 |
T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
Esas No : 1997/704
Karar No : 1997/6634
Tarih : 12.06.1997
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki manevi tazminat davası üzerine yapılan yargılama sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı 450.000.000 lira manevi tazminatın 18.1.1996 dava tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, fazla istemin reddine ilişkin hükmün davalı banka avukatı tarafından duruşma istekli olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde temyiz eden davalı banka adına avukat O. S. ile diğer taraf adına avukat T.K.'nin gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlenildikten ve tetkik hakimi tarafından düzenlenen rapor okunduktan sonra dosya incelendi, gereği görüşüldü:
KARAR : 1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki temyiz itirazları reddedilmelidir.
2- Davacının temsile yetkili müdürlerinden biri olduğu D.P. Tah. Nak. Tic. Ltd. Şti. davalı bankadan borç almış, bu borç senedini davacı aynı zamanda kefil sıfatı ile imzalamıştır. Borcun ödenmemesi nedeniyle esas borçlu ve kefil davacı hakkında icra tarihinde bulunulmuştur. Şirket müdürlerinden Hikmet S. icra dosyasına 14.12.1994 tarihinde beyanda bulunarak "borca itirazları olmadığını, şirkete ait 19 EV 253 plakalı aracın trafik kaydına haciz tatbikine muvafakat ettiklerini" bildirmiştir. Davacı da 19.12.1994 tarihli dilekçe ile "borç senedinin şirket yetkililerinin ikisi tarafıından imzalanması gerekirken, tek imzalı olduğunu, bu nedenle bağlayıcı olmadığını, uygulanan faizin de uygun olmadığını" bildiren itiraz dilekçesini icra müdürlüğüne vermiştir. Müdürlükçe davacı hakkında takibin durdurulmasına karar verilmiş, bu arada borçlu şirketin malı olduğu bildirilen vasıtanın haciz tarihinden önce başkasına noter senedi ile satıldığı gerekçesi ile üçüncü kişi Abdullah K. tarafından istihkak iddiası ve bilahare istihkak davası açılmış olup, sözkonusu vasıtanın 6.10.1994 tarihinde bu kişiye noter senedi ile satıldığı dosyadaki noter senedinden belli olup, başka borçlar nedeniyle hacizli olan vasıtanın trafik kaydının alıcıya intikal ettirilememesi nedeniyle henüz borçlu üzerine trafikte kayıtlı olduğu dosyadaki bilgilerden bellidir. Borç henüz ödenmediği için alacaklı banka vekili 9.3.1995 tarihinde İcra Ceza Mahkemesi'ne verdiği dilekçe ile davacı ile diğer şirket müdürü hakkında "gerçeğe aykırı beyanda bulunmaktan" dolayı şikayette bulunmuş, yapılan yargılama sonucu, davacının bir beyanının bulunmadığı gerekçesi ile beraatına karar verilmiştir. Bu gelişmeleri takiben davacı 18.1.1996 tarihinde eldeki davayı açarak: kendisinin mal beyanında bulunmadığını, buna rağmen bu suç nedeniyle şikayette bulunulduğunu, kasıtlı olarak yapılan bu şikayet ile milletvekili adaylığı dönemi de olması nedeniyle kendisine zarar verildiğini bildirerek 500.000.000 lira tazminata karar verilmesini istemiş, mahkemece istek aynen kabul edilmiştir.
Kişilik hakları hukuka aykırı olarak saldırıya uğrayan kimse manevi tazminata hükmedilmesini isteyebilir. Hakim manevi tazminatın miktarını tayin ederken saldırı teşkil eden eylem ve olayın özelliği yanında tarafların kusur oranını, sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumlarını da dikkate almalıdır. Miktarın belirlenmesinde her olaya göre değişebilecek özel hal ve şartların bulunacağı da gözetilerek takdir hakkını etkileyecek nedenleri karar yerinde objektif olarak göstermelidir. Çünkü kanunun takdir hakkı verdiği hususlarda hakimin hak ve nısfetle hüküm vereceği Medeni Kanunun 4. maddesinde belirtilmiştir. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır.
Somut olayda davacı alacaklı bankaya karşı borçlu olan şirketi temsile yetkili müdürlerden biridir ve aynı zamanda takip konusu borcun kefilidir. Borç aldıkları paranın borçlanma belgesinin eksiksiz düzenlenmesini temin etmek durumundadır. Bu eksikliği düzeltmediği gibi itiraz dilekçesinde itiraz sebebi yapmıştır. Usulüne uygun mal beyanında bulunacak müdürlerden biri olduğu halde mal beyanında bulunmamıştır. Diğer müdürün icra dosyasındaki beyanı hakkında da istihkak iddiası vardır. İcra İflas Kanunu'nun ceza tayin eden hükümleri borcun ödenmesini temine yönelik ve borcun ödenmesi zamanı ile dengeli sonuçları olan düzenlemelerdir. Alacaklı bankanın yaptığı borcun ödenmesini temin etmek için bir tazyik tedbirine başvurmaktan ibarettir. Bu özellikler gözetildiğinde takdir edilen tazminat çok fazladır. Daha uygun bir tazminat takdir edilmek üzere karar bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın iki sayılı bentte yazılı nedenlerle BOZULMASINA, bir sayılı bentte yazılı nedenlerle öteki temyiz itirazlarının reddine ve davalı banka yararına takdir edilen 6.000.000 lira duruşma avukatlık parasının davacıya yükletilmesine, peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 12.6.1997 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.