Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
Esas No : 1996/13433
Karar No : 1997/4798
Tarih : 5.5.1997

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
Taraflar arasındaki manevi tazminat davası üzerine yapılan yargılama sonunda,ilamda yazılı nedenlerden dolayı 2.500.000.000 lira manevi tazminatın 2/4/1996 haksız fiil tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacı şirkete ödenmesine fazla istemin reddine, hüküm kesinleştiğinde karar özetinin bir örneğinin masrafı davalıdan alınarak Türkiye'de yayınlanan bir gazetede yayınlanmasına ilişkin hükmün davalı avukatı tarafından duruşma istekli olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde temyiz eden davalı adına avukat R.Erden A... ile diğer taraftan davacı şirket adına Avukat Hasan İ...'ın gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan,nazı r bulunanların sözlü açıklamaları dinlenildikten ve tetkik hakimi tarafından düzenlenen rapor okunduktan sonra dosya incelendi gereği görüşüldü:
Davacı, özel idarenin Aksaray'da özürlü çocuklar için yaptırdığı eğitim sitesinin yüklenicisi olduğunu,inşaatta herhangi bir yolsuzluk olmadığı halde davalı Bakan'ın önce Sabah ve daha sonra Hürriyet Gazetesinde kendilerini suçlayan biçimde bildirimlerinin yayınlanmış olduğunu, özellikle Hürriyet Gazetesindeki bildirinin çok daha ağır nitelik taşıdığını bildirerek yaptırımla karşılaştırılmasını istemiştir.
Davalı, basının yorum yaptığını, kendisinin yalnızca "usulsüz ve haksız ödeme" yapıldığını söylediğini savunmuş; davacı,bu cevabın isnat ve ithamın sürdürülmesi niteliğinde olduğunu ileri sürmüştür.
Dosyadaki belge ve bilgilere göre olay şöyle gelişmiştir: 6/3/1996 gününde Ramazan Ö... adlı bir kişinin inşaatta yolsuzluk yapıldığını Vali Yardımcısına sözlü olarak bildirmesi üzerine bu konuda tutanak düzenlenmiştir. Ertesi gün Vali, Bakanlıktan müfettiş istemiştir. Davalı Bakan'a 12/3/1996 gününde yazı ulaşır ulaşmaz Bakan, acil tahkik istemiştir. 20/3/1996 gününde bir mimarla bir mühendis, durum tespiti yapmıştı r.Bundan sonra tarihsiz bir tutanak daha düzenlenmiştir. Bu tutanakta 20/3/1996 ve 21/3/1996 günlerinde heyet olarak gidildiği yazılmış ve ilk tutanaktaki kişilerle bir mühendisçe imzalanmıştır. Üç müfettişin isimleri açılmış olmasına rağmen onların ve şantiye şefinin imzaları alınmamıştır. İşte bu arada 2/4/1996 günlü Sabah Gazetesinde bir yayın yer almıştır. Yayında başka olaylardan söz edildikten sonra davalının, davaya konu inşaat işinde görevleri amaçlayarak "olacak şey değil,iki bina bitmiş; ama ondört bina için bitmiş gibi işlem, ödeme yapmışlar. On kişi hakkında tahkikat açılmış durumda,işlemler devam ediyor" dediği yazılmıştır,Bundan on gün sonra 12/4/1996 gününde bir tutanak daha düzenlenmiştir. Bunda şantiye şefinin tesbitlerde bulunduğu, imhadan imtina ettiği yazılmış; mühendisler tutanağı imzalamışlar ve gene müfettişlerin imzaları alınmamıştır. 3/5/1996 gününde Teftiş Kurulu Başkanı,Bakanlığa bir yazı yazmıştır. Bu yazıda müfettişlerin 15/4/1996 günlü raporunda, fazla Ödemenin 70.132.074.411 lira olduğunun belirlendiği yazılarak işlem istenmiş; Bakan,aynı gün,olur vermiştir. Bundan sonra 9/5/1996 günlü Hürriyet Gazetesinde bir yayın yer almıştır. Yayında davalının "eskiden kum çakıl çalarlardı ,şimdi binayı toptan götürmüşler" dediği ve yetmişikimilyar fazla ödendiğini söylediği yazılmıştır. 17/5/1996 gününde yapılan mahkeme keşfi sonucu alınan raporda ise ödeme hatası olmadığı, üstelik alacağın kaldığı belirlenmiştir.
