 |
T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
Esas No : 1998/1850
Karar No : 1998/4581
Tarih : 9.6.1998
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
KARAR ÖZETİ: Anayasanın memur ve kamu görevlileri için öngördüğü teminat yalnızca "idari işlem ve eylem" olarak nitelendirilebilecek davranışlarda söz konusudur. Memurlar kamu görevini yerine getirirken kendi kişisel kusurları nedeniyle verdikleri zararlardan, zarar görene karşı doğrudan doğruya sorumludurlar. Kişisel kusur ise; sadece km, hınç, düşmanlık gibi duyguların etkisiyle oluşan eylemler yönünden değil, mahkeme kararlarının uygulanmaması halinde de söz konusu olur.
(2709 s. Anayasa m. 129/5)
(2577 s. İYUK. m. 28/4)
(YİBK., 22.10.1979 gün ve 7/2 s.)
Taraflar arasındaki manevi tazminat davası üzerine yapılan yargılama sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı husumet nedeniyle davanın reddine ilişkin hükmün davacı avukatı tarafından duruşma istekli olarak temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan, ve tetkik hakimi tarafından düzenlenen rapor okunduktan sonra, dosya incelendi gereği görüşüldü:
Dava, idari yargı merciince verilen yürütmeyi durdurma kararına uyulmaması- nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Davacı SSK İstanbul il Sağlık Müdürlüğü görevinden SSK Yönetim Kurulunun 27.6.1996 tarihli kararı ile alınarak Okmeydanı Eğitim Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi uzman tabibi olarak atanması üzerine İstanbul 2. İdare Mahkemesinin 1996/827 esas sayılı dosyasından 4.9.1996 tarihinde yürütmeyi durdurma kararı verildiğini, idare tarafından karara karşı yapılan itirazın Bölge İdare Mahkemesince 24.10.1996 tarihinde reddedilmesi üzerine 7.11.1996 tarihinde görevine iade edildiğini, ancak davalıların mahkeme kararının uygulanmasını etkisiz kılmak için aynı gün-SSK Ankara İhtisas Hastanesi bünyesinde açılacak olan Açık Kalp Cerrahisi ve İnvatif Kardiyoloji ünitesinin organizasyon komitesinde görevlendirildiğini, bu görevlendirme karanını da İstanbul 2. İdare Mahkemesinin 1996/1335 esas sayılı dosyasında verilen 31.3.1997 tarihli yürütmeyi durdurma kararı ile durdurulduğunu, ikinci atama işleminin tamamen kanuna karşı hile niteliğinde olduğunu ve yargı karanının yerine getirilmemiş olmasının kişisel kusur oluşturacağını belirterek 800.000.000 lira manevi tazminat istemiştir. Davalılar davacı ile ilgili yürütmeyi durdurma kararının usulünce uygulandığını, özlük haklarına zarar verilmediğini, kanuna karşı hile yapılmasının söz konusu olmayıp kişisel kusurları bulunmadığından davanın reddini savunmuşlardır. Yapılan yargılama sonunda davacı SSK Genel Müdürlüğünün Yönetim Kurulunca görevlendirildiğinden şahıslara karşı dava açılamıyacağı, SSK Genel Müdürlüğü aleyhine dava açılması gerektiği gerekçesiyle Anayasanın 129/5. maddesi gereğince davanın husumet nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Anayasanın memur ve kamu görevlileri için öngördüğü teminat "idari işlem ve eylem" olarak nitelendirilebilecek davranışlarda söz konusudur. Memurların ve kamu görevlilerinin kişisel kusur teşkil eden eylemleri Anayasa 129/5. fıkrası kapsamına dahil değildir. Çünkü kişisel kusur teşkil eden eylemleri anılan fıkradaki yetki sınırları içinde varsaymak mümkün değildir.. Yani memurun kamu görevini yerine getirirken zararı oluşturulan davranışı, bir idari işlem veya eylemden kaynaklanmıyorsa çoğu kez suç teşkil eden bu davranışlar nedeniyle memur zarar görene karşı doğrudan doğruya ve kişisel kusurdan dolayı sorumlu olacaktır.
Kaldı ki 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2814. fıkrası "Mahkeme kararlarının otuz gün içinde kamu görevlilerince kasten yerine getirilmemesi halinde, ilgili, idare aleyhine dava açabileceği gibi, kararı yerine getirmeyen kamu görevlisi aleyhine de tazminat davası açabilir hükmünü getirmiş, aynı husus 24.9.1979 tarih, 78/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ile de düzenlenmiştir.
Bu bakımdan dava konusu edilen eylemin, kişisel kusur teşkil edip etmediğinin tesbiti gerekmektedir. Kişisel kusur 22.10.1979 tarih, 7/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da belirtildiği gibi sadece ki hınç, düşmanlık ve benzeri duyguların etkisi altında eylemler bakımından değil, mahkeme kararlarının uygulanmaması durumunda da söz konusu olur.
Davaya konu olayda idare mahkemesinin kararının yerine getirilmediği iddia edilmektedir. Anayasanın 138. maddesinin son fıkrası gereğince "Yasama, yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar idare mahkemesi kararlarını hiçbir surette değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez".
Bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin davanın husumet nedeniyle reddi usul ve yasaya aykırıdır.
Mahkemece yapılacak iş, gerekli araştırma ve inceleme yapılarak ve davalıların mahkeme kararının yerine getirilmemesindeki yetki ve görevleri belirlenerek karar vermekten ibarettir.
Sonuç: Temyiz olunan kararın açıklanan nedenlerle (BOZULMASINA) ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 9.6.1998 gününde oybirliğiyle karar verildi.