 |
T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
Esas No : 1996/4635
Karar No : 1996/6369
Tarih : 8.7.1996
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
743/m.24
818/m.49
Adına Avukat Necip Türegün ile 1- Hürriyet Holding A.Ş. 2- Emin Çölaşan 3- Hasan Kılıç adlarına Avukat Özcan Atalay aralarındaki dava hakkında Ankara Asliye 15. Hukuk Hakimliği'nden verilen 14/11/1995 tarih ve 1995/450 - 995/991 sayılı hükmün dairenin 2/4/1996 gün ve 1996/1220 - 2610 sayılı ilamıyla onanmasına karar verilmişti. Davalılar avukatı tarafından süresinde kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla tetkik hakimi tarafından düzenlenen rapor okunduktan sonra dosya incelendi gereği görüşüldü:
YARGITAY 4. HUKUK DAİRESİ KARARI:
Dava basın yoluyla kişilik haklarına saldırıldığı savına dayalı manevi tazminat istemine ilişkindir. Bir toplumun kişilik haklarına verdiği önem ve onların korunmasında gösterdiği özen elbette o toplumun uygarlık düzeyinin de göstergesidir. Bu nedenle kişilik hakları korunmalı ve ona yönelik saldırılar önlenmelidir.
Öte yandan kuşkusuz, basın özgürlüğü de demokrasi için vazgeçilmez öge ve rejim için değil, toplum yararına kamu yararınadır. O halde, bu özgürlük alanı kamu yararı ile insan haklarının oluşturduğu alanla doğru orantılı artmalı: gereksiz sınırlamalardan ve baskılardan kaçınılmalıdır. Yoksa suskun basın ve bunun korkunç sonuçları ortaya çıkar.
Işte buradaki sorun, basın hak ve özgürlüğüyle kişilik haklarının kaçınılmaz çatışmasında nasıl bir dengenin kurulacağı noktasında toplanmaktadır. Davaya konu yazıda bir çözümün bulunacağı nasıl davacının kişilik haklarına saldırıldığı iddia edilmektedir. Ne var ki kişisel değerleri zedeleyen her haber/yazı, mutlak hukuka aykırı anlamına gelmez. Dairemizin yerleşen ve bilimsel yönden de desteklenen görüşüne göre haber/yazı, gerçeklik, güncellik, kamu yazarı, toplumsal ilgi, ögelerini taşıyor ve anlatımda özle, biçim dengeleri kurulmuşsa, kişilik haklarına saldırı olsa bile hukuka uygundur.
Yerel mahkeme, kararında, davaya konu yazının yukarıda belirtilen gerçeklik, güncellik, ve kamu yararı, toplumsal ilgi nitelik ve kurallarının çizdiği çerçeve içinde kaldığı benimsenmiş adı geçen davalı yazar dava konusu edilen yazılarda değerlendirmeler yaparken davacıya karşı kullandığı ifadeler ve yazıların sunuluş biçimi bakımından uygun araçı kullanmamıştır..." denilerek özle biçim dengesini bozduğunu kabul etmiştir. Mahkeme'nin kısmen tazminata hükmetmesindeki neden budur. Karar, yalnızca davalılarca temyiz edildiğinden üzerinde durulacak, incelenebilecek husus'da bundan ibarettir. Temyiz edenin sıfatına göre diğer yönler inceleme dışıdır.
Hemen belirtmek gerekir ki, davacı vekili ( dava dilekçesinin 10. sayfasında ) "Aynı yazarın henüz dava konusu yapılmamış yazılarından bazı misaller arz ediyoruz" diyerek aynı davalı gazetede aynı davalı yazarın değişik tarihlerde yayınlanmış bir kısım yazılarını yazarın sürekli sataşma içinde olduğunu göstermek bakımından kanıt olarak sunduğu halde, mahkemece hespisinin dava kapsamında olduğu zannedilip yanlışlığa düşülmüştür. Nitekim mahkemenin yukarıda tırnak içinde verdiğimiz karardaki cümlesinde "yazılarda", "yazıların" gibi sözcükler kullanılmış ve nihayet davaya konu yalnızca 5/4/1995 tarihli Hürriyet Gazetesinde Emin Çölaşan imzalı yazı almasına karşın anılan yazıda geçmeyen ama diğer yazılarda sarfedilen bazı sözcükler de hükme gerekçe yapılmıştır. Bu yanlışlık, kararın bozulmasını gerektirir. Çünkü, ileride o yazılar da dava edilirse, hukuken içinden çıkılması zor ve tartışmalı bir durum yaratılmış olur.
Davaya konu yazıdaki uslüba ve kullanılan bazı sözcüklere, ifadelere gelince: Yazı ülkedeki hırsızlıkların, yolsuzlukların üzerine gidilmediğini, ülke ekonomisinin düzlüğe çıkarılmadığını konu edinen bir eleştiri/yorumdur. Önemle vurgulamak gerekir ki; bir yazının türü ve ifade tarzı, sanat alanı, akademik alan, gazetecilik alanı gibi değişik alanların nitelik ve özelliklerini taşır. Örneğin, bir ekonomi profesörü politikaya girmişse, hele ülke yönetimini elinde tutuyorsa, gazeteci için onun akademi kariyeri; o alandaki başarı ve derecesi önemli değildir. Onun için önemli olan işsizliğin, hayat pahalılığının, milli gelir paylaşımında haksızlıkların olup olmadığı, yani sistemin işleyip işlemediği; yöneticinin bu yoldaki başarı ya da başarısızlığıdır. Gazeteci değerlendirmesini buna göre yapar.
Hırsızlıkların, yolsuzlukların biran önce önlenmesi, toplumun çürümüş yanının bir an önce temizlenmesi, artık zaruret noktasına gelmişse; düzeltilmesinde gecikildikçe siyasal iktidara; o iktidarı elinde bulunduranlara karşı eleştirilerin artması, yoğunlaşması ve sertleşmesi de kaçınılmaz bir sonuçtur. Ülkenin ve toplumun içinde bulunduğu koşulların ve yaşanan olayların olumsuzluğu, sistemdeki tıkanma, başta politikacılar olmak üzere herkesin üzerinde birleştiği bir tablonun derin gizgileridir. Bu yüzden, hem kişinin üstlendiği görevin, hem de işin ( konunun ) toplumdaki önem ve mahiyetine göre yapılacak eleştiriler, çoğalacağı gibi sert de olabilir. İşte, davaya konu yazıya açıklanan hususlar açısından bakıldığında özle - biçim dengesinin varlığını kabul etmek gerekir.
Temyiz aşamasında onanan yerel mahkeme kararının, yeniden inceleme sırasında elde edilen yeni bulgu ve tesbitler karşısında bozulması gerektiği anlaşıldığından karar düzeltme isteminin Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 440 - 442. maddeleri uyarınca kabulü zorunlu görülmüştür.
SONUÇ : Davalıların karar düzeltme istemlerinin kabulüyle, dairemizin onama kararının kaldırılmasına, yukarıda açıklanan nedenlerle yerel mahkeme kararının davanın reddedilmek üzere ( BOZULMASINA ), önce alınan onama harcı ile peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Temyiz ilamında bildirilen gerektirici nedenler karşısında Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun değişik 440. maddesi'nde sayılan nedenlerden hiçbirine uygun olmayan karar düzeltme isteğinin reddine karar verilmesi gerektiği düşüncesindeyiz. 8/7/1996
Başkan Cahit Keskin
Üye Erbay Taylan