 |
T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
E:1996/10351
K:1996/8797
T:03.10.1996
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
KARAR
Faruk Çam adına Avukat Selim D...ile 1-Mehmet Ali Y... 2-Hasan Ç... adlarına avukat Şehnaz Y... aralarındaki dava hakkında Ankara Asliye 4.Hukuk Hakimliğinden verilen 07.02.1996 tarih ve 1995/333-1996/24 Sayılı hükmün dairenin 06.06.1996 gün ve 1996/4963-1996/5165 sayılı ilamıyla onanmasına karar verilmişti. Davacı avukatı tarafından süresinde kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla 2797 Sayılı Yargıtay Kanununun 40, Yargıtay İç Yönetmeliğinin 18 ve dairenin 10.01.1996 günlü ilke kararının 7. maddesi gereğince öncelikle yapılan inceleme sonunda dosya incelendi gereği görüşüldü.
Dava basın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Davacı P... Gazetesinin 10.03.1995 tarihli sayısında "M.E... Bakanlığında Skandal" başlığıyla yayınlanan gerçek dışı haber nedeniyle onur ve saygınlığının zedelendiğinden bahisle 100.000.000 TL manevi tazminatın davalılardan tahsilini istemiş, davalılar olayın gerçek olduğunu, davacı hakkında, açılan soruşturma nedeniyle edinilen bilgilerin yorumsuz aktarıldığını yayında hukuka aykırılık bulunmadığından davanın reddini savunmuşlar, mahkemece haberin gerçek olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Yayınlanmasında kamu yararı bulunan gerçek ve güncel haberin özle biçim arasında denge kurularak verilmesi durumunda hukuka aykırılık ortadan kalkar. Dava konusu yayında davacının emlinde çalışan Hatice C... ile ilişkisi olduğu saptanarak soruşturma başlatıldığı, sevgililerin görev sırasında eğlence yerlerinde bulundukları ve parasını okul müdürlerine ödettiği belirtilmiştir.Yazının başlığı tamamen gerçekten uzak olduğu gibi içeriğinin gerçeğe uygunluğu da ispatlanmış değildir.
Davacının Hatice C... ile dost hayatı yaşadığı, akraba ve arkadaşlarını kendisine bağlı kurumlarda parasız ağırlayarak kurum zararına neden olduğu, Hatice'yi başmüfettiş olarak tanıtıp uygulama otellerinde bakana tahsisli odalarda kalmasını sağladığı iddialarını içeren isimsiz bir ihbar mektubu üzerine M.E... Bakanlığı Müfettişlerince 07.02.1995 tarihinde incelemeye başlanmış, soruşturma süresince seminer ve kurs düzenlenen uygulama otellerinin müdür ve personeli ile davacının işyerinde çalışan birçok kişi tanık olarak dinlenmiştir. Bu beyanlar davacının emrinde çalışan Hatice C... ile ilişkiyi ve diğer iddiaları doğrular nitelikte değildir. Hatice C...'nin görevli olarak çeşitli zamanlarda seminerlere gittiği, davacının ise kurs nitelikli olanların açılış veya kapanışına katılmak üzere ve kısa süreli gidip döndüğü sabit olmuş ve iddialar subuta ermediğinden davacı ve Hatice C... hakkında yapılacak işlem bulunmadığı doğrultusunda görüş bildirilmiş ve düzenlenen 27.02.1995 günlü rapor ilgili birimlere aynı tarihte ulaşmıştır. Olayın gelişimi bu şekilde olmasına ve soruşturma anılan şekilde sonuçlanmış bulunmasına rağmen gazete dava konusu haberi yayınlamıştır.
Haber , gerçek olmadığına ve böylece BK ' nün 49. maddesinin koşulları gerçekleştiğine göre istek doğrultusunda takdir edilecek uygun bir miktar tazminat ile gazete sahibi ve sorumlu yazı işleri müdürü olan davalıların sorumlu tutulması gerekirken, davanın açıklanan gerekçelerle reddedilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
Ne var ki, yerel mahkemenin kararı Dairemiz Kurulunun 06.06.1996 tarihli kararı ile onanmış olduğundan davacı vekilinin karar düzeltme istemi kabul edilerek kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ:HUMK'nun 440-442 maddeleri gereğince davacının karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemiz Kurulunun 06.06.1996 gün E.1996/4963 - K.1996/5163 sayılı onama kararının kaldırılarak yerel mahkeme kararının gösterilen nedenlerle BOZULMASINA önce alınan onama harcı ile peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 03.10.1996 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY AÇIKLAMASI
Davacı, davalı gazetede yapılan yayın nedeniyle kişilik haklarının saldırıya uğradığını belirterek tazminat isteminde bulunmuştur.
