 |
T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
Esas No : 1998/6951
Karar No : 1998/10927
Tarih : 29.12.1998
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Taraflar arasındaki birleştirilen tazminat davaları üzerine yapılan yargılama sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı 122.871.757.300 liranın 20.11.1995 asıl dava tarihinden itibaren reeskont faiziyle birlikte davalı Bakanlık'tan alınarak davacı şirkete ödenmesine, fazla istemin reddine ilişkin hükmün davalı bakanlık adına hazine avukatı tarafından duruşma istekli olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti .Belli günde temyiz eden davalı Bakanlık adına hazine avukatı Altan A... ile diğer taraftan davacı şirket adına avukat Çetin Ö... gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlenildikten ve tetkik hakimi tarafından düzenlenen rapor okunduktan sonra dosya incelendi gereği görüşüldü.
l-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.
2-Diğer temyiz itirazlarına gelince; Davacı şirket Mersin 1.İcra Müdürlüğünce ihaleye çıkartılan dondurulmuş etlerin kendileri tarafından ihalede satın alınmasına rağmen,icra müdürünce kontrol belgesi olmadan ihaleye çıkartılmış olması nedeniyle kendilerine teslim edilemediğini ve ihale bedelini de geri alamadıklarını belirtip uğradıkları zarar toplamı 122.871.757.300 liranın tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkeme, bilirkişi kurulundan alınan raporu benimseyip davanın kabulüne karar vermiştir.
Davacı şirket tarafından İhale ile satın alınan paketlenmiş etlerin, üzerlerinde son kullanma tarihinin Ocak 1990 olduğu rapor ve üzerindeki etiketler ile sabittir. Davacı şirketin buna rağmen 1.11.1991 günü yapılan ihalede bu etleri satın alması, özenli tacir gibi hareket etmemesinin kendisi için müterafik kusur oluşturup oluşturmayacağı üzerine durulmadan karar verilmiş olması bozmayı gerektirmiştir.
3-Davacı dilekçesinde ödediği ihale bedeli, ihale masrafları ve munzam zararının tahsiline karar verilmesini istemiştir. Mahkeme bu istekleri aynen kabul ederek hüküm kurmuştur
Davacının, icra müdürlüğünün bu haksız fiilinden dolayı isteyebileceği zarar, ihale bedeli, ihale için yapılan giderler ve ayrıca etleri satın aldıktan sonra tekrar satması durumunda elde edebileceği kardır. Diğer bir anlatımla uğradığı kar yoksunluğudur. Buna rağmen mahkemenin ayrıca munzam zarara hükmetmiş olması da bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda (2) ve (3) numaralı bendlerde yazılı nedenlerle BOZULMASINA, öteki temyiz itirazlarının (1) numaralı bendde yazılı nedenlerle reddine ve davalı bakanlık yararına takdir edilen 20.000.000 lira duruşma avukatlık parasının davacıya yükletilmesine 29.12.1998 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY AÇIKLAMASI
Davada yer almayan üçüncü kişinin Fransa'dan satın alıp, Türkiye üzerinden ve transit olarak İrak'a götürmek istediği gıda maddesine (et) Mersinde el konulmuş ve bir depoda emanete alınmıştır. Depo ücretinin karşılanması için etlerin bir bölümü ihale yoluyla satışa çıkarılıp satılmıştır. Geriye kalan içinde taşıma izni verilmediğinden, o bölüm içinde depo sahibinin alacağını icraya koyması üzerine,icra yoluyla ihaleye çıkarılıp satışı yapılmıştır. Yapılan bu satış, davacı üzerinde kalmıştır. Davacı, satış bedelini ödemiş,malı teslim alacağı sırada, etlerin bozuk ve sağlığa zararlı olduğu belirtilerek teslim edilmemiştir.
İşte davacı,bun un üzerine eldeki davayı açmak suretiyle ödediği bedeli ve faizi aşan zararını istemiştir. Diğer bir anlatımla, munzam zararını talep etmiştir.
Mahkemece, istem kabul edilmiş, dairece, davacının ancak ödediği ihale bedelini, bunun için yaptığı giderleri ve etleri teslim alıp, satsa idi elde edebileceği karı istiyebileceği, munzam zararı isteyemiyeceği gerekçesi ile karar bozulmuştur.
Yerel mahkeme kararının hesap yöntemine ve bozma kararının yukarıya aktarılan gerekçesine katılamıyorum. Şöyle ki;
Somut olayda, davalı bakanlık çalışanın özensiz davrandığı, icra memurunun yaptığı ve tür işlerden dolayı hazinenin kusursuz sorumlu olduğu İİK.nun 5.maddesinde düzenleme altına alınmış bulunmaktadır. Davacının bu eylem nedeniyle zarar gördüğü de açıktır. Şu durumda yapılması gereken. zarar kapsamını belirlemekten ibarettir.
