 |
T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
Esas no : 1995/8419
Karar no : 1995/8956
Tarih : 23.11.1995
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar aarsındaki alacak davası üzerine yapılan yargılama sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine ilişkin hükmün davacılar avukatları tarafından her ne kadar duruşma istekli olarak temyiz edilmiş ise de tebligat gideri verilmediğinden duruşma isteği dikkate alınmayarak kağıtlar üzerinde yapılan inceleme sonunda temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan tetkik hakimi tarafından düzenlenen rapor okunduktan sonra dosya incelendi, gereği konuşuldu:
KARAR : Dava munzam zarara ilişkin alacak istemine ilişkindir. Davacılar babalarının vefatı üzerine miras olarak kalan evin satışı nedeniyle satın alan tarafından ödenen 1.000.000.000.-TL bedele davalı kardeşleri İsmail tarafından el konularak diğer davalı Songül adına bankaya yatırıldığını, hisselerine düşen bedelin dava sonrasında icra takibi sırasında faizi ile birlikte ödendiğini, geç ödeme nedeniyle uğranılan ve döviz kur farkından kaynaklanan zararlarının ödetilmesini istemişler, yerel mahkemece davacıların miras hisselerine isabet eden ve Ankara 4. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin Esas 1993/1047, Karar 1994/331 sayılı dosyasında hükmedilen toplam 375.000.000.- TL'yi faizi ile birlikte tahsil ettikleri Borçlar Kanunu'nun 113. maddesi gereğince asıl borç tahsil edilmiş olduğundan fer'i hakların sakıt olacağı ve 4. Asliye Hukuk Mahkemesi dosyasında fazlaya ilişkin haklar saklı tutulmadığından davanın reddine karar verilmiştir.
Davanın yasal dayanağı Borçlar Kanunu'nun 105. maddesidir. Anılan maddede sözü edilen borçlunun zararı tazmin yükümlülüğü; asıl borç ve temerrüt faizi ödeme yükümlülüğünden farklı; temerrüt ile oluşmaya başlayan asıl borcun ifasına kadar zaman içinde artarak devam eden, asıl borçtan tamamen bağımsız, yeni bir borçtur. Asıl borcun hukuki sebebi kural olarak haksız eylem, nedensiz zenginleşme veya sözleşme olduğu halde, bu borcun hukuki sebebi asıl alacağın temerrüde uğraması, farklı bir anlatımla borcun ödenmemesi veya zamanında ödenmemesi gibi hukuka aykırılıktır. O nedenle, bu hukuki niteliği itibariyle asıl alacak ve fazileri yönünden icra takibinde bulunulması veya dava açılmasıyla sona ermeyeceği gibi, icra takibi veya dava açılması sırasında asıl alacak ve temerrüt faizi yanında istenilmemiş olması halinde dahi (BK. m. 105/2) takip veya davanın konusuna dahil bir borç olarak da kabul edilemez.
Hal böyle olunca, asıl alacağın faizi ile birlikte ödetilmesine yönelik icra takibinde ve davada munzam karar hakkının saklı tutulmasına gerek yoktur. Ayrı bir dava ile zamanaşımı süresi içinde her zaman istenmesi mümkündür. Anılan yasal düzenlemeye göre dava konusu olayda Borçlar Kanunu'nun 113. maddesinin uygulanabilirliğinden söz etmek mümkün değildir.
Yerel mahkemece; borçlar Kanunu'nun 105. maddesi koşullarının dava konusu olayda gerçekleşip gerçekleşmediği yönünde inceleme yapılarak sonucuna göre karar vermek gerekirken, anılan gerekçelerle davanın reddine karar verilmiş olması yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 23.11.1995 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.