Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
E: 1990/6132
K: 1991/5830
T: 04.06.1991

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
  DAVA : Taraflar arasındaki manevi tazminat davası üzerine yapılan yargılama sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı 5.000.000 lira manevi tazminatın 19.7.1989 olay tarihinden itibaren % 30 yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, fazlaya dair talebin reddine, hüküm özetinin yüksek tirajlı bir gazetede yayınlanmasına ilişkin hükmün davalı avukatı tarafından duruşma istekli olarak temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşuldu :
 
  KARAR : Dava, kişilik haklarına saldırı nedeni ile tazminata ve yayına karar verilmesine ilişkindir. Yerel mahkemece, iddia doğrultusunda 5.000.000 lira manevi tazminata ve hüküm özetinin yüksek tirajlı gazetede yayınlanmasına karar verilmiştir.
  Olay, Bulgaristan'da soydaşların Türkiye'yle göç günlerine rastlamaktadır. Bu göçün, zorlamaya dayandığı biçimnde dış politikanın yürütüldüğü ortamda, davacı da beyanatta bulunmuştur. İzlenen politikaya ters düşen bu bildirim karşısında davalı, davacıyı eleştirmiş; ancak düşüncesini söz biçimine dönüştürürken "abuk sabuk konuşuyor; saçmalamakta özel bir hüneri var; "gibi anlatımlara yer vermiştir.
  Eleştiri bir gerçeğin ifadesi olsa bile kullanılan sözcük ve cümleler incitici, küçük düşürücü, aşağılayıcı nitelikte olmamalıdır. Üslup, uygun ve nazik değilse (olayımızda olduğu gibi) aşağılayıcı, küçük düşürücü ve amacı aşan cümlelerle ifade edildiği takdirde hukuka aykırılık oluşur. Yalnız bu konu, tazminat kapsamının belirlenmesinde önem kazanır.
  Şu durum karşısında yanına da karar verildiğine göre salt biçim koşulunun zedelenmesi nedeni ile hükmedilen 5.000.000 lira manevi tazminat çoktur. Daha alt düzeyde ve uygun bir tutara hükmedilmek üzere karar bozulmalıdır.
 
  SONUÇ : Temyiz olunan kararın yalnız tutar açısından  BOZULMASINA (...)4.6.1991 gününde işin esasında ve gerekçede oyçokluğuyla karar verildi.
 
KARŞI OY YAZISI (1)
  Bulgaristan'daki soydaşların Türkiye'ye göçü, kamuoyunun bütün kurum ve kuruluşlarıyla yakından ve titizlikle izlediği bir olaydır. Bu konuda milli bir dış politika olşuturulmuş ve iç ve dış platformlarda soydaşların Bulgar rejiminin baskı ve zorlamalarıyla göçe mecbur kaldıkları savunulagelmiştir. Hal böyle iken, devlet politikasının oluşturucusu ve takipçisi konumunda bulunan davacının, buna ters düşer biçimde "bunların geliş sebepleri arasında Türkiye'deki refahın da bulunduğunu" söylemesi ve özellikle, davalının mensup olduğu siyasi partinin iktidar dönemini kastederek "1980 öncesi Türkiye olsaydı bunların büyük bir kısmı gelmezdi" diye konuyu iç politikaya dönüştürmesi dava konusu sözleri de içeren eleştirinin sebebini teşkil etmektedir. Bu sebebin ise, tahrik (ortak kusur) niteliği taşıdığı tartışılamayacak kadar açıktır. Öte yandan, siyasal eleştiri hakkının, gerek siyasal kişiler, gerek siyasal organlar yönünden genel eleştiri hakkı dışındaki boyutlara ve niteliği sahip bulunduğu da kuşkusuzdur ve hükmolunacak manevi tazminat miktarı, Borçlar Kanunun 43 ve 44. maddeleri uyarınca bu hususlar gözönünde bulundurulmak suretiyle belirlenmelidir.
  Manevi tazminatın fazlalığına ilişkin bozma kararının özellikle bu gerekçelere dayandırılması gerektiği görüşündeyiz. 4.6.1991
 
