 |
T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
Esas no : 1995/8243
Karar no : 1995/9655
Tarih : 5.12.1995
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
· TAZMİNAT
· MEMURUN KİŞİSEL KUSURU
· YÜRÜTMENİN DURDURULMASI VE İPTAL KARARININ UYGULANMAMASI
ÖZETİ : Tazminat davasının Ay.129/5. fıkrası ve 657 ss.y.13.md.ne göre idare aleyhine açılması.
Taraflar arasındaki tazminat davası üzerine yapılan yargılama sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı 21.418.756 lira maddi ve manevi tazminatın 22.12.1989 zarar tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, fazla istemin reddine ilişkin hükmün davalı avukatı tarafından duruşma istekli olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde temyiz eden davalı adına Avukat Yusuf Rıza Ç... ile diğer taraftan davacı adına Avukat Mülat K...'un gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan, hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlenildikten ve tetkik hakimi tarafından düzenlenen rapor okunduktan sonra dosya incelendi gereği konuşuldu:
Davacı vekili, Gazi Üniversitesinde öğretim üyesi olan müvekkilinin profesörlüğe yükseltilmesi için Gazi Üniversitesi Rektörlüğüne başvurusunun davalı rektör tarafından (şartları taşımadığı gerekçesiyle) reddedildiğini, oysa profesörlüğe yükseltilme istemini karara bağlama yetki ve görevinin Yükseköğretim Kurumu'na ait olduğunu, davalının keyfi ve yasa dışı işleminin iptali için Ankara 3. İdare Mahkemesinde açtıkları dava sırasında iki defa yürütmeyi durdurma kararı verilmesine ve İdare Mahkemesince işlemin iptaline karar verilmiş olmasına rağmen yürütmeyi durdurma kararları ile iptal kararının gereğinin yerine getirilmediğini, YÖK'ün yetkilerini de gasp anlamında müvekkilinin profesörlüğü için yolları tıkama ve yargı kararlarına rağmen bu yolları açmama şeklindeki davalının eyleminin ağır kişisel kusuruna dayalı haksız eylem teşkil ettiğini, müvekkilinin emsallerine göre gecikmeli olarak profesörlüğe yükseldiği ve bu gecikmenin er müsebbibi ve başlıca sorumlusunun davalı rektör olduğunu ileri sürerek şimdilik 5 milyon TL. maddi ve 20 milyon TL. manevi tazminatın birinci yürütmeyi durdurma kararı tarihi olan 22.12.1989 ' dan itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili davaya cevap dilekçesinde, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 2 . maddesi uyarınca İdari eylem vs işlemlerden dolayı hakları muhtel olanlar tarafından açılacak davalarda İdari yargı yerinin görevli olduğunu, Anayasa'nın 129/5. ve 657 sayılı Kanunun 13. maddelerine göre davada müvekkiline karşı adli yargı yerinde dava açılamıyacağını, olayda Borçlar Yasasının 60.maddesinde öngörülen l yıllık sürenin geçirildiğini, davacının 26.5.1989'da profesörlüğe yükseltilmesi başvurusu tarihinde 7 yıllık doçentlik süresinin bitimi için 4 aylık süresi olduğundan durumun yazılı olarak kendisine hatırladığını, süresini doldurduktan sonraki başvurusu üzerine 12.10.1989 tarihinde rektörlükçe gerekli işlemlere girişildiği ve böylece davacının profesör olduğunu, olayda 2577 sayılı Yasanın 28/4. maddesinde öngörülen koşulların bulunmadığını, çünkü davacının profesörlüğüyle ilgili işlemlere 12.10.1989 tarihinde başlanıp sonuçlandı r ildiği halde yürütmeyi durdurma kararının ilkinin 22 Aralık 1989 ve sonrakinin ise 11 Mayıs 1990 ve iptal kararının 22 Aralık 1990 tarihli olduğun ve mahkeme kararlarına uymama gibi bir durumun bulunmadığını iddia ederek davanın reddini savunmuştur.
