 |
T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
E. 1995/5439
K. 1995/6448
T. 21.9.1995
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA EHLİYETİ
MÜMEYYİZ KÜÇÜK VEYA MAHCUR
MÜNHASIRAN ŞAHSA BAĞLI HAK
KARAR ÖZETİ: 1- HUMK.nun 432/son maddesine göre; kararı veren mahkemenin temyiz istemini reddetmesi, temyizin yasal süre geçtikten sonra yapılması veya temyizi kabil olmayan bir karara ilişkin olması halleri ile sınırlıdır. Buna rağmen, temyiz isteminin (bunu isteyen kişinin ehliyetsizliği nedeniyle) reddedilmesi yasaya aykırıdır.
2- Şahsiyet hakkı, hukuka aykırı olarak tecavüze uğrayan ve bu suretle maddi ve manevi zarara uğrayan kimse, temyiz kudreti bulunan küçük veya mahcur ise, tazminat davasının (münhasıran şahsa bağlı hak olması itibariyle) kanuni temsilcisinin iznine tabi olmaksızın kendisi açabilir. Dava tarihinde, hakkında mümeyyiz olmadığı yolunda iddia ve savunma bulunmayan ve bu yolda bir tesbit de olmayan kişinin, dava dilekçesinin reddine karar verilmesi yasaya aykırıdır.
(1086 s. HUMK. m. 432/son)
(743 s. MK. m. 16/2, 24/a)
Davacı Halime; 1.6.1992 tarihinde açtığı bu dava ile 1986 yılında dava1mm evlenme vaadi üzerine birlikte karı-koca hayatı yaşadıklarını, davalının sonradan kendisini evden koyduğunu, Bolu Ağır Ceza Mahkemesinde davalı hakkında dava açıldığını ileri sürerek, maddi ve manevi zararının ödetilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece; davacının aklen malül olduğunun ve halen vesayet altında bulunduğunun (Bolu Ağır Ceza Mahkemesi'nin 1987/17 esas sayılı dosyası ile Kıbrıscık Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 30.12.1987 gün, 32/48 sayılı kararı ile) tespit edildiği, mahcurun ise dava açmasına ve vekil tutmasına yasal olanak bulunmadığı, vasinin de davetiye tebliğine rağmen davayı takip etmediği gibi davaya icazet vermediği gerekçeleriyle, davacının ehliyetsizliği yönünden dava dilekçesinin reddine karar verilmiştir.
Davacı tarafından süresinde verilen temyiz dilekçesi de; (davacı asilin ehliyetsizliği nedeniyle) 29.5.1995 günlü kararla yerel mahkemece reddedilmiş, davacının vasisi Havva tarafında süresi içinde 29.5.1995 günü kararın da temyiz edilmesi üzerine tetkik hakimi tarafından düzenlenen rapor okunduktan sonra dosya incelendi ve gereği konuşuldu:
1- Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 432/son maddesi uyarınca; kararı veren mahkemenin temyiz istemini reddetmesi, temyizin kanuni süre geçtikten sonra yapılması veya temyizi kabil olmayan bir karara ilişkin olması halleri ile sınırlıdır. Mahkemenin buna rağmen davacının temyiz istemini (onun ehliyetsizliği nedeniyle) reddetmesi yasaya aykırı olmakla, 29.5.1995 günlü mahkeme kararı bozularak kaldırılmalı ve ilk temyiz dilekçesine göre temyiz istemi incelenmelidir.
2- Davacı, davalı tarafından ırzına geçilmesi ve alıkonulması nedeniyle uğradığı maddi ve manevi zararının ödetilmesini talep ve dava etmektedir. Dava, şahsiyet hakkına hukuka aykırı olarak tecavüz iddiasına dayanmaktadır. Şahsiyet hakkı hukuka aykırı olarak tecavüze uğrayan ve bu suretle maddi ve manevi zarara maruz kalan kimse temyiz kudreti bulunan küçük veya mahcur ise, tazminat davasını (münhasıran şahsa merbut hak olması itibariyle) 'kanuni temsilcisinin iznine tabi olmaksızın kendisi açabilir (Medeni Kanun md. 16/2, 24/a).
