 |
T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
Esas No : 1997/2928
Karar No : 1997/6741
Tarih : 16.06.1997
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki tazminat davası üzerine yapılan yargılama sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı toplam 330.000.000 lira maddi ve manevi tazminatın dava tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalılardan alınarak davacılara ödenmesine, fazlaya dair istemler ile davacılardan N.B.'nin tüm maddi tazminat talebinin reddine ilişkin hüküm süresi içinde davacılar avukatı ile davalılardan M.B. avukatı taraflarından temyiz edilmesi üzerine Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okunduktan sonra dosya incelendi, gereği görüşüldü:
KARAR : 1 - Borçlar Kanunu'nun 47. maddesi hükmüne göre hakimin özel halleri gözönünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktarı mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.6.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı'nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Davaya konu olan işte olayın oluş biçimine göre davacılardan N.İ. ve S. yararına takdir edilen manevi tazminatlar azdır. Daha üst düzeyde tazminat takdiri için kararın bozulması gerekir.
2 - Uyuşmazlık müteselsilen (zincirleme olarak) sorumlulukla ilgilidir. Bu kurum, BK'nın 141-147. maddelerinde düzenlenmiştir. Yasalarda terim olarak teselsül ya da müteselsil sorumluluk biçiminde yer alan sözcükler, "tam teselsül" anlamındadır. Anılan yolla borçlu olanlar, zararın tamamından sorumludur. Zarar gören (alacaklı) dilediği borçluya başvurabilme hakkına sahiptir. Hukukumuzda bu tür sorumluluk BK'nın 50, 51, 179, 302, 534; TTK'nın 178, 256, 336, 485/2; MK'nın 412/2, 582; 506 sayılı Yasa'nın 26; basın Kanunu'nun 17; Kat Mülkiyeti Kanunu'nun 181 ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 88 ve 89. maddelerinde olduğu gibi tek tek belirlenmiştir. Zincirlemenin doğal sonucu olarak sorumlulardan birinden icra ya da dava yoluyla paranın istenmesi; öteki sorumluya karşı zamanaşımını keser (BK. m.134).
Ceza Mahkemesi'nin kesinleşen hükmüne göre davalı M.B., TCK'nın 464. maddesiyle hükümlendirilmiş olmasına rağmen mahkemece onun açısından müteselsil sorumluluğun varlığı kabul edilip bu esasa göre ödetme kararı verilmiştir.
Oysa, yasa hükmü kavgada el uzatılmasını, öldürme ve yaralama eylemine iştirak veya TCK 65. maddesi anlamında müzaharet olarak benimsememiştir. Bu bakımdan kavgaya el uzatanı ölümden veya yaralamadan doğan zarardan teselsül kuralları uyarınca BK'nın 50 ve 51. maddelerindeki esaslara göre müteselsilen sorumlu tutmaya olarak yoktur. Ancak TCK'nın 464/1. maddesi gereğince cezalandırılan, kendi eyleminden dolayı TCK'nın 467. maddesi gereğince sorumlu tutulabilir. Anılan yön gözetilmeksizin, adı geçenin müteselsilen sorumlu tutulmuş olması, bozmayı gerektirir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın (2) sayılı bentte gösterilen nedenle davalılardan M., ilk bentteki nedenlerle davacılardan N., İ. ve S. yararına BOZULMASINA, bozma biçimine göre davalılardan M.B.'nin kapsama yönelik temyiz itirazlarının şimdiden incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan harçların istek halinde geri verilmesine 16.6.1997 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.