Şu durum karşısında davalı, davacıyı yersiz ve gereksiz olarak suçlamıştır. Anayasanın 38.maddesi uyarınca "suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar,kimse suçlu sayılamaz." 138.maddesi uyarınca ise "hiçbir organ,makam,merci veya kişi,yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz. Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz". Öte yandan, 5680 sayılı Basın Kanununun 30.maddesi gereğince , " ceza kovuşturmalarına ait talep ve iddianamelerle kararların ve diğer her türlü vesika ve evrakın aleni duruşmada okunmasından, hazırlık ve ilk soruşturmalarda takipsizlik veya yargılamanın meni , tatili veya düşmesi kararı verilmesinden önce yayınlanması yasaktır. Ceza kovuşturmasının başlamasıyla hüküm kesinleşinceye kadar hakim ve mahkemenin hüküm, karar ve işlemleri hakkında müteala yayınlamak yasaktır".Aynı Yasanın ilk maddesiyle "serbest" olduğu belirlenen basın hakkında bile böyle bir kısıtlama varken yargılanması öngörülen ve suçlulukları hükmen sabit oluncaya kadar suçlu sayılamayacak kişiler haklarında toplumca, tüm belgeleri elinde bulundurduğu bilinen bakanlar in,kesin yargı kararı alınmadan suçlayıcı biçimde basına açıklama yapması, kusurdur.
Kişilik haklarına saldırı olaylarında kusurla zarar arasında nedensellik (uygun illiyet) bağı bulunduğunda zararın düzeyi kusurun derecesiyle denk düşer. Zararın ağır oluşu kusurunda ağırlığıyla dengeli nitelik taşır. Kademeli olan karşı görüşün bir değerlendirmesi de bu konuyla ilgilidir. Resmi belgelere dayalı bilgiden hareketle davalının "kişilik haklarına saldırı amacı taşımadığı" ileri sürülmüştür. Oysa amaç, hukuksal değerlendirmede "kasıttır". Kasıt ise ağır kusurdur. Amaç (yani kasıt) olmayan durumlarda da ağır zararın oluşması, kural olarak ağır kusurun varlığının göstergesidir. Zaten karşı oy açıklamasının bir başka bölümünde Hürriyet Gazetesindeki yayın dolayısıyla kişilik değerlerine saldırı olduğu benimsenmiştir.
Öte yanda n,fazla ödeme olup olmadığı yolunda araştırma yapılmak üzere kararın bozulması istenilmektedir. İnşaatın zaten değeri ,(tüm olarak) fazla ödendiği iddia edilen tutarın yaklaşık
yarısı kadardır. Su durumda araştırılacak bir konu kalmamaktadır. (Olay,mahkeme incelemesiyle netlik kazanmıştır).
Deliller kural olarak taraflarca gösterilir; fakat (Medeni Kanunun 113,149,251,272,274, 275, 310 vb. hükümleriyle çözümlenmesi gereken olaylarda olduğu gibi) "kendiliğinden araştırma ilkesinin" uygulandığı davalarda hakim .davanın ispatı için gereken bütün delillere kendiliğinden başvurur; taraflar da duruşma bitinceye kadar delil gösterebilirler."Taraflarca hazırlama ilkesinin" uygulandığı davalarda deliller kural olarak taraflarca gösterilir; hakim delillere kendiliğinden başvuramaz;faka t hakim, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 75/3.maddesi uyarınca davanın her safhasında, iki tarafın iddiaları sınırı içinde olmak üzere tarafları dinleyebilir ve gerekli olan delillerin gösterilmesini ve verilmesini emredebilir. Anıl an hükmün, hakimin her türlü delile kendiliğinden başvurabileceği şeklinde anlaşılmaması gerekir. Bu hükme göre hakim, ancak iki tarafın iddiaları sınırları içinde gerekli olan delillerin gösterilmesini ve verilmesini emredebilir. Buna göre hakim bir vakıanın ispat edilmemiş olması halinde ispat yükü kendine düşen tarafa başka delili olup olmadığını sorabilir; dava dosyasına usulüne uygun biçimde bildirilmiş olan delilin gösterilmesini ve verilmesini isteyebilir. Bu istisnalar dışında hakim,bir delile kendiliğinden başvuramaz.(Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, C.II,1993,sh:1324, 1390,1391). Delillerin de tümü sunularak dosya oluşturulduğuna göre artık başka bir delil istenemez.
