 |
T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
Esas no : 1995/5765
Karar no : 1995/7120
Tarih : 10.10.1995
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Taraflar arasındaki tazminat davası üzerine yapılan yargılama sonunda ilanda yazılı nedenlerden dolayı 60.000.000 lira tazminatın 25.7.1990 haksız fiil tarihinden" itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine ilişkin hükmün davacı idare avukatı tarafından duruşmasız, davalı avukatı tarafından da duruşma istekli olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde temyiz eden davacı idare adına Avukat Vildan E... ile diğer taraf davalı adına Avukat Ergun Ö...'ın gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıkta hazır bulunanlarını sözlü açıklamaları dinlenildikten ve tetkik hakimi tarafından düzenlenen rapor okunduktan sonra dosya incelendi gereği konuşuldu.
1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davacının tüm, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Davacı idare, ambar memuru davalıya teslim edilmiş olan 50 adet NEC marka çağrı cihazının gerekli özen ve dikkatin gösterilmemesi nedeni ile kaybolmasına sebebiyet verdiğinden bahisle tanesi 1.200.00 TL dan 60.000.000 TL.lık zararın haksız fiil tarihi olan 15.7.1990 tarihinden reeskont faizi ile tahsilini istemiştir.
Davalı, davacı idaresinin çağrı cihazları için istediği miktarın tesisli bedeli olduğunu belirtmiş ve bu cihazların kendisine teslim edilen hali ile kullanılma imkanı olmadığını, ancak PTT idaresine kayıt edilip tesis kurulmuş hali ile kullanılabildiğini idarenin cihazların bu kurulu haliyle olan miktarını talep ettiğini, kendisinden tesisli bedelin talep edilemeyeceğini belirtmiştir.
Davacı idare 12/3/1993 tarihi itibariyle NEC marka normal çağrı cihazı fiyatını 4.200.000 TL, NEC marka titreşimli çağrı cihazı fiyatını 6.620.400 TL olarak belirtmiştir. Malzeme Dairesi Başkanlığın bildirilen fiyatlara göre suç tarihi 25.7.1990 tarihindeki normal çağrı cihazının peşin fiyatı 747.500 TL, titreşimli cihazın peşin fiyatı ise 862.500 TL olarak belirtilmiş, 30.9.1990 tarihindeki yürürlükteki tarifeye göre de normal çağrı cihazının peşin satış ücreti 1.000.000 TL. titreşimli cihazın peşin ücreti 1.200.000 TL olduğu 19 Nisan 1995 tarihli yazı ile anlaşılmıştır. Bu bedellerin tesisli tesissiz bedeli olduğu konusu ise hiç bir yerde belirtilmemiştir.
Davacı idare dava dil ebesinde, zararın talep ettiği cihazların (normal-titreşimli) niteliğini belirtmiş değildir. Mahkemece, olay tarihinden sonra yürürlüğe konan tarifeye göre titreşimli cihaz bedeli üzerinden % 30 yasal faizi ödetme kararı verilmiştir. Mahkemece yapılacak iş, kaybolan cihazların tesissiz fiyatının araştırılarak olay tarihindeki zararı belirlemektedir.
Cihazların olay tarihindeki tesissiz değeri üzerinden hüküm kurulması gerekirken tesisli fiyatı ile kabul edilmesi bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın 2 nolu bentte gösterilen nedenle davalı yararına BOZULMASINA davacının tüm, davalının öteki itirazlarının ise 1 nolu bentteki nedenlerle reddine ve davalı yararına takdir edilen 6.000.000 lira duruşma avukatlık parasının davacıya yükletilmesin ve temyiz edenlerden davalıdan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine l nolu bentte oyçokluğu ve 2 nolu bentte ise oybirliği ile 10.10.1995 gününde karar verildi.
KARŞI OY AÇIKLAMASI
Faiz, alacaklının talebe yetkili olduğu bir miktar parayı kullanmaktan belli bir süre yoksun kalması nedeniyle ödenen bir karşılıktır. Ekonomide faiz. sermayenin geliri olarak tanımlanır. Bu nedenle faiz, herşeyden önce asıl alacak hakkının varlık ve devamına bağlıdır. Asıl alacağın ödenmesi ile, faizde kesilir. Ancak faiz alacağı feri bir hak olduğundan asıl alacağın bağımlı bir parçası değildir. Bundan dolayıda bazı hallerde asıl alacaktan bağımsız bir nitelik taşır. Eğer talep edilen ana para alacaklının ticari işletmesi ile ilgili ise, normal faiz yerine, ticari faiz istenebilecektir. Girişimci tarafından ekonomik çıkar sağlamak amacı ile emek ve sermayenin bağımsız bir sekice bir araya getirilmesi sonucu kurulan işletmeye, ticari işletme denebilir.
Somut olayda zarar, davacının ticari işletmesi ile ilgili bulunmaktadır. Zarar verici eylem sonucu, ticari işletmede mal ve sermaye azalmıştır. Bu azalma başkasının hukuka aykırı eylemi sonucu meydana gelmiştir. Zararlı sonuç meydana getiren borcunu ödemekten kaçınmış ve temerrüde de düşmüştür.
Böylece borçlu alacaklının ticari işletmesinde asıl alacağın geç ödenmesinden dolayı yasal bir neden olarak faizden doğan ödemeyide yapmak zorundadır. İşte bunuda ödemekle yükümlü olduğu faiz miktarı 3095 Sayılı Yasanın 2/f III maddesinde ticari işlerde temerrüt faizinin TC Merkez Bankasının kısa vadeli krediler için öngördüğü reeskont faizi oranı olduğu ifade edilmiştir. Ancak bu faiz oranı için alacaklının talepte bulunması gerekmektedir. Davaya konu olayda davacı tarafından "ticari faiz", "reeskont faizi" veya "banka faizi" gibi tabirler kullanılarak talepte bulunulmuştur. Davalının tacir olmaması ya da işin o yanın ticari isletmesi ile ilgili bulunmaması, davacıya ticari faiz ödenmemesi sonucunu doğurmaz. Çünkü zarar, ancak ana para ve bunun geç ödenmesinden kaynaklanan faizin ödenmesi ile karşılanabilir. Bu ticari işletme, ticaret hukuku kurallarına göre ve karlılık amacı ile çalışmaktadır. Böyle bir kuruluşa, alacağın geç ödenmesinden dolayı ticari faiz yerine yasal faiz ödendiği takdirde, mal varlığı itibariyle ticari işletmenin normal olarak geleceği düzeyden daha alt düzeyde kalacağı tartışmasızdır. İşte aradaki bu farklılığın giderilmesi içinde, ticari faize hükmedilmesi yasal ve hukuksal bir zorunluluktur.
Olayımızdaki davacı, özel hukuk hükümlerine tabi bir iktisadi kamu kuruluşudur ve zararda onun ticari işletmesi ve işletmenin malvarlığı ile ilgilidir. Bundan dolayı çoğunluğun ticari faiz yönündeki onama düşüncesine katılamıyorum. Davacı idareye ticari faiz ödenmek üzere kararın bozulması gerektiği kanaatindeyim. 10.10.1995