Davaya konu olan yazı gazetenin birinci sayfasında tek sütun üzerinde orta puntolarla yazılmış olan "Bakanlıkta aşk skandalı" başlığını taşımakta olup içeriğinde ise, davacı ile aynı yere görevli şube müdiresi...nin yaşadıkları aşk yüzünden müfettişlerce soruşturma açıldığı" belirtilmiştir.
Olay M.E... Bakanlığına hitaben yazılan tarihsiz veimzasız bir mektupta, davacının ilişkisi olduğu kadına sık sık dış görevler çıkardığı kendisinin de peşinden gittiği ve onu bakanlık müfettişi olarak tanıttığı açıklanmış ve anılan kadınla dost hayatı yaşadığı bildirilmiştir., :
Bunun üzerine Şubat 1995 te soruşturma yapılmış ve 27 Şubat 1998 de Teftiş kurulunca rapor düzenlenmiştir. Gazetedeki haber ise 20 Mart 1995 te yayınlanmıştır.
Basının özgür olduğu, kamuyu ilgilendiren konularda kan yararı da gözetilerek haber ve yayın yapma hakkına sahip bulunduğu tartışmasızdır. Bu bağlamda davacı ile ilişkisi olduğu iddia edile kadının birer kamu görevlisi olup, aralarında astlık-üstlük ilişkisi bulunduğu, böyle bir ilişkinin varlığının, kamu hizmetini olumsuz yöne etkileyeceği, diğer çalışanlara karşı olumsuz sonuçlar doğuracağı iş ve işyeri disiplinini bozacağı doğaldır. Bundan dolayı haberin verilmesinde kamu yararının bulunduğu hatta görevli olduğu kabul edilmelidir. Haberin güncel olduğu da açıktır.
Gerçeklik durumuna gelince, toplum bu tür olaylara son derece duyarlıdır. Bundan dolayıdır ki, böyle bir yakıştırmada, daha özenli davranılacağı tartışmasızdır. Uzun zaman dilimi içindeki pek çok olayların tekrarı sonunda bu tür haberler duyulur. Nitekim dinlenen tanıklardan özellikle Güven Ö..., Turhan E... ve Mehmet A... davacı ile adı geçen kadının dost hayatı yaşadıklarının yerleşmiş bir söylenti halinde olduğunu yeminli ifadelerinde belirtmişlerdir.
Bu tür bir açıklama ve söylenti üzerine bakanlıkça, soruşturma açıldığı, böylece ortada ciddi emareler olduğu açıktır. Gazete haberinde de "olay sabittir ve olmuştur" biçiminde yazmamıştır. Soruşturma açıldığını açıklamıştır.
Basından, böyle bir konuda haberin gerçek olduğunun araştırılmasını beklemek gerekmez. Çünkü bu tür bir haberin her an kesin bir kanıtı olamaz. Basının kısmi bir soruşturmanın başladığını yazmasında, gerçeklikten uzaklaştığı sonucu çıkarılamaz. Kaldı ki haber verilirken özenli davranılmış ve özle biçim arasında da bir aşma olmamıştır.
Somut olay itibariyle davalı basın organının tazminatla hükümlü tutulması, basının haber vermede, son derece çekingen davranması ve olayları vermede geç kalması sonucunu doğurabilir. Bunun sonucunda da basın görevini yapamamış sayılabilir. Halbuki kamuyu ilgilendiren konularda, sınır aşılmadan yayın yapılması basının görevlerindendir. Bu görevini savsaklaması onun güçsüzlüğü sonucunu doğurur. Buda kamunun zarar görmesine neden olabilir.
Yukarıda açıkladığım nedenler ve dosyanın içeriğine göre çoğunluğun karar düzeltme isteğinin kabulüne ilişkin görüşüne katılamıyorum. Gazete, resmi bir soruşturmayı haber olarak vermiştir. Bu nedenle karar düzeltme isteminin reddine karar verilmesi gerektiği kanaatindeyim. 03.10.1996