Davacının, etleri almak için çeşitli kurum ve kuruluşlardan döviz türünden krediler aldığı ve bu işte kullandığı anlaşılmaktadır. Bu durumda davacının aldığı kredi ve borçlarını ödemek için katlandığı yükümlülükte belli bir duruma gelmiştir. Böylece davacı davalının haksız eylemi nedeniyle zarar gördüğü, bu zararının ödediği paranın faizi ile birlikte ödenmesi durumunda karşılanamıyacağını kanıtladığı kabul edilmelidir. Şu durumda, B K. nun 105.maddesinin koşullarının gerçekleştiği anlaşılmaktadır. Bir an için, davacı ödediği parayı kredi olarak aldığını yüksek faiz ödediğini, kanıtlayamamış olsa dahi,mevcut ekonomik durum ve para değerindeki düşüşler nedeniyle bilinen bir hususun kanıtlanması gerekmiyeceğinden (HUMK.m.238)davacının faizi aşan zararı kabul edilmelidir.
O halde mahkemece yapılacak iş davacının yaptığı harcamaların yapıldığı tarihteki miktarı belirlenmeli dava tarihine kadar para değerindeki düşmeler, satın alma gücündeki azalma esas alınarak hesaplama yapılmalı ve böylece davacının gerçek zararı bulunduktan sonra, bunun üzerinden faizi ile birlikte hüküm kurulmalıdır. Ayrıca ve davacının paranın satın alma gücündeki düşüşten daha falla zarar ettiğini kanıtladığı takdirde, (ki olayda döviz üzerinden kredi aldığı ileri sürülmüştür) bu kalem içinde tazminata hükmedilmelidir. Aksi halde ve bozma kararındaki husus esas alındığın da, davacıya ödediği bedel ile, etleri o anda satın alıp, yeniden satması durumunda elde edeceği karla yetinilecekki, bu yöntemle davacının aşırı ölçüde zarar göreceği kaçınılmazdır.
Sorumluluk hukukunun temel ilkesi, zarar göreni korumaktır. Yine sorumluluk hukukunda, haksız eylemin gerçekleştiği tarihteki zarar ne ise, onun tazminat olarak istenebileceği ilkesi de doğrudur. Ne var ki,bu günkü ekonomik ortam itibariyle,bu ilkenin ülkemiz için uygulama olanağı, aşırı ölçüde adaletsizliğin ortaya çıkmasına neden olacaktır. Hukuk, mevcut ortama göre adaleti sağlamak için uygulanmalıdır. Şekli ilkelerle adaletin sağlanması olanaksızlaşıyorsa, o şekli ilkelerden vazgeçilebilir. Önerdiğimiz yöntemin uygulanarak davacının zararının belirlenmesini engelliyen hiçbir yasal düzenlemede bulunmamaktadır. Bu bakımdan çoğunluğun, zarar kapsamının belirlenmesine ilişkin bulunan bozma kararının 3.bendindeki gerekçeye katılamıyorum. Belirttiğim gerekçe ile kararın bozulması gerektiği kanaatindeyim. 29.12.1998
KARŞI OY GEREKÇESİ
Dava haksız eylemden kaynaklanan tazminat isteğine ilişkindir.
Somut olayda, davacı şirket Mersin İcra Müdürlüğünce ihaleye çıkarılan dondurulmuş etleri satın almıştır. Kontrol belgesi alınmada yapılan ihaleyle satın alınan etler, Gıda Maddeleri Tüzüğü'nü 146.maddesine aykırı oluşu nedeniyle, Mersin Gümrükler Başmüdürlüğünce alıcı davacı şirkete teslim edilmemiştir. Davacı şirket bu dava ile oluşan zarar ve munzam zarar toplamı 122.871.757.000 TL.nin giderimini istemiştir.
Kural olarak munzam zarar para borçlarına ilişkin ise de, borcun kaynağı haksız eylemde zararın aynen yerine getirilmesi sağlanamıyor ise paraya çevrilecek giderimin bir alacak olarak düşünülmesinde de bir engel bulunmamaktadır.
O halde haksız eylemden doğan tazminat davalarında munzam zarar istenebilir.
Munzam zararın ispatı konusunda öğretide ve uygulamada bir birlikten söz edilemez,
Kanımca Türk Borçlar Kanunu m.42/II'ye göre yargıç zarar miktarını olayın gelişimi ve zarar görenin aldığı tedbirleri dikkate alarak adalete uygun olarak tesbit etmelidir.
Fiili karineler alacaklıya ispatta kolaylık sağlar. Enflasyon döviz kurlarındaki artış bu konuda ölçüt olabilir. Ancak; zarar görenin almada ihmal ettiği tedbirler borçlu tarafından kanıtlanabilir.
Munzam zarar hesabında zarar silsilesi yaratmak bu günkü hukuk sistemimize uygun olmaz. Esas olarak faizle karşılanmıyan zarar, esnek faiz sisteminin yasa kuyucunun düzenlemesi ile mümkündür. Ancak yargıç yasaları zorlayarak sonuca ulaşmaktadır. Bu nedenle zararı belirlerken zararı göreni haksız olarak zenginleştirmeden de özenle kaçınmalıdır .
Somut olayda, yargıç fiili karinelerden yararlanarak BK.42/II kapsamında munzam zararı belirlemelidir. Ancak, 300 ton et alan davacı şirketin, kontrol belgesini aramayışı önemli bir özen eksikliğidir. Bu nedenle anılan hüküm gereğince bulunacak munzam zarardan büyük oranda indirim gerekir.
Değerli çoğunluk üyelerinin bozma kararının üçüncü bendinden yukarıda değindiğim düşüncelerle ayrılıyorum. 29.12.1998