 |
T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
Esas No : 1997/6766
Karar No : 1997/12055
Tarih : 16.12.1997
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki manevi tazminat davası üzerine yapılan yargılama sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine ilişkin hükmün süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine tetkik hakimi tarafından düzenlenen rapor okunduktan sonra dosya incelendi gereği görüşüldü:
KARAR : Davacı, Susurluktaki kazada ölen Abdullah Çatlı'dan söz eden davalının, "Devlet onu aramıyordu, Devlet için çalışıyordu; O, Ağar'la görüşen ve Çillerlerin masasında yemek yiyen biriydi" deyimleriyle kişilik haklarını zedelediğini bildirerek sorumlu tutulmasını istemiştir.
Davalı, davacının övgüyle söz ettiği birisiyle ilgili olarak kullandığı deyimler dolayısıyla tazminat koşullarının oluşmadığını, o nedenle davanın reddi gerektiğini savunmuş; yerel mahkemece savunma doğrultusunda ve "sorumluluk için aranması gerekli (davalının) ihmalinin gerçekleşmediği" nedenine dayanılarak dava reddedilmiştir.
Medeni Kanun madde 24 ve Borçlar Kanunu madde 49'da belirlenen kişisel çıkarlar, kişilik haklarıdır. Kişilik hakkı ise, kişisel varlıkların korunmasıyla ilgilidir. Kişisel varlıklar, bedensel ve ruhsal tamlık ve yaşam ile soybağı gibi insanın, insan olmasından güç alan varlıklar ya da kişinin adı, onuru ve sır alanı gibi dolaylı varlıklar olarak iki kesimlidir. Her iki kesime de yönelen saldırılar, yaptırımı gerektirir. Bu açıdan mahkemenin gerekçesinde yer alan, sorumluluk koşulunun "ihmalle" gerçekleşmediği biçimindeki deyim, davanın reddine neden olamaz."
Savunmada ileri sürülen olguya gelince; davacı dava dilekçesinde adı geçen kişinin yasadışı bir eylemci olduğunu, Türk Polisi ve İnterpol'ca arandığını, onunla ilişkili gibi gösterilmesinin kişilik haklarına saldırı oluşturduğunu açıklamıştır. Gerçekten, belirtilen kişiden övgüyle söz edilmesi başka onunla ilişkili gibi gösterilmesi olayın bir başka boyutudur. Davacının, ilişkili olduğu yolunda dosyada belge ve bilgi olmadığı gibi davalının anılan doğrultuda savunması da yoktur. Açıklanan yön gözetilmeksizin davanın reddi, söylenen sözlerin en azından belirti yolu ile de olsa ilişkinin varlığı yolunda izlenim bulunduğu sonucunu doğurur. Övgünün, somut sözlerle bağlantısı ve dolayısıyla gerçeğin yansıtılması ile ilgisi yoktur.
Öyleyse davalı sorumlu tutulmalıdır. Sergilenen bu durum karşısında davanın reddine yönelik mahkeme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın gösterilen nedenlerle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 16.12.1997 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre yerinde bulunmayan bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün onanması görüşünde olduğumuzdan sayın çoğunluğun bozma görüşüne katılamıyoruz.