 |
T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
Esas No : 1997/9050
Karar No : 1997/12432
Tarih : 25.12.1997
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Hatice Çalap adına Avukat Altan B... ile 1-Posta Gazetesi Sahibi M. Ali Y... 2-Hasan Ç... adlarına Avukat Hasibe Emel B... aralarındaki dava hakkında Ankara Asliye Hukuk Hakimliğinden verilen 30.9.1996 tarih ve 1995/345-1996/709 sayılı hükmün dairenin 19.6.1997 gün ve 1997/4977-1997/6873 sayılı ilamıyla onanmasına karar verilmişti. Davacı avukatı tarafından süresinde kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla 2797 Sayılı Yargıtay Kanunu'nun 40 ve Yargıtay İç Yönetmeliğinin 18 ve Dairenin 15.1.1997 günlü ilke kararın 7. maddeleri gereğince öncelikle yapılan inceleme sonunda dosya incelendi gereği konuşuldu:
Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Davacı, Posta Gazetesinin 10.3.1995 tarihli sayısında "Milli Eğitim Bakanlığında Skandal" başlığıyla yayınlanan gerçek dışı haber nedeniyle onur ve saygınlığının zedelendiğinden bahisle 100.000.000 TL. manevi tazminatın davalılardan tahsilini istemiş; davalılar olayın gerçek olduğunu, davacı hakkında açılan soruşturma nedeniyle edinilen bilgilerin yorumsuz aktarıldığını, yayında hukuka aykırılık bulunmadığından davanın reddini savunmuşlar, yerel mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.
Yayınlanmasında kamu yararı bulunan gerçek ve güncel haberin özler biçim arasında denge kurularak verilmesi durumunda hukuka aykırılık ortadan kalkar, dava konusu yayında Milli Eğitim Bakanlığı Ticaret ve Turizm Genel Müdürlüğünde şube müdürü olan davacının aynı birimin Genel Müdürü olan Faruk Ç... ile İlişkisi olduğu saptanarak soruşturma başlatıldığı, sevgililerin görev sırasında eğlence yerlerinde bulundukları ve parasını okul müdürlerine ödettiği belirtilmiştir. Yazının başlığı gerçekten uzak olduğu gibi içeriğinin gerçeğe uygunluğu da ispatlanmış değildir.
Davacının Faruk Ç.. ile dost hayatı yaşadığı, Faruk Ç...' ın davacıyı başmüfettiş olarak tanıtıp uygulama otellerinde bakana tahsisli odalarda kalmasını sağladığı iddialarını içeren isimsiz bir ihbar mektubu üzerine Milli Eğitim Bakanlığı müfettişlerince 7.2.1995
tarihinde incelemeye başlanmış, inceleme süresince seminer ve kurs düzenlenen uygulama otellerinin müdür ve personeli ile davacının işyerinde çalışan birçok kişi tanık olarak dinlenmiştir. Beyanlar davacının Faruk Ç... ile ilişkisini doğrular nitelikte değildir. Davacının görevli olarak çeşitli zamanlarda seminerlere gittiği, genel müdür Faruk Ç...'ın ise kurs nitelikli olanların açılış veya kapanışına katılmak üzere ve kısa süreli gidip döndüğü sabit olmuş ve iddialar subuta ermediğinden yapılacak işlem bulunmadığı doğrultusunda görüş bildirilmiş ve düzenlenen 27.2.1995 günlü rapor ilgili birimlere aynı tarihte ulaşmıştır. Olayın gelişimi bu şekilde olmasına ve inceleme anılan şekilde sonuçlanmış bulunmasına rağmen gazetede dava konusu haber yayınlanmıştır.
Haber gerçek olmadığına ve böylece BK'nun 49.maddesinin koşulları gerçekleşmediğine göre istek doğrultusunda takdir edilecek uygun bir miktar tazminat ile gazete sahibi ve sorumlu yazı işleri müdürü olan davalıların sorumlu tutulması gerekirken, davanın açıklanan gerekçelerle reddedilmiş olması bozmayı gerektirir.