Bir başka yön, tazminatın "fahiş" olduğu hakkındaki görüştür. Kişilik hakları hukuka aykırı olarak saldırıya uğrayan kimse manevi tazminata hükmedilmesini istiyebilir. Hakim manevi tazminatın miktarını tayin ederken saldırı teşkil eden eylem ve olayın özelliği yanında tarafların kusur oranını, sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumlarını da dikkate almalıdır. Miktarın belirlenmesinde her olaya göre değişebilecek özel hal ve şartların bulunacağı da gözetilerek takdir hakkını etkileyecek nedenleri karar yerinde objektif olarak göstermelidir. Çünkü kanunun takdir hakkı verdiği hususlarda hakimin hak ve nisbetle hüküm vereceği Medeni Kanunun 4.maddesinde belirtilmiştir. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar,mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır.
Davaya konu olan bu işte tüm nedenler gözetildiğine göre takdir edilen yaptırım uygun bulunmuştur.
Bir kararın bozulabilmesi (Hukuk Usulü Muhakemeleri. Kanununun 428.maddesi uyarınca) "kanunun ve iki taraf beynindaki mukavelelerin yanlış tatbik edilmiş olması, mahkemenin davayı rüyete vazifedar bulunmaması , iki tarafı ve sebebi müttehit bir dava hakkında yekdiğerine mütenakız kararlar verilmesi, usulü muhakemeye muhalefet edilmesi, meselei maddiyenin takdirinde hata edilmesi, iki taraftan birinin davasını ispat için serdettiği delillerin sebebi kanuniye müstenit olmayarak kabul edilmesi" ile sınırlandırılmıştır. Olayın haksız eyleme ilişkin bulunması, davanın görevli mahkemede görülmesi,önceki bir dava hakkında karar bulunmaması,tarafların delillerinin tamamen dosyada bulunması karşısında bu davada ancak temyiz,kanunun yanlış uygulanmış olmasına,yargılama usulüne uyulmamış bulunmasına ve olgunun değerlendirilmesinde yanlışa düşülmüş olmasına özgülenebilir.
Temyiz ,dokuz başlık halinde toplanmıştır. Bunlardan ilki, delillerin toplanmadığına ilişkindir. Gazete asıllarının dosyada olmadığı temyiz nedeni sayılmıştır. Oysa, örneklere karşı çıkılmamıştır. Bilirkişi incelemesi istenilmiş ve fakat olay hukuksal olduğundan isteğe Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 275.maddesi engeldir. 30/10/1996 günlü dilekçenin tebliğ edilmemesi Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 438/ son maddesi uyarınca sonucu değiştirici nitelik taşımaz ve dolayısıyla bozma nedeni sayılamaz. Tarafların mal varlıkları dosya içeriğiyle belirginliğe kavuşmuştur. 2. bölümde olmayan delillerin ve bilgi dışında dosyaya katılmış bilgilerin gerekçeye alındığı ileri sürülmüştür ki, deliller ve bilgiler, yeniden yapılan sıralamayla gerek karşı oy açıklamasında ve gerek yeniden yazılan gerekçede (yukarıda) özetlenmiştir. 3. bölüm, çok önemlidir ve mahkeme yoluyla yapılan tesbite rağmen hal en"habere ilişkin olaylar gerçektir" denilmekle iddia sürdürülmüştür. Dört ve 5. bölümler, Gazetede yazıların tümünün davalı tarafından söylenmediğine özgülenmiştir. Oysa en azından davacının, görevlilerle işbirliği yaparak haksız kazanç sağlandığının benimsendiği  bir gerçek olarak ortaya çıkmıştır. 6. bölüm , kusurla ilgilidir ve özellikle olayda ağır kusur olmadığı yönündedir. İlkin, sorumluluk için kusurun ağır olması koşulu,yasadan çıkartılmıştır. Öteki yönler ise yukarıda "açıklanmıştır. 