KARŞI OY YAZISI (2)
  Davacı Turgut Özal, davalı Gökberk Ergenekon'un partisi adına 17.9.1989 gününde yaptığı basın toplantısında "Özal ABUK-SABUK konuşuyor; SAÇMALAMAKTA özel hüneri var; 26 Mart şamarının etkisiyle geçirdiği BEYİN SARSINTISI var" sözleriyle kişilik hakkına saldırıda bulunulduğunu ileri sürerek 50.000.000 lira manevi tazminat istemiştir. Mahkeme, kişilik hakkını saldırıyı kabul ederek 5.000.000 lira manevi tazminatı hüküm altına almıştır.
  Sağlıklı yorumlar için "öncelikle" davaya konu yapılan sözlerin anlamı ve niteliği üzerinde durulmalıdır.
  Abuk-sabuk konuşmak: Akla, mantığa uymayan, düşünmeden söylenen saçma sapan söz anlamındadır. Saçmalamak sözcüğü (saçma sapan konuşma) abuk-sabuk gibi aynı anlamı vermek için kullanılır.
  26 Mart şamarının etkisiyle geçirdiği "beyin sarsıntısı var" sözleriyle: Davacının dış olayın nedeni ve etkisiyle (karşılıklı tartışmanın nedeninden yararlanılarak) düşünme yeteneğinini şelmediği nalatılmak istenmiştir.
  Gerek tek tek sözcüklerden ve gerek söylenen sözlerin birlikte değerlendirilmesinden: davalının bu konuşmasıyla davacıyı kamuoyu önünde küçük düşürmeyi amaçladığı kabul edilmelidir. Çünkü olay tarihinde, Yürütme organının ve siyasal iktidarın başı olan davacıyı "akla, mantığa uymayan, düşünmeden konuşan ve düşünme yeteneğini kaybetmiş" kişi olarak tanıtmak küçük düşürücü-onur kırıcı bir eylemdir.
  Küçük düşürücü - onur kırıcı eylemlerin - kural olarak hukuka aykırı olduğu kabul edilir. Diğer taraftan gerçek olaylara ve haklı nedenlere dayanan eleştirilerin sert - kırıcı ve "kişiyi küçük düşürücü" olabileceği de gözardı edilmemelidir. Bu nedenle ahlaki (bir toplum içinde kişilerin uymak zorunda bulundukları davranış kuralları) bir eleştiri içeren davranışlar hukuka aykırı görülmezler; bu gibi durumlarda gerçeklerin kanıtlanmasına izin (cevaz) verilebilir (Egger, İsviçre Medeni Kanunu Şerhi, Giriş/Kişinin Hukuku C: I sh: 298. Adalet Bakanlığı Yayını). Bu nedenle İsviçre Federal Mahkemesi, kişiye yönelen seciyesiz, serseri, dalkavuk (50 I 220) ve dolandırıcı (31 II 657) sözlerini gerçeği ifade etmesi bakımından kişiliğe saldırı olarak kabul etmemiştir. Benzer uygulama Yüksek Mahkememiz Yargıtay^da da görülmüştür. Gerçekliği kanıtlanan "dalkavuk sözcüğü" (Y. 4HD 27.2.1990-10681-1775. Bkz. Yargıtay Kararları Dergisi Mayıs, 1990 sh: 655); aşırı alkollü olarak trafik kazasına neden olan kişiyi "zilzurna kafa çeken azgın kişi" olarak tanıtılması (Y. 4. HD. 14.5.1976-6512/4952), bir gazetecinin, diğer bir gazeteci tarafından "sahte milliyetçi, müslüman, ilkel, şövenist" suçlaması (YHGK 16.1.1985-1983/4-121 E. 1985/13 K; Bkz. bu karardaki karşı oyumuza) hukuka aykırı bir saldırı olarak görülmemiştir.
  Davaya konu olay, Bulgaristan'daki soydaşlarımızın Türkiye'ye göçü nedeniyle davacı T. Özal'ın TRT tarafından da yayınlanan "Bulgaristan'dan gelen soydaş göçmenlerin geliş sebepleri arasında o ülkede çektikleri sıkıntıların yanı sıra Tçürkiye'deki refahın payı olduğu; 1980 öncesi Türkiye olsa idi bunların büyük kısmının gelmeyeceği" şeklindeki konufşmasıyla başlamış, davalı da yukarıda açıklanan konuşmasını yapmıştır. Davalının, davacının konuşmasına karşı yaptığı ve dava konusu yapılan eleştirisinin nedeni: Davacının, Bulgaristan'dan ülkemize göçen soydaşların göç nedeni olarak  belirlenen milli politikanın aksine konuşmasıdır.
