 |
T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
E. 1991/3276
K. 1992/7309
T. 2.6.1992
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
FİNANSAL KİRALAMA SÖZLEŞMESİ
TRAFİK KAZASI
HUSUMET
ÖZET Davalı şirketin zarar verici olaya karışan aracı olaydan önce ve uygun vadeli olarak ve bir özel kiralama niteliği taşıyan Finansal Kiralama Kanunu hükümlerine göre üçüncü kişilere kiraladığı, aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufta bulunduğu ispat edilemediği için işleten sıfatını taşımadığı anlaşılmaktadır. Hal böyle olduğuna göre, davanın husumet yönünden reddine karar verilmesi gerekir.
(3226 s. FKK. rn. 4,13)
Taraflar arasındaki trafik kazasından doğan tazminat davası üzerine yapılan yargılama sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı 5.861.700 lira maddi tazminatın 14.12.1989 dava tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalı şirketten alınarak davacıya ödenmesine, fazla istemin reddine ilişkin hükmün davalı şirket avukatı tarafından duruşma istekli olarak temyiz edilmesi üzerine; tetkik hakimi tarafından düzenlenen rapor okunduktan sonra dosya incelendi, gereği konuşuldu:
Davacı, aracında meydana gelen hasarın davalıdan. tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı şirket tarafından davaya karşı verilen cevapta, olaya karışan ve trafikte adına kayıtlı olduğu görülen otobüsün, 3226 sayılı Finansal Kiralama Kanunu (FKK) gereğince Erdoğan, Nihat ve Hasan'a kiralandığını belirterek davanın husumet yönünden reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuş-tur.
Dosyada ibraz edilen Finansal Kiralama sözleşmesine göre; trafikte davalı adına kayıtlı bulunan ve olaya karışan aracın 26.12.1988 tarihinde üçüncü kişilere Finansal Kiralama Kanunu hükümlerine göre dört yıl için kiralandığı anlaşılmaktadır. Sözü edilen 3226 sayılı Finansal Kiralama Kanunu 28.6.1985 tarihinde yürürlüğe girmiş olup, ülkemiz için henüz uygulaması tüm yönleriyle yerleşmiş değildir. Teoride Leasing İşlemi olarak da adlandırılan bu yasadaki kiralama hükmüne göre; finansal kiralama şirketi tarafından belli bir süre için kararlaştırılacak finansal kira bedeli karşılığında, finansal kiralamayı kabul edene onun talebi ve seçimi üzerine temin ettiği finansal kira konusu malın ekonomik kullanımını bırakan bir sözleşmedir (m. 4). Yasanın 13. maddesinde de, kiracının sözleşme süresince finansal kiralama konusu malın zilyedi olup, sözleşmenin amacına uygun olarak her türlü yararlanmayı elde etme hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Yasanın bu ve diğer tüm hükümleri gözönünde tutulduğunda, sözleşme konusu olan malın mülkiyet hakkı ile ekonomik işe yararlılığını birbirinden ayırmak amacının güdüldüğü böylece, malın mülkiyeti kiralayanda kalmış olmasına karşın, kullanım ve ekonomik işe yararlılığının kiracıya devredildiği anlaşılmaktadır. Diğer bir anlatımla, kira konusu malın kullanımı ve getireceği yararlar, kiracıya devredilmiş bulunmaktadır.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 3. maddesinde, aracın sahibi olarak; araç için adına yetkili idarece tescil belgesi verilmiş veya sahiplik veya tescil tescil belgesi düzenlenmiş kişi işletenin, araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehni gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişi olduğu belirtilmiş; ancak, ilgili tarafından, başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu kanıtlanırsa işleten sayılacağı hükmü getirilmiştir. Aynı Yasanın 85.maddesinde de, araçların neden olduğu zararlardan, aracın işleteninin, ağırlaştırılmış sorumluluk kurallarına göre yükümlü olduğu belirtilmiştir.
Somut olayda, davalı şirketin zarar verici olaya karışan aracı olaydan Önce ve uzun vadeli olarak ve bir özel kiralama niteliği taşıyan Finansal kiralama Kanunu hükümlerine göre üçüncü kişilere kiraladığı, aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilemediği için işleten sıfatını taşımadığı anlaşılmaktadır. Hal böyle olduğuna göre, dosyadaki delil ve belgeler de gözetilerek, davanın husumet yönünden reddine karar verilmesi gerekirken, işin esası hakkında hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olduğundan bozulması gerekmiştir.
SONUÇ Temyiz olunan kararın açıklanan nedenlerle (BOZULMASINA), bozma nedenlerine göre şimdilik diğer yönlerin incelenmesine yer olmadığına ve davalı şirket yararına takdir edilen 100.000 lira duruşma avukatlık parasının davacıya yükletilmesine ve davalı şirketten peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine, 2.6.1992 gününde oybirliğiyle karar verildi.