7. bölüm, olayın görevle ilgili olduğu savıdır ki,bu konuya da gerekçede yer verilmiştir. 8. bölüm, kararnamenin değerlendirilmediği yolundadır ve fakat kararnameye rağmen alacak,fazla alındığı iddia edilen tutarın çok daha altındadır. Son bölüm, tazminatın "fahiş" olmasına yöneliktir ki "fahiş" olmadığı irdelenmiş ve gerekçeye geçirilmiştir. Bir de "sair nedenler"den söz edilmiştir ki istekten fazlaya hüküm verme gibi herhangi bir sair nedene rastlanmamıştır.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle tüm temyiz itirazlarının reddi ile yerel mahkeme kararının oyçokluğuyla ONANMASINA ve davacı şirket yararına takdir edilen 6.000.000 lira duruşma avukatlık parası ile aşağıda yazılı onama harcının temyiz eden davalıya yükletilmesine 5/5/1997 gününde karar verildi.
KARŞI OY AÇIKLAMASI
Dosyadaki  bilgi ve belgelere göre:
Davacı inşaat şirketi, Aksaray ilinde yapılmakta olan "Ortopedik özürlü çocuklar Okulu" inşaatının yüklenicisidir.
6/3/1996 günlü tutanakla tespit edilen ihbar üzerine Aksaray Valiliğince Bayındırlık ve Iskan Bakanlığına yazılan 7/3/1996 günlü yazıda (.... İleri Bayındırlık ve İskan Müdürlüğü görevlilerinin hakedişleri gerçeğe aykırı düzenleyerek müteahhitlere haksız kazanç sağladıkları ve böylece görevlerini kötüye kullandıkları, müdür vekilinin bu yolla edindiği büyük çapta malvarlığının olduğu şeklinde ihbarda bulunulduğu, Valiliklerince iddiaların ciddi olduğu görüldüğünden görevliler hakkında kanuni gereği yapılmak üzere müfettiş görevlendirilmesinin istenildiği, çökme tehlikesi bulunduğu iddia edilen söz konusu inşaatların durumlarının açıklığa kavuşturulması gereğine işaret edildiği), Valilik yazısının o tarihte bakan olduğu anlaşılan davalıya sunulduğu ve davalının da (Acilen tahkik edilsin. Kanuni gereği yapılsın) şeklindeki talimatıyla 12/3/1996 tarihinde keyfiyeti bakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığına havale ettiği,inşaat mahallinde görevlendirilen mühendisler tarafından 20/3/1996 ile 25/3/1996 tarihleri arasındaki tutanaklarla gerekli tesbitlerin yapıldığı, görevlendirilen müfettişlerin 15/4/1996 günlü raporlarını Bakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığına sundukları ve Teftiş Kurulu Başkanlığının Bakanlık Makamına başlıklı 3 Mayıs 1996 günlü yazılarında, nedenleride açıklanmak suretiyle ," Bazı imalatların hiç yapılmadığı halde bedelinin ödendiği,bazı imalatlar için de yapıldığından daha fazla ödemede bulunulduğu anlaşıldığından "Fiyat Farkı Kararnamesi gereği 1966 yılı birim fiyatlarıyla toplam fazla ödeme tutarı olan 70.132.074.411 liranın ihale tenzilatı ve diğer kesintiler dikkate alınarak müteahhitten tahsil edilmesi gerektiğinin, ayrıca ilgililer hakkında inzibaati ve cezai kovuşturma yapılması gereğinin bakanlık oluruna sunulduğu,davalı bakanın da bu yazıya aynı tarihte olur verdiği, Teftiş Kurulu Başkanlığının yazısına inşaatın o tarihteki durumuna ait fotoğrafların da eklendiği anlaşılmaktadır. Yukarıda özetlenen belgeler davalı vekilinin 16/10/1996 günü mahkemeye sunduğu dilekçeye eklidir.
