar düzeltme istemi HUMK.nun 440-442. maddeleri uyarınca kabul edilmeli, onama kararı kaldırılmalı ve karar belirtilen nedenlerle bozulmalıdır.
S o n u ç: Davacının karar düzeltme isteminin kabulüne, onama ilamının kaldırılmasına ve kararın yukarda yazılı olan nedenlerle (BOZULMASINA); önce alınan onama harcı ile peşin alınan ret karar harcının istek halinde geri verilmesine, 9.6.1999 gününde oybirliğiyle karar verildi.