Davaya bakmak İdare Mahkemesinin görevine girdiğinden davanın görev yönünden reddine ilişkin mahkemenin: 5.12.1991 günlü kararı, Daireni izin 22.4.1993 gün ve 1115/4404 sayılı ilamıyla (Dava, davalı rektörün kişisel kusuruna dayanan tazminat istemine ilişkindir... Oysa İdari Yargı yerinde gerçek kişi hakkında dava açılamaz.Mahkemenin bu yönü gözetmeden görevsizlik kararı vermesi yerinde görülmeyerek) bozulmuş ve bozmaya uyan mahkemece, davanın davalı rektörün yargı kararını yerine getirmemek şeklindeki eyleminden kaynaklanan kişisel kusura dayalı tazminat isteği olduğu, davanın bu niteliğinin 4. HD'nin bozma ilamıyla kesinlik kazandığına işaret edilerek; davalının profesörlük için başvuruları geri çevirmesi ve buna karşı açılan idari davada verilen yürütmeyi durdurma kararlarına değinilerek ve iptal kararı da özetlenmek suretiyle; davalının kişisel ağır kusurunun gerçekleştiği kabul edilmiş ve sonuçta 1.418.756 TL. maddi ve 20 milyon TL. manevi tazminatın talep gibi faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Öncelikle şu hususun açıklanması gerekmektedir. Gerçekten dava, davalı rektörün kişisel kusuruna dayandırılmıştır. Dairenin 22.4.1993 günlü bozma kararında da bu yön (Dava, davalı rektörün kişisel kusuruna dayanılarak tazminat istemine ilişkindir) şeklinde açıklanmıştır. Yoksa bozma kararı ile, davalının kişisel kusuru saptanmış ve benimsenmiş değildir. Bozma kararı gayet açıktır gerçek kişi hakkında idari yargı yerinde dava açılamıyacağından yargı yolu bakımından görevsizlik kararı verilemiyeceğine değinilmekte ve işin esasının incelenerek hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi mahkemeye önerilmektedir.
1-22.10.1979 gün 7/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca idari yargıca verilen yürütmenin durdurulmasına ya da işlemin iptaline ilişkin kararların uygulanmaması, kamu görevlilerinin tazminat ile sorumlu tutulması için yeterlidir. Keza 2577 Sayılı idari Yargılama Usulü Kanunu'nun dava tarihinde yürürlükte olan 28/4. maddesine göre de, mahkeme kararlarının altmış gün içinde kamu görevlilerince kasten yerine getirilmemesi halinde ilgili,.... kararı yerine getirmeyen kamu görevlisi aleyhine de tazminat davası açabilir.
Dava dilekçesinde, davalı rektörün profesörlüğe yükselme istemini geri çevirmesi işleminin iptali için açılan idari dava sırasında alınan yürütmeyi durdurma kararları ile idare mahkemesinin iptal kararının davalı rektör tarafından uygulanmadığına ve uygulanmasının geciktirildiğine de işaret edilmiş ise de; davalı vekilinin davaya cevap dilekçesindeki bu konuya ilişkin açıklamaları üzerine davacı vekili tarafından verilen 23 Eylül 1991 günlü cevap dilekçesinin 3 No.lu bendinde açıkça Davamız bir yargı kararının, geç yerine getirilmesi veya hiç yerine getirilmemesi sonucu açılmış bir kişisel sonuçlu tazminat davası değildir.... Davamız, davalının yasalara ve YÖK'ün direktiflerine aykırı olarak yetki gasbı ile sakat olduğu idare mahkemesi kararı ile tesbit edilen ağır kusurunun bulunduğu bir haksız eylem nedeniyle verdiği zararın tazmini için açılmıştır... denilmek suretiyle dava nedeni sınırlandırılmıştır. Gerçi davacı vekilinin daha sonraki dilekçelerinde de yargı kararına uyulmadığı iddiası yeniden tekrarlanmış ise de, bu iddia subut bulmamaktadır.
Şöyle ki;
Davacı 21.9.1939 günü davalı rektöre profesörlüğe yükseltilmesini teminen yeniden dilekçe vermiş ve davalı rektör 12.10.1989 günlü y az i ile gereği için bu dilekçeyi yetkili mercie intikal ettirmiş ve böylece davacının profesörlüğe yükseltilmesi için gerekli işlemlere başlanılmıştır. Davacının daha önceki başvurularının süre dolmadığı gerekçesiyle geri çevrilmesi yolundaki davalının işleminin iptali için idare mahkemesine açılan dava sırasında verilen 22.12.1989 tarihli yürütmeyi durdurma kararının uygulanmasını davacı 9 Şubat 1990 günlü dilekçe ile Rektörlükten talep etmiş ve Rektör Vekili P r of.Dr.Salih Özel imzası ile verilen cevap yazıda (... Profesörlüğe yükseltilme işleminiz 12.10.1989 tarihinden bu yana sürdürülmekte olduğu) davacıya bildirilmiştir. Görüldüğü üzere yürütmeyi durdurma kararından çok önce Rektörlükçe davacının profesörlüğe yükseltilme istemi işleme konulmuştur ve 22.12.1989 günlü yürütmeyi durdurma kararının uygulanmaması söz konusu değildir. İncelenen dosya içeriği belgelere göre de, 11.5.1990 günlü ikinci yürütmeyi durdurma kararının uygulanmaması da varit olmadığı gibi davacının 16.10.1990 tarihinde profesörlüğe yükseltildiğinin 7.11.1990 gününde kendisine bildirildiği anlaşılmakta olup, idare mahkemesinin iptal kararı 21.12.1990 tarihlidir. Bu durumda iptal kararının uygulanmasının geciktirildiği iddiası da mücerret olarak kalmaktadır.
Açıklanan olgular karşısında, İdare Mahkemesinin yürütmeyi durdurma ve iptal kararlarını davalının uy gül acımadığının mahkemece kabul edilmesi ve bu nedenle onun tazminatla sorumlu tutulmuş olması bozmayı gerektirmiştir.
2-Anayasa'nın 129. maddesinin beşinci fıkrasında (Memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davaları, kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve Kanunun gösterdiği şekil vs şartlara uygun olarak ancak idare aleyhine açılabilir) hükmüne yer verilmiştir. 657 Sayılı Kanunun 13. maddesi de aynı niteliktedir.
Doçent olan davacının profesörlüğe yükseltilmesi için Rektörlüğe 21.9.1989 gününden önce verdiği dilekçelere (Doçentlikte 7 yılını doldurmadığı ve 4 aylık süresi olduğu) yolunda davalı rektör tarafından cevap verildiği ve davacının dilekçelerinin böylece işleme konulmadığı tartışmasızdır. Davalının bu yoldaki işlemi idare mahkemesince iptal edilmiş bulunmakla da kusurlu davranıştır ve hukuka aykırıdır. İdare Mahkemesi kararında da yazılı olduğu üzere davalı rektörün, davacının başvurusunu yetkili mercie iletmesi ve bu yolda işlem yapması gerekirdi. Ancak davalının bu eylemi, görevden ayrılmayan kişisel kusur oluşturur ve görevden ayrılabilen salt kişisel kusur olarak nitelenemez. Çünkü davalının eylemi profesörlüğe yükselmek için sürenin dolmadığı düşüncesine (yargısına) dayanmaktadır. Özel nedenlerle ve davacıyı zararlandırma amacıyla davalının o şekilde işlem yaptığı da iddia ve ispat edilmiş değildir.
Yukarıda yazılı nedenler ve Anayasa'nın buyruğu gözetilerek davalının yaptığı işlemden dolayı açılan davanın da husumetten reddedilmemiş olması keza yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın açıklanan nedenlerle BOZULMASINA ve davalı yararına takdir edilen 6.000.000 lira duruşma avukatlık parasının davacıya yükletilmesine ve temyiz eden davalıdan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 5.12.1995 gününde oybirliğiyle karar verildi.