 |
T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
E: 1990/5567
K: 1991/506
T: 20.05.1991
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki trafik kazasından doğan tazminat davası üzerine yapılan yargılama sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı toplam 9.748.628 lira maddi ve manevi tazminatın 26.12.1986 olay tarihinden itibaren % 30 yasal faiziyle birlikte davalı Sigorta Şirketi poliçesindeki limit ile sorumlu olmak kaydıyla davalılardan müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine, fazla istemin reddine ilişkin hükmün süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine tetkik hakimi tarafından düzenlenen rapor okunduktan sonra dosya incelendi gereği konuşuldu:
KARAR : Davacı davalıların neden olduğu trafik kazasında ölen babası nedeniyle destek tazminatı istemiştir. Mahkeme, destek tazminatına ilişkin bilirkişi raporunu aynen kabul ederek hüküm kurmuştur.
a - Bilirkişi ölenin Almanya'daki gelirini değerlendirirken, Mark'ın olay tarihinde Ülkemizdeki değerinin 370 lira olduğunu kabul etmiştir. Bilirkişi uzman hakimdir; davacı tarafından değerlendirmeye itiraz edildiğine göre: Alman Markı'nın olay tarihindeki Türkiye'deki değerinin resmi veya güvenilir kaynaklardan araştırılmamış olması hatalı olmuştur.
b - Ölen destek davacının babasıdır ve davacının annesinden boşanmış ve daha sonra bir yabancı kadınla evlenmiş ancak ondan da boşanmıştır. Bu nedenle davacı, ölenin yardımda bulunduğu tek kişidir. Bilirkişi, ölenin olay tarihinde evli olduğunu kabul ederek, davacıya gelirinin % 10 oranında yardım edeceğini kabul etmiştir.
Ölenin destekten yoksun kalanlara ne oranda yardımda bulunacağı her somut olayın özelliği içinde var olan olgulara göre belirlenmelidir; ölenin yardımda bulunduğu kişilerin sayısı, destek alanların ihtiyaçları ve varsa eylemli olarak yapılan yardımlar gözetilerek Medeni Kanunun 4. maddelerindeki ilkelere göre (hakkaniyet) belirlenmelidir. Başka bir değişle yardım oranlarının belirlenmesi bir takdir ve değerlendirme işidir. Bunu da en iyi yapacak olan hakimdir. Çünkü kanıtların ve olguların değerlendirilmesi hakime ait bir görevdir. Ancak hakim takdir ve değerlendirme için teknik ve özel bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişi görüşüne başvurabilir.
O halde hakimin hesap için bilirkişiye başvurmadan ne oran veya miktarda destek yardımı yapacağını belirlemesi zorunludur.
Kaldı ki bilirkişi hakimlik dalında uzman bir kişidir ve yaptığı değerlendirme de uzman olmadığının kanıtıdır. Çünkü yurtdışında çalışan evli olmayan ve davacıdan başka bir kişiye destek yardımında bulunmayan bir babanın gelirinin % 10'unu ayırması hayatın olağan akışına uygun düşmez.
O halde mahkemenin bilirkişi raporunu esas alarak davacıya % 10 üzerinden belirlenecek destek tazminatını hüküm altına alması hatalı olmuştur.
c - Bilirkişi davacının ancak iki yıllık yüksek tahsil yapacağını kabul ederek tazminat hesabı yapmıştır. Yukarıda (b) bendinde açıklanan değerlendirmeler bu konu içinde geçerlidir. Davacının ileride hangi nitelikte bir öğretim yapabileceğini ve bu nedenle destek süresinin belirlenmesi tamamen varsayıma dayanır ve bir değer yargısıdır. Hakim, ancak bu değerlendirmeyi yaparken gerekli olacak özel bilgiler için bilirkişiye başvurabilir. Ancak sonuçta destek tazminat isteğinin ileride ne nitelikte öğretim yapabileceği ve bunun süresini belirlemek hakime ait bir görevdir.
O halde uzmanlık alanı hakimlik olan bilirkişinin inandırıcı gerekçeler göstermeden davacının iki yıllık yüksek öğretim yapabileceğinin belirlenmesinin hükme esas alınması da doğru olmamıştır.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle davacı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 20.5.1991 gününde oybirliğiyle karar verildi.