  Gerçekten göç olayı ile ilgili olarak davacının başında bulunduğu Hükümetin milli politikası; Bulgaristan yetkililerinin "göçte zorlama yok kendi rızalarıla gidiyorlar" demelerine karşın "soydaşların Bulgar baskı ve zorlamalarıyla göçe mecbur oldukları" şeklinde oluşmuştur. Konunun bu yönünün gerçek olduğu çoğunluk görüşlerinde de kabul edilmiş ve yargılama sırasında davacı tarafından dahi aksi ileri sürülmemiştir.
  O halde davacının, Hükümet başkanı olarak göç konusunda kamuoyuna bilgi verirken oluşmuş milli politikasının aksine ve "Bulgar yöneticilerinin iddialarını doğrulayacak şekilde" görüşler ileri sürmesi haklı eleştirinin nedeni olmuştur. Nitekim çoğunluk görüşünde de bu durum özel bir indirim sebebi olarak kabul edilmiştir. Davacı, milli politikayı savunmak hususunda uymak zorunda bulunduğu davranış kuralını gözardı etmekle, gerçeğin kırıcı, sert ve küçük düşürücü olarak söylenmesine meydan vermiştir; gerçek kanıtlandığına göre hukuka aykırılıktan söz edilmemesi gerekir. Çünkü Medeni Kanunun 23. maddesinde: şahsiyet hakkı ihlal edilenin sıfatına veya üstün nitelikte "bir özel ya da kamu yararına" veya kanunun verdiği yetkiye dayanmayan her tecavüzün hukuka aykırı olacağı kabul edilmiştir. işte davalının, davacı tarafından hatalı olarak açıklanan göç olayını ağır bir şekilde eleştirmede "politikacı olarak üstün nitelikte özel ve kamu yararı (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun yukarıda anılan kararının gerekçesinde de işlenmiştir) vardır.
  Davanın tarafları politikacıdır; bu nedenle kişiliğe saldırı iddialarının intelendirilmesinde, özel yorumlara ihtiyaç var mıdır? Başka bir deyişye, politikacı karakteri gözetilmeli midir? Bu konu Türk Hukuk uygulamasında şimdiye kadar doğrudan ele alınıp hiç tartışılmamıştır. Politika, genellikle sert tartışmaların yapıldığı stresli bir alandır; politikacı, hasmının açık tarafını bulduğu anda bunu sertv e kırıcı sözlerle ortaya koyarak onu küçük düşürmek eğilimindedir. Bu nedenledir ki, sert kırıcı sözlerle küçük düşürüldüğünü iddia eden bir politikacı sırası geldiğinde aynı ölçüler içinde elştirilerde bulunabilmektedir. Temelinde gerçeklik bulunmak koşulu ile politikacılar arasında çıkan tartışmalarda kişilik hakkına saldırının hukuka aykırılğının tesbitinde politikacı karakteri gözetilerek daha dar yorumlar yapılmalıdır (gerçekliki lkesi gözardı edilmeden). Aksi halde politik tartışmalarda politikacının "gerçekleri açıklarden" kullanacağı sözcükleri yargı denetimine tabi tutmak eğitimi, sakıncaları da beraberinde getirir.
  Somut olay yargı önüne politik ortamdan gelmiştir. Yargı kararlarının gerekçeli olması zorunluluğu karşısında davaya konu olayların tüm açıklığıyla ortaya konması ve olguların hukuk öğretisi ve örnek nitelikteki yargısal inançlarla olgunlaştırılan hukuk kurallarıyla tartışılıp nitelendirme yapılarak bir sonuca varılması kaçınılmazdır. İşte bunlar yapılırken yargı ve hakim ister istemez politik tartışma içine girer; bu , yargı kararlarının gerekçeli olacağı yolundaki ilkenin kaçınılmaz sonucudur. Bu nedenle politik eleştirilerde hukuka aykırılğın belirlenmesinde gerekçeli yorumlar yapılmalıdır.
  Tüm bu nedenlerle çoğunluk görüşüne katılmıyorum; mahkeme kararı bu gerekçelerle dava reddedilmek üzere bozulmalıydı. 4.6.1991
 
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini