 |
T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
Esas no : 1995/6600
Karar no : 1995/8140
Tarih : 03.11.1995
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki manevi tazminat üzerine yapılan yargılama sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı 5.000.000.000 lira manevi tazminatın 14.4.1995 olay tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, hüküm kesinleştiğinde karar özetinin Türkiye genelinde yüksek tirajlı bir gazetede bedeli davalıdan alınmak kaydıyla yayınlanmasına ilişkin hükmün davalı avukatları taraından duruşma istekli olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde temyiz eden davalı adına Avukatları R.E.A.,Y.K.,Ö.E. ve Y.B. ile diğer taraftan davacı adına Avukat G.Y.'nin gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan, hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlenildikten ve tetkik hakimi tarafından düzenlenen rapor okunduktan sonra dosya incelendi, gereği konuşuldu:
KARAR : Davacı vekili; davalının, 14.4.1995 tarihinde Ankara-İstanbul "TEM" otoyolu girişinde bir toplantı düzenleyerek, müvekkili hakkında Cumhurbaşkanlığı Makamı ve şahsiyeti ile bağdaşmayacak onur kırıcı, haysiyet kırıcı ve basında yer aldığını ileri sürerek (beş milyar lira manevi tazminatın faiziyle birlikte davalıdan tahsiline ve hüküm özetinin yüksek tirajlı bir gazetede yayımlanmasına) karar verilmesini talep ve dava etmiş ve kanıt olarak da Z.O.Ltd.Şti.'nin davalının anılan toplantıdaki konuşma metnini, Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezi'nin bu konuşmayla ilgili çeşitli ajanslarla TV kanallarının haber çözümleri metnini ve gazete küpürleri fotokopilerini sunmuştur.
Davalı vekilleri;cevaplarında, dava dilekçesinde iddia edilen bazı sözlerin müvekkilleri tarafından söylenmediğini, bazı sözlerin ise değiştirilerek verildiğini, bu nedenlerle gerçeğe uygun düşmeyen dava dilekçesine ekli kanıtlardaki haber ve yorumların yargılamaya esas alınamayacağını, 1.4.1995 tarihinde yapılan açık hava toplantısı kasetlerinin "noktalama ve imla kurallarına uygun olarak" çözümü istediklerini ve müvekkillerinin yaptığı konuşmanın bütünü ile değerlendirilmesi gerektiğini bildirerek davanın reddini savunmuşlardır.
Yargılamanın ilk oturumundaki mahkemenin ara kararı uyarınca, davalı vekilleri tarafından 10.7.1995 tarihinde verilen dilekçelerde davalının 14.4.1995 tarihli toplantıdaki bantkaydı, davalı tarafından derlenen "S, D.'den Suçlamalar" isimli kitap, toplanmasını istedikleri diğer deliller ve tanık listesi sunulmuştur.
Davacı vekili de aynı oturumda delil bildirmek üzere önel istediği ve mahkemece bu önel verildiği halde, ayrıca delil göstermemiş, ancak hüküm tarihinden sonra 26.7.1995 günlü dilekçesine ekli olarak dayanak kanıtlarının asılları ile onaylı suretlerini dosyaya koydurtmuştur.
2. ve son oturumda, davacı vekili delillerinin toplandığını bildirip karar verilmesini istemiş ve davalı vekilleri sundukları listedeki delillerin toplanmasını talep etmişler, mahkemece ise duruşmaya son verildiği bildirilerek davanın aynen kabulü yolunda hüküm kurulmuştur.
Dava, şahsiyet hakkı hukuka aykırı bir şekilde tecavüze uğradığı iddiasına dayanan manevi tazminat isteği olup, davanın dayanağı "Türk Medeni Kanunu'nun 24/a. ve Borçlar Kanunu'nun 49. maddeleridir.
Kanunda aksi öngörülmedikçe herkes iddiasını ispatla yükümlüdür (MK m.6) İleri sürdüğü bir vakıadan lehine haklar çıkaran kimse, iddia ettiği vakıaları ispat etmelidir. Bu davanın niteliği itibariyle ispat yükü öncelikle davacıya düşer. O halde davacı dayandırdığı vakıaları ispat etmelidir. Dava dilekçesinde, davacının dayandığı delillere (yukarıda açıklandığı üzere) davalı tarafça karşı konulmuş, iddia edilen sözlerden bir kısmının söylenmediği, bir kısmının da değişik şekilde ifade edildiği ileri sürülmüştür. Davalı, savunmasını dayandırdığı vakıaları ispat edeceğini bildirmiş, buna ilişkin delillerini sunmuş ve mahkemece toplanmasını talep etmiştir. Mahkemenin, davalının savunmasının samimi olmadığını ve delil toplama yolundaki istemin de davayı uzatma amacı bulunduğunu karar yerinde benimsemiş olması; davalının savunma hakkını bertaraf eder nitelik arzetmektedir. Çünkü, mahkemenin hükmüne dayanak yaptığı (TBMM'nin 21.1.1993 gün ve 211 sayılı kararı -ki her ikisi de Resmi Gazete'de yayımlanmıştır- dışında kalan) belgeler içeriğinde yukarıda açıklandığı gibi taraflar uyum içinde değillerdir. Bu belgelerin sağlıklı olduğu kabul edilerek hükme dayanak yapılmış olması savunmanın kısıtlanması sonucunu hasıl etmiştir. Davalı taraf, dilekçeye ekli belgelerdeki açıklamaların gerçeği yansıtmadığını savunduğuna, bu belgelerin "maruf" nitelikte olduğunun söylenemeyeceğine göre, davalıya bu yöndeki savunma imkanı verilmeli ve bu sınırlar içinde 10.7.1995 tarihli dilekçelerde gösterilen delillerden özellikle dava konusu olayla ilgili TRT'nin görüntülü bant kaydı tüm bilirkişi aracılığıyla çözdürülmeli ve böylece davalının davacıyı hedef alarak söylediği sözler tartışmasız bir şekilde tespit edilmeli ve bu işlemin tamamlanmasından sonra iddia ve savunma üzerinde durularak hasıl olacak sonuç uyarınca hüküm kurulmalı idi.
Yukarıda açıklanan maddi ve hukuki esaslar gözetilmeden, eksik inceleme sonucu yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı bulunmakla mahkeme kararının bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Mahkeme kararınıngösterilen nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre öteki temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve davalı yararına takdir edilen 6.000.000lira duruşma avukatlık parasının davacıya yükletilmesine ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 3.11.1995 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.