 |
T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
Esas no : 1995/4990
Karar no : 1996/1888
Tarih : 15.3.1996
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Taraflar arasındaki tazminat davası üzerine yapılan yargılama sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı 2.538.786.088 liranın davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, fazla istemin reddine ilişkin hükmün davacı kooperatif avukatı ile davalı Maliye Bakanlığı adına hazine avukatı taraflarından duruşma istekli olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde temyiz eden davacı kooperatif adına Avukat Mehmet Z... ile diğer taraftan davacı bakanlık adına Hazine avukatı Gülan T...'un gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan, hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlenildikten ve tetkik hakimi tarafından düzenlenen rapor okunduktan sonra dosya incelendi gereği görüşüldü.
Dava, Şufa davası nedeni ile bankaya yatırılan (şufa bedeli ve giderlerinden oluşan) paranın faizine istihkaka ilişkindir.
Yerel mahkemece, anılan paranın 492 sayılı Harçlar Yasasının 36. maddesinde belirtilenlerden olmadığı düşüncesiyle davanın kabulü yolunda hüküm kurulmuştur.
36. maddade "mahkemeler... tarafından adli ve idari işlemlerle takip işlemlerinden dolayı herhangi bir sebeple alınmış olan paraların bankaya yatırılması halinde bu paralara ait faiz, ikramiye ve sair menfaatleri Devlete aittir" denilmiş ve ikinci fıkrayla "Şüyuun giderilmesi neticesinde hasıl olan para ve tereke paraları ile kısıtlı ve gaip adına bankaya yatırılan paralar(ın) yukarıki fıkra hükmünden" müstesna olduğu belirtilmiştir.
Burada öncelikle vurgulanması gereken konu şudur: Yasada kısıtlı ve gaip adına yatırılan paralardan söz edildiğinden mahkemelerce bankalara yatırılan paraların mahkeme ya da kişi adlarına yatırılmış olması arasında bir fark gözetilmemiştir.
İkincisi, ikramiye ile faiz arasında sonuç bakımından ayrıcalık öngörülmemiştir.
Üçüncüsü, .paranın ne için alındığının sonucu değiştirmemesi, dördüncüsüne Harçlar Yasasının kapsamıdır: Harç, bireylerin çıkarlarına yönelik olarak kamu kurumlarının hizmetlerinden yararlanmaları karşılığındaki ödemeleridir. (Harçlar Yasasıyla 15,11.1983 gün ve 5/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararlarının gerekçeleri) Konumuz olan 36. madde, Harçlar Yasasının 5. Bölüm, Çeşitli Hükümlerinde yer almıştır. 5. Bölümün yargı harçlarının çeşitli hükümlerini içerdiğinin Genel Tebliğde (Res.G.13.10.1964 gün s.11831) yinelenmesi bir yana, Yasanın gerekçesi, içerikteki ödemelerin tümünün harç niteliğinde olduğunu kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek bir biçimde açıklamıştır.
Şu durum karşısında şufa hakkı dolayısıyla Devlet, yatan paranın faizini, bu yarara ulaşandan (yapılan iş dolayısıyla) yasal olarak alma hakkını kullanma durumundadır. Yasaya rağmen faizin davacı tarafa ödenmesine karar verilmiş olması bozmayı gerektirir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın gösterilen nedenle BOZULMASINA, bozma biçimine g.öre öteki yönlerin (bu aşamada kapsam incelenmemiş olduğundan özellikle tazminat düzeyine ilişkin itirazların) şimdiden .incelenmesine yer olmadığına ve davalı bakanlık yararına takdir edilen 750.000 lira duruşma avukatlık parasının temyiz eden davacı kooperatife yükletilmesine 15.3.1996 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere göre kararın onanması görüsünde olduğumdan bozma kararına katılamıyorum.
KARŞI OY AÇIKLAMASI
Davacı kooperatif , başka bir kooperatif tarafından aleyhine açılan onalım davası devam ederken , o davada bankaya yatırılan ana paranın faizinin kendisine verilmesini istemiştir.
