 |
T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
Esas No : 1998/7565
Karar No : 1999/1150
Tarih : 16.2.1999
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Taraflar arasındaki yayın yoluyla kişilik haklarına saldırıda bulunulmaktan doğan birleştirilen tazminat davaları üzerine yapılan yargılama sonunda , ilamda yazılı nedenlerden dolayı 1.000.000.000 lira manevi tazminatın 13/9/1997 yayın tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalılardan alınarak davacıya ödenmesine , f azla istemin reddine, karar özetinin aynı gazetede aynı sütunda yayınlanmasına ilişkin hükmün davalılar avukatı tarafından duruşma istekli olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde temyiz eden davalılar adlarına avukat Şahin M... ile diğer taraftan davacı adına Avukat Belgin Ö...'in gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlayarak temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlenildikten ve tetkik hakimi tarafından düzenlenen rapor okunduktan sonra dosya incelendi gereği görüşüldü:
Davacı vekili , davalı ajansa ait Cumhuriyet Gazetesinin 13/9/1997 günlü nüshasında, "bürokratların servetine gözaltı" başlığı ile yazılan yazıda ilgisi olmadığı halde Muzaffer A...'in "Haberleşmemiz Enişteye Drahoma" isimli kitabın bazı bölümlerinden alıntılar yapılarak davacının kişilik haklarına saldırıda bulunulduğunu açıklamış, 3.000.000.000 lira manevi tazminat istemiş, dava mahkemece kısmen kabul edilmiştir.
Dava konusu kitapta Türk Telekom AŞ. de meydana gelen usulsüzlükler anlatılmakta, lösemili çocuklar yararına düzenlenen kermesten elde edilen gelirin amacından saptırılarak Organ Nakli ve Yanık Tedavi Vakfına yönlendirildiğinden söz edilmekte, milletvekili seçimle f ini kaybeden davacının vakfının bu nimetlerden faydalanmasının amaçlandığından bahsedilmektedir.
Yönetimde meydana gelebilecek yolsuzluk ve usulsüzlükleri kamuoyuna duyurmak basının hak ve ödevleri arasındadır. Davanın dayanağı Borçlar Kanununun 49. maddesidir. Bu maddeye göre sorumlu tutulmanın ilk koşulu basında yayınlanan açıklama veya eleştirinin kişilik haklarına zarar vermesidir. Ayrıç a bu saldırı manevi bir zararı da doğurmalıdır. Buranla beraber kişilik hakkının ihlali ile gerçekleşen zarar arasında uygun illiyet bağı bulunmalı ve yapılan yayın hukuka aykırı olmalıdır. Verilen haberin hukuka aykırı olup olmadığı gerçeklik, güncellik, kamusal ilgi, toplumsal yarar ve haber verme ve eleştiri hakkının sınırlarının belirlenmesi ile saptanır. Bu öğeler belirlenirken ve basın özgürlüğü ile kişilik haklarına saldırı da bulunulup bulunulmadığı değerlendirilirken büyük özen gösterilmesi, kamu yararı bulunan hallerde basın özgürlüğüne üstünlük tanınması gerekir.
Davaya konu olan yazı bir bütün olarak incelendiğinde ; Lösemili çocuklar için organize edilen bir kermesten elde edilen gel i r in,bu çocuklara değil davacının kurucu başkanı olduğu Organ Nakil ve Yanık Tedavi Vakfına yönlendirme olayının anlatıldığı ve eleştiri sınırları içinde ele alındığı görülmektedir. Yazının asıl hedefi Türk Telekom AŞ.de meydana gelen usulsüz işlemlerdir. Toplanan gelirin amacından saptırılarak Vakfa aktarılması bazı resmi belgelere ve yazışmalara dayanılarak ifade edilmiştir. Yazının asıl hedefi davacı değildir.
Bu durumda yazıda haber verme ve eleştiri sınırları aşılmamıştır. Bu yönler gözetilmeden davanın kısmen kabul edilmiş olması doğru değildir. Dava reddedilmek üzere karar bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA ve davalılar yararına takdir edilen 20.000.000 lira duruşma avukatlık parasının davacıya yükletilmesine ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 16/2/1999 gününde
oyçokluğuyla karar verildi.
KARSI OY AÇIKLAMASI
Haber verme görevi ve eleştiri hakkı konusunda yukarda yazılanlara aynen katılmakla birlikte haberde davacının isminin verilmesi ve gerçekleşmemiş adaylığından da sözedilmesi suretiyle eleştirilen konuda davacının da katkısı bulunduğu ima edilmek istenmiştir. Bu katkının varlığı bir tahminden ibaret olup kanıtlanmadığına göre yerel mahkemenin hukuka aykırılığı tesbit etmesini uygun bulduğumdan bozma kararına katılamıyorum. Ancak; yerel mahkemenin belirlediği tazminatın miktarı konusunda dairemizin belirmiş bir takdiri bulunmadığından miktara yönelik düşünce açıklamasının bu aşamada mümkün bulunmadığını düşünüyorum.
Yerel mahkeme kararında hüküm özetinin aynı yayın organınında yayınlanmasından da sözedilmektedir.
Medeni Kanunun 24/a maddesinin birinci fıkrasında "... tecavüzün hukuka aykırılığının tesbitini ve gerekiyorsa kararın yayınlanmasını...", Borçlar Kanunu'nun 49.maddesinin üçüncü fıkrasında da " Hakim , b u tazminatın ödenmesi yerine,diğer bir tazmin sureti ikame veya ilave edebileceği gibi tecavüzü kınayan bir karar vermekle yetinebilir ve bu kararın basın yolu ile ilanına da hükmedebilir" şeklinde düzenleme vardır. Yukarıdaki maddelere dikkat edildiğinde aynı yayın organından sözedilmemektedir. Basın Kanunu'nun 19 ve takip den maddelerindeki cevap ve düzeltme hakkı da davanın konusu değildir. Esasen bu istekler Asliye Hukuk Mahkemesinin görev alanına da girmemektedir. O halde Kanunda bulunmayan bir düzenleme yapılmış bulunmaktadır. Bu düzenleme icra iflas Kanununun 343.maddesi yaptırımından da yararlanamıyacağı için infaz kabiliyeti olmayan bir hüküm niteliğindedir. (Oğuzman-öz,Borçlar Hukuku Genel Hükümler 1995,sahife 658).
Sonuç olarak; mahkemenin hukuka aykırılığı tesbit eden kararını uygun bulduğumdan aksi düşünce ile kararın bozulmasını doğru bulmuyor, kabul şekli bakımından da aynı gazetede yayının mümkün bulunmaması nedeniyle bozmanın bu bakımdan yapılması gerektiğini düşündüğümden çoğunluk kararına katılamıyorum. 16/2/1999