Ne var ki yerel mahkemenin kararı Dairemiz Kurulunca onanmış olduğundan davacı vekilinin karar düzeltme istemi kabul edilerek kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : HUMK'nun 440-442. Maddeleri gereğince davacının karar düzeltme isteminin kabulü dairemiz kurulunun 19.6.1997 gün, Esas 1997/4977-Karar 1997/6873 sayılı kararının kaldırılarak yerel mahkeme kararının gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, önce alınan onama harcı ile peşin alınan tashihi karar harcının istek halinde geri verilmesine 25.12.1997 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY AÇIKLAMASI
Davacı, davalı gazetede yapılan yayın nedeniyle kişilik haklarının saldırıya uğradığını belirterek tazminat isteminde bulunmuştur.
Davaya konu olan yazı gazetenin birinci sayfasında tek sütun üzerinde orta puntolarla yazılmış olan "Bakanlıkta aşk skandalı" başlığını taşımakta olup içeriğinse ise, "... aynı yerde görevli şube müdiresi...nin yaşadıkları aşk yüzünden müfettişlerce soruşturma açıldığı" belirtilmiştir.
Olay Milli Eğitim Bakanlığında hitaben yazılan tarihsiz ve imzasız bir mektupta, Genel Müdür Faruk Ç...'ın ilişkisi olduğu davacı için sık sık dış görevler çıkardığı kendisininde peşinden gittiği ve onu bakanlık müfettişi olarak tanıttığı açıklanmış ve davacı ile dost
a yatı yaşadığı bildirilmiştir.
Bunun üzerine Şubat 1995 te soruşturma yapılmış ve 27 Şubat 1995 te Teftiş Kurulunca rapor düzenlenmiştir. Gazetedeki haber ise 10 Mart 1995 te yayınlanmıştır.
Basının özgür olduğu, kamuyu ilgilendiren konularda kamu yararı da gözetilerek haber ve yayın yapma hakkına sahip bulunduğu tartışmasızdır. Bu bağlamda davacı ile ilişkisi olduğu iddia edilen genel müdürün birer kamu görevlisi olup, aralarında astlık-üstlük
ilişkisi bulunduğu, böyle bir ilişkinin varlığının kamu hizmetini olumsuz yönde etkileyeceği, diğer çalışanlara karşı olumsuz sonuçlar doğuracağı, iş ve işyeri disiplinini bulacağı doğaldır. Bundan, dolayı haberin verilmesinde kamu yararının bulunduğu hatta görevli olduğu kabul edilmelidir. Haberin güncel olduğuda açıktır.
Gerçeklik durumuna gelince, toplum bu tür olaylara son derece duyarlıdır. Bundan dolayıdır ki, böyle bir yakıştırmada, daha özenli davranılacağı tartışmasızdır. Uzun zaman dilimi içindeki pek çok olayların tekrarı sonunda bu tür haberler duyulur. Nitekim dinlenen tanıklardan özellikle Güven Ö..., Turhan E... ve Mehmet A.... genel müdür ile davacının dost hayati yaşadıklarının yerleşmiş bir söylenti halinde olduğunu yeminli ifadelerinde belirtmişlerdir.
Bu, tür bir açıklama ve söylenti üzerine bakanlıkça, soruşturma açıldığı, böylece ortada ciddi emareler olduğu açıktır. Gazetede haberinde de "olay sabittir ve olmuştur" biçiminde yazmamıştır, soruşturma açıldığını açıklamıştır.
Basından, böyle bir konuda haberin gerçek olduğunun araştırılmasını beklemek gerekmez. Çünkü bu tür bir haberin her an bir kanıtı olamaz. Basının kısmi bir soruşturmanın başladığını yazmasında, gerçeklikten uzaklaştığı sonucu çıkarılamaz. Kaldıki haber, verilirken özenli davranışmış ve özle biçim arasında da bir aşma olmamıştır.
Somut olay itibariyle davalı basın organının tazminatla hükümlü tutulması basının haber vermede, son derece çekingen davranması ve olayları vermede geç kalması sonucunu doğurabilir. Bunun sonucunda da basın görevini yapamamış sayılabilir. Halbuki kamuyu tellendiren konularda, sınır aşılmadan yayın yapılması basının görevlerindendir. Bu görevini savsaklaması onun güçsüzlüğü sonucunu doğurur. Buda kamunun zarar görmesine neden olabilir.
Yukarıda açıklandığım nedenler ve dosyanın içeriğine göre çoğunluğun karar düzeltme isteğinin kabulüne ilişkin görüşüne katılamıyorum. Gazete, resmi bir soruşturmayı haber olarak vermiştir. Bu nedenle karar düzeltme isteminin reddine karar verilmesi gerektiği kanaatindeyim. 25.12.1997