 |
T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
Esas No : 1996/1971
Karar No : 1996/3073
Tarih : 11.04.1996
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : 3533 sayılı Yasa uyarınca tahkim yolu ile karara bağlanan uyuşmazlığın sonuç bakımından hukuka aykırılığı dolayısıyla Adalet Bakanlığı'nın gereklilik yazısı üzerine Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından kanun yararına bozulması isteğini içeren yazısı karşısında dosya incelenip gereği görüşüldü:
KARAR : Kanun yararına temyizin "anlam ve amacı" taraflar için kesin hüküm durumunun korunması ve fakat Yargıtay incelemesinden geçmemiş olan kararın yanlış olduğunun, yasanın kesin hükümde belirtildiği biçimde uygulanmasının ilerideki uygulamalarda bu yolda yanlışa düşülmesinin önlenip mahkemelerin uyarılmasından ibarettir (HGK 24.11.1972 gün ve 9/1049-340 sayılı kararı). Kanun yararına bozma kararının Resmi Gazete'de yayınlanmasının yasaca (Usul m. 427. f. VIII) öngörülmesinin amacı da bu nedene dayanmaktadır. HUMK'nun 427. maddesinin VI. fıkrasında (hükümlerden) söz edilmiş bulunması sebebiyle ve bu hukuksal müessesenin yukarıda açıklanan amacı da gözönünde tutulduğunda 3533 sayılı Kanun'a göre (Hakimler tarafından mecburi hakem sıfatıyla) verilen hükümlere karşı da kanun yararına temyiz mümkündür. (4.H.D.11.3.1982 gün ve 746/2554 sayılı; 22.2.1988 gün 8059/1614 sayılı; 7.2.1994 gün 11368/760 sayılı; 13.11.1995 gün 8550/8603 sayılı kararları ve 1. H.D. 23.12.1982 gün 11435/10543 sayılı kararı).
Olay, davalı Bağcılar Belediye Başkanlığı'nın yol genişletme çalışmaları sırasında davacı PTT'ye ait kablo ve künklere zarar verilmesi şeklinde gerçekleşmiştir. PTT Genel Müdürlüğü bu eylem nedeniyle uğradığı zararın reeskont faizi ile ödetilmesi istemi ile hakemde dava açmış, Bağcılar Belediye Başkanlığı zararın meydana gelmesinde kusurları olmadığını ve hükmedilecek miktara reeskont faizi yürütülemeyeceğini savunmuştur.
Hakem, 14.4.1995 tarihli kararı ile PTT yararına 8.711.831 TL'nin olay tarihinden itibaren % 30 yasal faizi ile Bağcılar Belediye Başkanlığı'ndan tahsiline karar vermiş, ancak PTT Genel Müdürlüğü'nün reeskont faizi yerine
% 30 oranında faize hükmedilmesinin PTT'nin tacir olması nedeniyle yanlış olduğu, reeskont faizine hükmedilmesi gerektiği yolundaki itirazı üzerine 23.5.1995 tarihli karar ile hükmedilen tazminat miktarı üzerinden % 54 oranında faiz yürütülmesine karar verilmiştir.
Sorun, hükmedilen tazminat miktarının reeskont faizi ile birlikte ödetilmesine karar verilip verilemeyeceği ile ilgilidir. Merkez Bankası'nınkısa vadeli krediler için öngördüğü reeskont faizine hükmedilebilmesi için ya tarafların tacir olması ya da TTK'nun 21. maddesi uyarınca bir taraf tacir olmasa bile tacirle olan sözleşme ilişkisinden de sözedilemiyeceğine göre tazminata yürütülecek faiz % 30 olmalıdır.
SONUÇ : Açıklanan nedenlere dayanılarak hukuksal sonuçlarını etkilememek üzere HUMK'un 427/VII. maddesi uyarınca hakem kararının BOZULMASINA, (11.04.1996).
KARŞI OY YAZISI
3533 sayılı Kanun'un f. maddesi ile adliye mahkemelerinin görev alanına giren bazı davaları mahkemelerin görev alanından çıkarıp hakemlere vermiş ve 6. maddesi ile de hakemlerce verilen kararların kati olduğu, aleyhine hiçbir makam ve mahkemeye müracaat edilemeyeceği vurgulanmıştır. HUMK'nun 427/6. maddesinde ise kesin olarak verilen hükümler ile Yargıtay'ca incelenmeksizin kesinleşen hükümlerden söz edilmektedir. HUMK'nun yürürlüğünden 10 yıl sonra çıkarılmış bulunan 3533 sayılı Kanun'la kamu kurum ve kuruluşları arasındaki ihtilafların halli için yeni bir usul getirilmiş, bu ihtilaflar tümü ile adliye mahkemelerinin (ilk derece ve üst mahkemeler) görev alanından çıkarılmıştır. Hakemin hakim olması bu bakımdan önemli olmayıp, bir düzenleme tercihidir. Nitekim 2. maddede yapılan düzenleme ile umumi bütçeye dahil daireler arasındaki hakemlik görevi bir bakana verilmiştir. Aleyhine yazılı emir yoluna başvurulacak kararlar ise adliye mahkemelerince verilen, cins ve miktar itibarıyla kesin olarak verilen veya temyizi kabil iken temyiz edilmeksizin kesinleşen kararlardır. 427. maddenin kapsamındaki kararlar yargılaması adliye mahkemelerince yapılan, yasa ile temyiz edilebilirliğine sınır getirilen veya taraflarca temyiz edilmeksizin kesinleşen kararlardır. Halbuki hakemce verilen kararlar aleyhine hiçbir yere başvurulamayacağı özel yasada bellidir. 427. maddede bu kararların da yazılı emir kapsamında olduğuna dair bir işaret yoktur. Bu tür hakem kararlarının yazılı emir kapsamında olduğuna dair bir işaret yoktur. Bu tür hakem kararlarının yazılı emir yolu bakımından adli yargının görevinde olduğunu kabul etmek mahkemelerce verilmeyen kararlar için bir üst derece inceleme yerinin varlığını kabul etmek olur. Kanun koyucunun amacı uyuşmazlığı belli bir kademede bitirmek olmasaydı, amacını açıkça ifade ederdi. Bu nedenlerle yazılı emir yolu ile de olsa Yargıtay'ın inceleme yetkisi bulunmadığından karara katılamıyorum.
Üye
Salim ÖZTUNA