Dava konusu olay nedeniyle davalı hakkında (evlenmek vaadi ile ırza geçmek ve kızlık bozma suçlarından) Bolu Ağır Ceza Mahkemesi'ne açılan dava sırasında, Adli Tıp Kurumu 4. İhtisas Kurulu'ndan alınan 16 Şubat 1990 gün ve 626 karar sayılı raporla, (davacının, Mart-Haziran 1980 ile Kasım 1982 tarihleri arasında iki kez "şizofrenik arazla müterafik eksitatif bir sendrom" geçirmiş bulunduğu ve 'Kasım 1 982'den sonra ise... anti psikotik tedavi ile yeterli bir sosyal intibakla kendisini 'gösteren -şifaya yakın ileri salah halinde hayatını normal bir şekilde sürdürmekte bulunduğu; bu duruma göre 1986 yılında mağduresi bulunduğu iddia olunan olayın ahlaki kötülüğünü idrak edebileceği ve olaya karşı ruhsal yönden mukavemete muktedir olduğu gibi sözü edilen tarihte "akıl hastası" olmamakla Medeni Kanunun 89. maddesinin kapsamına' girmediği; sağlık kurallarınca muayene edildiği 2.9.1988 ve 12.4.1989 tarihlerinde kendisinde herhangi bir akıl arıza saptanmadığı) tespit edilmekle; davacının olay tarihinde 18 yaşını bitirmesi ve davalı ile rızaen birlikte olduğu gözetilerek, davalının 3.5.1990 tarihinde beraatine karar verildiği ve beraat kararının kesinleştiği (incelenen 1987/17 esas sayılı Ağır Ceza Mahkemesi dosyası içeriği ile) anlaşılmaktadır.
Görüldüğü üzere, davacı ile ilgili en son rapor olan ve yukarıda özetle-nen Adli Tıp Kurumu'nun 16 Şubat 1990 günlü raporuna göre, davacı olay tarihi olan 1986 yılında ve rapor tarihinde akıl hastası ve giderek gayri mümeyyiz değildir. Gerçi, davacının Kıbrıscık Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 1.7.1987 gün ve 10/25 sayılı kararı ile vesayet altına alınmasına dayanak yapılan Bolu Devlet Hastanesi'nin 17.12.1986 gün ve 2112 sayılı sağlık kurulu raporunda, (1986 yılında kendisine karşı işlenen suçun kötülüğünü idrak edemeyeceği, fiili mukavemet gösteremeyeceği, akıl hastası olduğu) belirtilmiş ise de; bu rapordaki tespitler daha üst ve yetkili merci olan Adli Tıp Kurumu'nca benimsenmemiştir.
Davacı hakkındaki (vesayet altına alınma kararının) halen devam etmekte olması, onun akıl hastası olduğunun ve mümeyyiz bulunmadığının kabulünü gerektirmez. Mahkemece, şimdiki davanın açıldığı tarihte davacının gayri mümeyyiz olduğu da tespit edilmiş değildir. Nitekim, davacı vasisi tarafından 5.5.1994 tarihinde mahkemeye verilen dilekçede, davacının mümeyyiz olup akıl hastası olmadığının Adli Tıp Kurumu raporuyla tespit edildiği ve onun dava hakkı bulunduğu ileri sürülmüştür.
Açıklanan maddi ve hukuki esaslar gözetilmeden, ceza mahkemesi dosyasındaki Adli Tıp Kurumu raporuna yanlış anlam verilerek ve dava tarihinde davacının mümeyyiz bulunmadığı yolunda bir iddia ve savunma da bulunmadığı ve bu yolda bir tespit de olmadığı halde, yazılı olduğu şekilde dava dilekçesinin reddine karar verilmiş olması yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı nedenlerle (BOZULMASINA) ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine, 21.9.1995 gününde oybirliğiyle karar verildi.