 |
T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
Esas No : 1996/2177
Karar No : 1996/2705
Tarih : 4.4.1996
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
2004/m.277
818/m.18
Taraflar arasındaki "tapu iptali ve tescil davası" üzerine yapılan yargılama sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine ilişkin hükmün süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine tetkik hakimi tarafından düzenlenen rapor okunduktan sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı, "davalılardan N.A.`dan alacağı nedeniyle takip başlattığını, bu davalının, takibi etkisiz kılmak için sahip olduğu gayrimenkulü önce İ.A.`ya, ondan da oğlu D.A.`ya satış göstermek suretiyle devrettiğini, bu devrin muvazaalı olduğunu" bildirerek iptalini istemiştir.
Mahkemece; davacının elinde İİK.`nun 277 ve müteakip maddeleri gereği aciz vesikası bulunmadığı, borçlunun bir kısım borcunu ödediği, aczin belirlenmemesi halinde bu tür davanın açılmasının mümkün bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Dava, muvazaaya ( BK 18 ) dayalı iptal davasıdır. Kural olarak üçüncü kişiler ( olayımızda davacı ) muvazaa nedeniyle hakları halele uğratıldığı takdirde tek taraflı veya çok taraflı hukuki muamelelerin geçersizliğini ileri sürebilirler. Çünkü, muvazaalı bir hukuki muamele ile üçüncü kişinin ızrar edilmesi ona karşı işlenmiş bir haksız eylem niteliğindedir. Ancak, üçüncü kişilerin muvuzaalı muamele ile hakkının halele uğradığının benimsenebilmesi için onun muvazaalı bulunandan bir alacağının bulunması ve bu alacağının ödenmesini önlemek amacıyla muvazaalı muamelede bulunulması gerekir.
Somut olayda; davacı, davalılardan N.A. ve başka bir kişi hakkında alacağından dolayı Ordu 1. İcra Müdürlüğü`nün 1993/1637 sayılı dosyasında 3.09.1993 günü takip başlatmış, dava konusu ettiği gayrimenkulün, dilekçesinde sözünü ettiği biçimde muvazaalı olarak devredildiği iddiası ile de borçlu N.A. ile gayrimenkulü devralan D.A. aleyhine de bu davayı açmıştır. Davacının davalı aleyhine devam eden icra takibi vardır. Davaya konu edilen satışın muvazaalı yapıldığı kanıtlandığı takdirde, bu satışa konu edilen maldan da alacağın tahsili için yararlanabilecektir. Davacının bu davadaki amacı tahsil edemediği alacağını tahsil edebilmek için hukuki muamelenin kendisi yönünden geçersizliğini sağlamaktır. Davacının bu hakkı ayni değil şahsi sonuç hasıl eder. Davanın, muvazaanın isbatı sonucunu vermesi halinde "tapunun iptaline" değil, ( olayda kıyasen uygulanması gereken İİK.`nun 283/1. maddesi uyarınca ) "iptal ve tescil olmaksızın da taşınmazın haciz ve satışına" karar verilecektir. Bu davanın amacı da budur.
SONUÇ : O halde muvazaanın var olup olmadığı konusunda araştırma yapmaksızın, aciz vesikasının yokluğu nedeniyle davanın reddi doğru bulunmamıştır.
KARŞI OY YAZISI
Davacı "borçlu ve davalı N.A.`nın borcunu ödemekten kaçınması ve alacağını etkisiz kılmak için, kendisine ait bulunan taşınmazı danışıklı olarak bir üçüncü kişiye, o kişinin de davalı N.A. oğlu diğer davalı D.A.`ya yine danışıklı olarak devrettiğini, yapılan bu işlemlerin danışıklı olması nedeniyle hukuki sonuç doğurmayacağını belirterek "tapunun iptalini ve kaydın davalı N.A. adına tescil edilmesini" istemiştir.
Mahkemece, "Davalı N.A. hakkında aciz vesikasının alınmamış olması nedeniyle" red kararı verilmiştir.
Yukarıda aktarılan olaya ve dosyadaki somut olgulara göre, iddianın incelenmesi gerekmektedir. Bozma ilamında da yazıldığı üzere, iddia itibariyle bu olayda aciz vesikasının alınması gerekli ve zorunlu değildir.
Ne var ki, halen kayıt davalı D.A. adınadır. Bozma ilamında da yazılı olduğu üzere, iptal kararı verilmeden haciz ve satışa karar verilerek bu karar gereğince davacı hakkının sağlanması olanağı olmadığı düşüncesindeyim.
Kaldı ki, davacı "iptal ve tescil" talebinde bulunmuştur. Mahkemenin bu talebin dışına çıkarak, "haciz ve satış kararı" vermesi usul hükümleri ile bağdaşmamaktadır. Açıkladığım nedenlerden dolayı bozma ilamında var olan bu gerekçeye katılmamaktayım.
Üye Bilal KARTAL