Davalı Bakanın olayla ilgili ilk açıklaması 2 Nisan 1996 günlü Sabah Gazetesinin 16 . sayfasındadır. Yazı başlığı (Mahkemelik Bakanlık) şeklindedir. Gazete tarafından (Son Skandal) şeklinde nitelendirilen başlık altında davalının şu açıklamasına yer verilmiştir; Mehmet K..., kendisine en son ulaşan yolsuzluğun Aksaray'da ortaya çıktığını belirterek, Aksaray Valisi Mustafa Cahit K...'ın ihbarı üzerine iki kontrol mühendisinin görevden el çektirildiğini açıkladı. K... konunun henüz çok yeni olduğunu,müfettişlerin olay yerinde incelemelerini sürdürdüğünü kaydederek Müfettişler telgrafla bu iki mühendisin görevden alınması yönünde talepte bulundular, Bende hemen gereğini yaptım dedi. K..., iki kontrol mühendisinin görevden el çektirilmesi nedenini ise olacak şey değil, iki bina bitmiş, ama 14 bina bitmiş gibi ödeme yapmışlar. 10 kişi hakkında tahkikat açılmış durumda, işlemler devam ediyor diye açıkladı.
Davalının olaya ilişkin diğer açıklamasına 9 Mayıs 1996 günlü H... Gazetesinin 7'inci sayfasında yer verilmiştir. Yazı tümüyle incelendiğinde görülmektedir ki,ihale vurgununun böylesi görülmedi şeklindeki başlık, özürlü çocukların sırtından 72 milyar liralık vurgun vurarak devleti dolandıran iki müteahhit firmanın yolsuzluğu, Bayındırlık ve iskan Bakanı Mehmet K... bile isyan ettirdi, ve buna benzer açıklamalar (savunulduğu gibi) gazetenin yorumudur. Davalının, olayın Bakanlığa nasıl intikal ettiğini, Bugünün rakamlarıyla 72 milyar liraya ulaşan fazla ödemeye ilişkin Teftiş Kurulu raporuna 3 Mayıs 1996 ' da "olur" verdiğini, olayla ilgili olarak 7 kamu görevlisinin görevden alınıp haklarında soruşturma açıldığını müteahhitler hakkında da Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunulduğunu basına açıkladığı ve ayrıca "Eskiden kumdan çakıldan çalarlardı. Şimdi binayı toptan götürmüşler. İki blok yerine 14 blok parası almışlar" şeklinde davalıya atfen açıklamaya da yazıda yer verildiği görülmektedir. Davacı Şirket yetkilisinin açıklamaları da aynı yazıda yer almaktadır ve "K... ile çok eskiye dayanan bir düşmanlıkları olduğunu, Bakanlık müfettişlerinin kasıtlı davrandıklarını,...Bakan'ın sayı saymasını bilmediğini, sekiz bloku tamamladıklarını , hakedişlerden fazla iş yaptıklarını..." ifade etmektedir.
Davacı,şirket gazete yayınlarından sonra ve 16/5/1996 tarihinde Aksaray 1. Asliye Hukuk Mahkemesine başvurarak inşaatın durumu ve yapılan imalat ve ihzaratları ile sözleşmeye göre ödenen hakedişler arasında uygunluk bulunup bulunmadığının tesbitini istemiş, mahallinde 17/5/1996 gününde inceleme yapan bilirkişi kurulunun 24/6/1996 günlü raporlarında"-26/2/1996 tarihine kadar idare tarafından ödenen hakedişlerin 46.843.850.080 lira o l düğü,ima la t ve ihrazatları tutarının ise 49.621.229.029 lira olduğundan müteahhidi, n 3.193.985.791 lira alacaklı bulunduğu..." açıklanmıştır. Ancak,davalı vekilinin 16/10/1996 günlü dilekçesine ekli (EK .12) ve delil olarak sunduğu Aksaray İli Bayındırlık ve İskan Müdürlüğünün Bakanlığa hitaben yazdığı 20 Mayıs 1996 günlü yazıda"-Müteahhit firmanın delil tesbiti isteği üzerine ... 17/5/1996 tarihinde inşaat mahalinde inceleme yapıldığı, müdürlükleri elamanlarının da tespit sırasında bulunduğu .Bakanlık müfettişlerinin inşaattaki tesbitlerinin 25/3/1995 tarihinde yapıldığı,mahkeme tesbitinin ise yaklaşık iki ay sonraya rastladığı... inşaatın durdurulması yolunda bir karar alınmadığından inşaatın davam ettiği ve iki aylık süre içinde inşaatta bir kısım İmalatların gerçekleştiği, halen inşaatın devam ettiği..." bildirilmiştir.
Dava, S... ve H.... Gazetelerinde yer alan yukarıda özetlenen davalı bakanın basın açıklamalarına dayanan manevi tazminat istemidir. Davalının S... gazetesinde yayınlanan açıklamasında davacı şirketin adı verilmiş değildir. Ancak yer olarak Aksaray'dan bahsedilmekte ve müfettişlerin telle talepleri üzerine iki kontrol mühendisinin işten elçektirildiğini bildirmekte ve sebebi sorulduğunda da " olacak şey değil,iki bina bitmiş,ama 14 bina bitmiş gibi ödeme yapmışlar"demiştir. Müfettişlerin tel bilgilerine dayanan bu açıklama ile davalı bakanın davacı şirketin kişilik hakkına saldırı amacı ile hareket ettiğini kabule imkan vermez. Davalının Hürriyet gazetesinde yer alan açıklaması ise 3/5/1996 tarihinde kendisine ulaşan Teftiş Kurulu Raporundaki bilgilere dayanmaktadır. Orada davalı, olayın Bakanlığa intikal şeklini ve müfettiş tahkikatının sonuçlandığını belirtmiş, suç duyumlarını ve görevden alınmaları açıklamış ve bugünün rakamlarıyla 72 milyar liraya ulaşan fazla ödemeye ilişkin Teftiş Kurulu Raporuna 3 Mayıs 1996 da "olur" verdiğini bildirmiştir. Gerçekten Teftiş Kurulu Raporunda da Fiat Farkı Kararnamesi gereği 1966 yılı birim fiyatlarıyla toplam fazla ödemenin 70.1-32.074.411 liranın ihale tenzilatı ve diğer kesintiler dikkate alınarak müteahhitten geri alınması gereğine işaret edilmektedir. Bakanın bu beyanı da resmi belgedeki açıklamalara dayanmakta ve fakat yuvarlak rakam olarak 72 milyar civarında denildiği anlaşılmaktadır. Bu nedenlerle davalı Bakanın bununla ilgili açıklaması da davacı şirketin kişilik hakkına saldırı amacı taşımamaktadır.
Ancak davalı, H... Gazetesine ve davacı şirketi de amaçlayarak "Eskiden kumdan çakıldan çalarlardı şimdi binayı toptan götürmüşler..." yolundaki beyanı ile davacı şirketin kişilik değerlerine (ticari itibarına) saldırı da bulunmuştur. Olayda manevi tazminat takdiri ancak bu açıklama nedeniyle mümkündür.
Mahkemenin yukarıda açıklanan maddi ve hukuki esasları göz etmeden,davada fazla ödeme olup olmadığı yolunda bir araştırma yoluna gidilmeksizin tarafların delillerinin birlikte değerlendirilmesi gerekirken, davalı delilleri üzerinde hiç durulmaksızın yayınların içerikleri de yanlış yorumlanmak suretiyle ve davanın konusunu da aşarak fahiş bir miktara ulaşan manevi tazminata hükmetmiş olması usul ve yasaya aykırı olup kararın açıklanan nedenle bozulması gerektiği görüşünde olduğumuzdan onama kararına katılamıyoruz. 5/5/1997
 
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini