 |
T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
Esas No : 1998/9558
Karar No : 1999/1016
Tarih : 15.2.1999
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Taraflar arasındaki yayın yoluyla kişilik haklarına saldırıda bulunulmaktan doğan tazminat davası üzerine yapılan yargılama sonunda,i lamda yazılı nedenlerden dolayı 500.000.000 lira manevi tazminatın 11/10/1997 tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, fazlaya dair istem ile hüküm özetinin gazetede yayınlanması isteminin reddine i i ski n hükmün süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine tetkik hakimi tarafından düzenlenen rapor okunduktan sonra dosya incelendi gereği görüşüldü:
Dava yayın yolu ile kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Dava kısmen kabul edilmiş ve karar, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Kişilik hakları, kişinin toplum içindeki yerini belirleyen ve herkesin doğuştan sahip olduğu temel değerlerdir. Kişilik haklarının sınır ve kapsamını belirlemek mümkün olmamakla birlikte herkesin bu değerlere sahip olduğu veya olması gerektiği peşinen kabul edilen bir gerçektir. Kişi ancak bu haklarının varlığının diğer kişilerce de kabulü ve onlar tarafından da korunmaya değer görülmesi ile toplum içinde bir değer kazanır ve gelişir. Bunlara karşı saldırıda bulunulması halinde o kişinin haklarına zarar verilmiş olur. Bir toplumun kişilik haklarına verdiği önem ve onların korunmasında gösterdiği özen onun uygarlık düzeyininde göstergesidir. Bu nedenle kişilik hakları korunmalı ve onlara yönelen saldırılar önlenmelidir.
Öte yandan kuşkusuz basın özgürlüğüde demokrasi için vazgeçilme bir öğe ve rejim için güvencedir. Bu özgürlük o meslek mensuplarına bir imtiyaz sağlamak için değil toplum yararına, kamu yararınadır. O halde bu özgürlük alanı kamu yararı ile insan haklarının oluşturduğu alanla doğru orantılı artmalı gereksiz sınırlamalardan ve baskılardan kaçınmalıdır. Yoksa suskun basın ve onun yaratacağı olumsuz sonuçlar ortaya çıkar.
İşte burada sorun basın hak ve özgürlükleri ile kişilik haklarının kaçınılmaz çatışmasında nasıl bir çözüm bulunacağı, nasıl bir dengenin kurulacağı noktasındadır. Davaya konu yazıda kişilik haklarına, saldırıldığı iddia edilmektedir. Nevar ki kişilik haklarını zedeleyen her haber/yazı mutlaka hukuka aykırı anlamına gelmez. Dairemizin yerleşen ve bilimsel yönden de desteklenen görüşüne göre haber/yazı gerçeklik, güncellik, kamu yararı toplumsal ilgi öğelerini taşıyorsa ve anlatımda özle biçim dengeside bulunuyorsa kişilik haklarına saldırı olsa bile hukuka uygundur.
Yerel mahkemece, dava konusu yazıda davacının Belediye Başkanı olduğu Ankara'nın Başkent oluşu ile ilgili bir törene katılmamış olmalının ağır biçimde eleştirisi yapıldıktan sonra "Melih Gökçek'in diğer ayıpları" başlığı altında ileri sürülen iddialarla ilgili daha önceden açılmış davalar sonuçlanmadığı halde, gerçekliği kanıtlanmamış bu iddiaların "ayıp" nitelemesi ile verilmesinin özle biçim arasındaki dengeyi bozduğu ve bu şekilde kişilik haklarına haksız bir saldırı oluşturduğu gerekçesi ile tazminata hükmedilmiştir.
Davacının bazı olumsuz davranış. ve uygulamaları olduğu iddialarının önceden basında geniş biçimde yer aldığı,bunların bir Kısmının idari makamlarcada soruşturulduğu ve bu yayınlar nedeni ile davacı ile basın organları arasında açılmış karşılıklı tazminat davaları bulunduğu dosya içeriği ile bellidir. Dava konusu yayında davacının Belediye Başkanı olduğu Ankara'nın Başkent oluşu ile ilgili bir törene bezi siyasi düşünce ve tavırlar nedeni ile katılmamış olması eleştiri konusu yapıldıktan sonra, onun daha önceki olumsuz davranışlarına örnek olarak önceden basında yer almış bazı iddialara yer verilmiştir. Davacının haberde konu edilen törene katılmamış olduğu doğru olduğuna göre haberin verilişindeki ifade şeklinde de bir aşırılık olmayıp özle biçim arasında bir uyumsuzluk yoktur. Bu durumda sorun, haberde kullanılan diğer iddiaların ne derecede gerçek olduğunun belirlenmesi ile ilgilidir. Öyleyse bu iddialarla bağlantılı olarak açılmış olan davaların akibetleri araştırılıp .gerekiyorsa sonuçlarının da beklenerek iddiaların gerçekliğinin bundan sonra değerlendirilmesi gerekir. Mahkemece bu yön üzerinde durulmadan eksik inceleme sonucu karar verilmiş olması bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 15/2/1999 gününde oybirliğiyle karar verildi.