İstem, yerel mahkemece kısmen kabul edilmiş, karar taraflarca temyiz edilmiştir.
Daire çoğunluğunca; 492 Sayılı Harçlar Yasasının 36. maddesindeki düzenleme itibariyle onalım davasının bedelinin bankaya yatırılması halinde getireceği faiz getirişinin hazineye ait olması gerektiği düşüncesi ile karar bozulmuştur.
Harçlar Yasasının 36.maddesi anılan yasanın (Çeşitli Hükümler) başlığını taşıyan kısımda yer almıştır. Bu bölümde, harcın ödenmemesi halinde yapılacak uygulama ile yol giderlerine ilişkin düzenlemeler yer almıştır. Yasanın 36.maddesinde ise "paraların bankalara ve mal sandıklarına yatırılması" başlığını taşımaktadır. Maddenin düzenleniş biçimine göre mahkemelerin görevleri gereği el koydukları paraların koruma altında tutulması bu amaçla da bankaya yatırılması öngörülmüştür.
Bozma ilamında maddenin sözü ve amacı açıklanırken herne sebeple alınırsa alınsın faizin hazineye ait olması gerektiğinin düzenlendiği ifade edilmiştir. Yine bozma ilamında sözü edilen 16.11.1983 gün ve 5/6 sayılı içtihatları birleştirme kararının ise olayımıza uygulama alanı olmayıp karar düzeltmelerde harç alınmaması ile ilgili bulunmaktadır.
Yine kararın bozma gerekçesinde faizin Hazineye verilmesinin devletçe yapılan işin karşılığı olduğu da ifade edilmektedir.
Bozma, ilamında dayanılan madde, herhangi bir suça konu olan takip nedeniyle el konulan paralarla ilgilidir.. Maddede açıkça "adli ve idari işlemlerle takip işlemlerinden" dolayı alınan paradan söz edilmiştir. Bu nitelikte olup, mahkemece el konulan ve koruma amacı bankaya yatırılan paranın yargılama sonunda; bu ana paranın neye kalması ihtimal dahilindedir. Halbuki olayımıza konu olan paranın mahkemece alınmasında yasal bir zorunluluk bulunmadığı gibi, alınsa dahi, bu paranın .yargılama .sonunda,. taraflardan birine verilmesi mutlaktır. Onalım davası için alınan satım bedeli hiçbir zaman Hazineye gelir kaydedilmez. Çünkü bu para tamamen bir özel borç ilişkisi nedeniyle alınmıştır.
Yasa maddesi olaya uygulanırken,düzenleniş amacı ve niteliği gözden uzak tutulmamalıdır. Aynı maddenin ikinci fıkrasında, ortaklığın giderilmesi sonucu elde edilen para ile, tereke paralarına ilişkin faizin hazineye ait olmayacağı belirtilmiştir. Bu fıkra ile birinci fıkra birlikte ve karşılaştırılarak değerlendirildiğinde, varılacak sonuç şudur.Mahkemelerin dolayısıyla Devletin önemli ölçüde emek harcadığı, koruyup işlettiği ortaklığın giderilmesine ve tereke parasının faizini hak sahiplerine verecek, hiç bir koruması olmayan sadece bir yazı ile bankaya yatırdığı paranın faizi devlete ait bulunacaktır.Maddenin bu şekilde yorumu ve uygulanması, hak ve nimet dengesine uygun düşmez. Yorum hukukun koruduğu, denge korullarına göre yapılmalıdır .
Davacının bu yüzden önemli ölçüde zarara uğradığı tartışmasızdır.
Onalım davasına bakan mahkemede, 18.7.1990 günlü oturumda,verdiği ara kararla "tarafların zarara uğramamaları için" paranın bankaya yatırıldığı öngörülmüştür. Eldeki dava ile davacı zararını kısmen azaltmak işin talepte bulunmuştur. Mahkemenin kabul şekli, hukuka ve adalet kuralları ile yasanın düzenleniş biçimine uygundur. Kararı onanması gerektiği düşüncesi ile çoğunluğun bozma görüşüne katılamamaktayım.